?>
Türkiye’nin gerçek kabadayılarından günümüz mafya’sına...
Eskiden her mahallenin bir kabadayısı vardı. Kimilerine göre Tophane saldırısının bir sebebi de mahallenin bu adabının bozulmasıydı. İşte yiğit kabadayıların yerini devletin bazı birimleri ile kol kola girmiş mafya babalarına geçişinin öyküsü…
Osmanlı’da, İstanbul’da dar sokaklara sıralanmış ahşap evler, yangın sırasında itfaiyenin önemini artırıyordu.
Her mahallenin itfaiye görevini de yürüten kabadayılar, yani “tulumbacılar”, cesaretleri, güçleri ve
ile ünlüydü. Statüsünü cesaretine, bileğine ve silahına dayanarak kendi kazanırdı.
Kariyeri için olur olmaz kavga çıkarmak yetmez, gereksiz yere zor kullanmak hoş karşılanmazdı.
Mahalle halkının haklarını gözetirler onlarla iyi geçinirlerdi. Polisle başları sürekli derde girer ancak polisle ilişkileri her iki tarafın çıkarlarına uygun olurdu. Kabadayı semtin iç işlerini kendi usullerine göre yönetmekte serbestti, karşılığında ağır suçlarda polise yardım etmekle yükümlüydü.
Cezaevi onlar için yeraltı hayatının kurallarını öğrendikleri bir okuldu, ne kadar yatarlarsa o kadar itibar görürlerdi.
Evet yanlış duymadınız, itibar görürlerdi.
O devirlerde külhanbeyler makbul sayılmazdı, hatta kabadayılar birini küçültmek isterlerse “külhanbeyi” derlerdi. Kendilerine has kıyafetleri, argoları ve tavırları vardı.
Sıfır kalıp, dar Beyoğlu, vişne çürüğü fes. Tepede ve yanlarda perçemler. Yakası büzme, omuzdan ilikli mintan. Kısa, dar ceket. Yenlerin içlerinde mor kadife. Yün kuşak ve bol pantolon.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yönetimin sert uygulamalarından kabadayılar da nasiplendiler ve 1940’lara dek sesleri çıkmadı. Ancak 50’lerde yine özellikle İstanbul’da adları duyulmaya başlandı.
“Türkiye’nin Mafyası” kitabında kentleşme ile birlikte bu “romantik kabadayılar”ın giderek yerini zor uygulayan, baskıcı kişilere bıraktığı belirtiliyor.
Ateşli silahlar yeraltı dünyasını kaçınılmaz olarak değiştirdi ve kabadayı, “baba”ya dönüşmeye başladı. Ancak elbette bu geçiş hemen olmadı.
Örneğin Tophane baskınından sonra adı geçen, Arap Nasri’nin 1968’de Maltepe’de büyük bir kumarhanesi vardı. Dönemin Emniyet Müdür Muavini İbrahim Vural kumarhaneyi trenden inen polislerle bastı ancak daha sonra görevden alındı.
Hümanist kabadayı,
başka bir ünlü “kabadayı” Dündar Kılıç, en az 38 kere hapse girdi, çıktı, generallerle tutuklandığı da oldu, aynı generallerle yasadışı iş yaptığı da iddia edildi. Günlerce süren işkencelerden de geçti, Turgut Özal’ın karısı ve çocukları kendisinden yardım da istedi. Trabzon’da doğan, kabadayılığı hapiste Oflu’lardan öğrenen Kılıç, kısa sürede İstanbul’un yeraltı dünyasında önemli yer edindi.
Kabadayıların ‘baba’ adını aldıkları, mafya düzeninin ülkemize belki de hiç ayrılmayacak şekilde yerleştiği, rüşvetin, uyuşturucunun, kaçakçılığın, hayalicinin kol saldığı, cinayetlerin satın alındığı, devlet görevlilerinin babaların silahlarını taşıdığı, sayılmamış para tomarlarının havada uçuştuğu, mahkemesiz, temyizsiz infazların yapıldığı bir dönemler yaşandı.
İstanbul polisinin kâbusu Hrisantos...
1900’lerin başında İstanbul’daki Rum azınlığa sahip çıkarak ünlenen Hrisantos, kabadayılar üzerine yazanlar tarafından bir asi, katil, cani olarak anlatılıyor. Kurnazlığı ve korkusuzluğuyla nam salan Hrisantos, kabadayılığın bütün özelliklerini taşıyor.
Hakkında geniş bilgi, dönemin gizli polis teşkilatı Teşkilat-ı Mahsusa’nın şefinin anılarında yer alıyor. 1898’de doğan Hrisantos, eğitimini bir barda alır, 16 yaşında haraç ödemek istemeyen bir dükkân sahibinin boğazını keser. Osmanlı polisi peşine düşer ancak nice vukuattan sonra bile yakalayamaz.
Yakalanamayan Hrisantos,
bir çatışmada yaralanır ve karısına değil, ilk aşkı Eftimya’ya gider ve orada ölür.
Hrisantos’un,
5 yıl aynı sitede birlikte oturduğum, ünlü oyuncu Selda Alkor’un dedesi Muharrem Alkor olduğu iddiasını, araştırmalarım esnasında öğrendim.
Günümüzde o dönemlerin mahalle kabadayılarını yadırgayanlar bugün, Devlet-Mafya ilişkisine şahit oldular.
Nasıl başladığına değinecek olursak:
İlk olarak Sicilya adasında görüldü. Doğuşundan bugüne kapitalizmle eşgüdümlü bir başkalaşım geçirdi. Bir yandan bulunduğu ülkelerin ve türevi olduğu alanların koşullarına, bir yandan da uluslararası koşullardaki değişime ayak uydurdu. Ve ulusal çerçevesini aşarak kapitalizm ve devletle bütünleşmiş küresel bir suç örgütü haline geldi.
Mafya, şiddet, tehdit, şantaj, rüşvet gibi yöntemlerle iş gören son iki yüzyılın en önemli yeraltı suç örgütlenmesidir. Kavram olarak tarihsel, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik boyutları vardır. Günümüzde emperyalist sisteme dahil her ülkede rastlanabilen evrensel bir fenomendir.
Öyle ki, devlet-mafya kardeşliğinin tahminimizden daha derin olduğu açığa çıkmış,
Siyaset, bürokrasi ve mafya arasında pay edilen “yeraltı rantı” milyarlarca doları bulmuştur. Eski ve yeni bakanlar, mafya liderleri, parti başkanları, milletvekilleri, iş adamları, medya patronları, gazeteciler, kumpasçılar, avantacılar hepsi bir arada, kimin eli kimin cebinde belli olmayan rant kavgası…
Kabadayılardan sonra yıllardır aramızda varlığını sürdüren Suç örgütü Lideri ( mafya) Sedat Peker’in videoları birden bire Türkiye’nin gündemini değiştirdi.
Birilerinin deyimi ile, "Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı” dediği mafyanın ve işbirlikçilerinin kirli çamaşırlarını bir bir kamuoyunun önüne döktü.
Karşıdevrimin ezeli yeraltı muhafızı Sedat Peker, kırmızı kart görüp oyundan çıkarılmasaydı belki bunları öğrenemeyecektik. İyi ki de böyle oldu. Peker düzenin karanlık ve tiksinti verici yüzüne tuttuğu aynayla “devrimci” bir görev yerine getirdi.
Eskiden ve şimdi ne olduğunu aklımızdan çıkarmaksızın itiraflarının devamını da merak ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş devlet-mafya ilişkisine şahit olurken, fakir fukarayı koruyan adaleti gözeten eski mahalle kabadayılarını ne kadar özlediğimi fark ettim
YAZARIN DİĞER YAZILARI
-
Her şeyin başı İsrail
15-06-2025
-
İnfaz Yasası: Kimler çıkacak, kimler içeride kalacak?
04-06-2025
-
Biz neden 37 yaşındaki bir Nayib Bukele olamadık?
29-05-2025
-
Artık, 'Türk Sorunu'nu konuşmanın vakti geldi!
16-05-2025
-
Lozan: Türkiye Cumhuriyeti’nin Tapusu
13-05-2025
-
Türk kadını!
27-04-2025
-
Şifa dilemenin ardına gizlenen propaganda
19-04-2025
-
İklim Yasası gerçekten çözüm mü? Yoksa yeni bir tuzağın parçası mı?
19-04-2025
-
GÜNDEM
25-03-2025
-
Türkiye nereye gidiyor?
19-03-2025
-
Milletime uyarımdır: Su savaşları ve Türkiye’nin stratejik konumu
14-03-2025
-
Denizlerin ve Tarihin Kaptanı…
10-03-2025
-
TÜRKİYE İÇİN SON ÇAĞRI: YA DİRİLECEĞİZ YA ÇÖKECEĞİZ!
08-03-2025
-
Öcalan süreci ve tutuklamalar… Yeni bir dönem mi başlıyor?
16-02-2025
-
2235 Yıllık Türk Ordusu ve Atatürk…
04-02-2025
-
TEĞMENLER İÇİN ADALET!
29-01-2025
-
Milliyetçilere sorumluluk çağrısı...
22-01-2025
-
HİÇ KİMSE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NDEN VE TÜRK MİLLETİ'NDEN ÜSTÜN DEĞİLDİR!
20-01-2025
-
Kandırıldık, Ey Halkım!
15-01-2025
-
Exeter Mezunlarının Türkiye Politikalarındaki Etkisi: Küresel Bağlantılar ve Ulusal Çıkarlar
11-01-2025
-
Kıbrıs ve üzerinde oynanan oyunlar: İkinci bir Malta’ya izin mi vereceğiz?
07-01-2025
-
Apo'ya merhamet vatana ihanettir!
02-01-2025
-
Şehitlerimizin kanı üzerinden barış olmaz
31-12-2024
-
Bir asgari ücret masalı: 22.104 lira ve ötesi
29-12-2024
-
Boşverin gitsin!
22-12-2024
-
Colani ve Emperyalist Projeler: Yeni Yüzyılın Ceketli Lawrence’ı
17-12-2024
-
ZOR GÜNLER BİTTİ ARTIK DAHA ZOR GÜNLER BİZİ BEKLİYOR
08-12-2024
-
Esad rejimi sonrası senaryo: Türkiye nerede durmalı?
03-12-2024
-
Türkiye’de Ata Tohumlarının durumu
01-12-2024
-
Ülke Nereye Gidiyor?
27-11-2024
-
Bu vatan kimin?
21-11-2024
-
Teğmenlerimiz onurumuzdur...
17-11-2024
-
Paşam
10-11-2024
-
Değerli Parti Temsilcileri...
10-11-2024
-
VAZGEÇENLER DEĞİL, MÜCADELE EDENLER TARİHE GEÇERLER
04-11-2024
-
Atatürk’ü Bitirebileceğini Düşünenlere
31-10-2024
-
ADIM ATACAK YER KALMADI
30-10-2024
-
Geleceği İpotek Altında Olmayan Bir Ülke İçin Umuda İhtiyacımız Var
28-10-2024
-
Uyanma Vakti!
21-10-2024
-
Milletin Bekası ve değerlerine saygı: Bir teşekkür manifestosu
19-10-2024
-
Son Türk Başbuğu ve Sessizlik Çemberi
11-10-2024
-
Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür!
16-09-2024
-
TÜRK BİRLİĞİ KURULABİLİR Mİ?
06-07-2024
-
Türkiye gri listeden çıkmaya hazır mı?
24-06-2024
-
GERİ KABUL ANLAŞMASI
12-06-2024
-
Tarımda yapısal reformlara ihtiyaç var
11-06-2024
-
UTANMA DUYGUSU
25-05-2024
-
TARIMI MİLLİ BİR MESELE OLARAK SAHİPLENMELİYİZ
16-03-2024
-
Mustafa Kemal Atatürk yaşasaydı !?
31-12-2023
-
Bir ülke nasıl batar?
17-12-2023
-
İktisadi İkili Anlaşmaların sorumlusu kim?
06-12-2023
-
Ülkemiz nereye koşuyor?
17-11-2023
-
DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK MÜDÜR GERÇEKTEN?
28-09-2023
-
ÜLKEMDE SIĞINMACI İSTEMİYORUM!
21-08-2023
-
Tercihiniz geleceğimizi etkiledi!
03-06-2023
-
TİGEM ?
19-03-2023
-
Bir felakete hazırlıksız yakalandık!
18-02-2023
-
SEÇİMDEN ÖNCE SON VİRAJ
04-02-2023
-
HALK ACİL VE İNANDIRICI ÇÖZÜMLER İSTİYOR
20-01-2023
-
YAPISAL ÇÖKÜŞ
13-01-2023
-
Barnabas İncil’i...
10-12-2022
-
Türkiye’de toryum neden kullanılmıyor?
20-11-2022
-
Türk tarımı alarm veriyor!
02-11-2022
-
Neo-spiritüalizm
24-10-2022
-
KKTC’DE SESSİZ İŞGAL
07-10-2022
-
Kusura bakmayın beyler!
23-09-2022
-
BANA ESKİ TÜRKİYE’Mİ GERİ VERİN BEYLER!
12-09-2022
-
İpsiz Recep
06-09-2022
-
Türkiye’nin gerçek kabadayılarından günümüz mafya’sına...
26-08-2022
-
Yetmedimi yüce Türk Millet’im?
16-08-2022
-
Bilâl’e anlatır gibi...
06-08-2022
-
Ege’de bir Cennet Cehennem’e döndü!
25-07-2022
-
Dünyada ve Türkiye’de Ekonomik kriz gerçekleri
14-07-2022
-
Erzincan İliç!
02-07-2022
-
İsrail, KKTC’yi silahsız olarak işgal etmektedir!
27-06-2022
-
ÇÖKÜŞ
15-06-2022
-
KANSER’İ (TERÖR’Ü) ASPİRİN İLE TEDAVİ EDEMEZSİNİZ
13-06-2022
-
Yorulan Türkiye’den, dinamizmli Türkiye’ye nasıl geçeriz?
04-06-2022
-
Bu bir özgün halkkürsüsü WebTv haberidir...
26-05-2022
-
Bu bir özgün #halkkürsüsüWebTvhaber'idir...
13-05-2022
-
Türkiyenin jeopolitik ve stratejik önemi !
09-05-2022
-
Hayata 30 bin TL borç ile başlayan gençlerimiz
24-04-2022
-
Halkın çıkarları önceliğimizdir...
13-04-2022
-
Türkiye'nin mülteci sancısı
05-04-2022
-
Tarım Arazileri Neden Yok Oluyor?
24-03-2022
-
Örtülü ödenek neden yetmiyor ?
21-03-2022
-
Yeni kara delik Çanakkale Köprüsü mü olacak?
20-03-2022
-
Montrö'yu işleten iktidar değil devletti...
12-03-2022
-
Çare: Büyük Türk Birlik ve Beraberliği...
10-03-2022
-
Her şeyin başı İsrail...
09-03-2022
-
Mario Draghi son vurgununu vurabilecek mi?
08-03-2022
-
Derhal bu vahşi kapitalizm sistemine neşter vurulmalı!
28-02-2022
-
YEMİŞİM GEMİNİZİ !
21-02-2022
-
Ekonomisi tükenmekte olan küresel güçler...
20-02-2022
-
Babacan'ın 'karne’sine bir göz atalım
15-02-2022
-
Dengeleri sadece Türk halkının kararları değiştirebilir
11-02-2022
-
Türkiye, NATO’nun ucuz askeri olmaktan öteye gidemez
07-02-2022
-
Rusya’nın doğalgaz stratejisi
02-02-2022
-
Burnumuzun dibindeki tehlike’nin farkında mıyız?..
01-02-2022
-
Küreselciler istedi, frene basıldı!..
30-01-2022
-
Muhalefet değil, halka muhalif bürokratlar var
27-01-2022
-
Bulgaristan, Taner Ay'ın ölüm nedenini neden araştırıyor?
23-01-2022
-
Yurtlarda mağdur olan üniversiteli gençlerimiz!
22-01-2022
-
Omicron varyantı değil, Omicron yalanları!..
18-01-2022
-
Karmakarışık bir Amerika…
13-01-2022
-
Tehlikeyi görün !!..
09-01-2022
-
Bilal’e anlatır gibi...
08-01-2022