Türkiye’de uzun yıllardır Kürt meselesi, Alevi vatandaşların talepleri, azınlık hakları, LGBT bireylerin hakları ve göçmen entegrasyonu gibi toplumsal meseleler kamuoyunun ve devlet politikalarının gündeminde olmuştur¹. Bu alanlarda farklı kesimler seslerini duyurmuş, sorunlar tartışılmış ve çözümler aranmaya çalışılmıştır. Ancak, bu tartışmaların içinde en temel unsur olan Türk milletinin meseleleri ya görmezden gelinmiş ya da dile getirildiğinde olumsuz etiketlemelerle karşılaşmıştır.
Burada sormak gerekir: Kendi ülkemde Türklüğümü neden savunmak zorunda kalıyorum? Bu soru, hem bireysel hem toplumsal bir çelişkiyi işaret etmektedir.
Bin yıl boyunca Anadolu’yu yurt edinmiş, devlet kurmuş, vatan savunmasında öncü olmuş Türk milleti için bugün “Türk’üm” demek cesaret gerektirmektedir². Kimliğini dile getiren bireyler kolaylıkla “ırkçılık” ya da “aşırı milliyetçilik”le suçlanmaktadır. Millî değerleri savunmak ise “faşizm” yaftasıyla karşılanabilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adı Türkiye olmasına rağmen, anayasal ve kültürel zeminde “Türk” kavramının görünürlüğü giderek azalmaktadır³. Eğitim sisteminden medyaya, yasal düzenlemelerden akademik söyleme kadar pek çok alanda Türk kimliği sistematik bir biçimde geri plana itilmektedir⁴. 2013 yılında Andımız’ın kaldırılması bu sürecin sembolik örneklerinden biridir.
Türk tarihinin ve kültürünün itibarsızlaştırılması da ayrı bir sorundur. Eğitim müfredatında Türk tarihinin eksik ya da çarpıtılmış sunumu, kahramanlarının gölgede bırakılması bu çabaların sonucudur⁵.
Bütün bunlar Türk milletinin kendi vatanında ötekileştirildiği, kimliğinin yok sayıldığı bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bu durum, klasik azınlık sorunlarından farklı olarak, kurucu unsurun kendi kimliğini savunmak zorunda kalması anlamına gelmektedir⁶.
Türk milleti, kimsenin hakkını gaspetmeden, sadece kendi kültürel kimliği ve diliyle bu topraklarda yaşamak istemektedir. Bu talep, en temel vatandaşlık hakkıdır.
Eğer bu hak bile savunulmak zorundaysa, o zaman Türkiye’de bir Türk sorunu olduğu kabul edilmelidir⁷. Bu sorun, Türk milletinin varlığının ve kimliğinin tartışmaya açılmasıdır.
Tarih bize göstermiştir ki, Türk susarsa Anadolu susar. Türk kimliği yok sayılırsa, bu coğrafyada barış, özgürlük ve adalet sürdürülemez. Bu yüzden susmak değil, tarihî ve kültürel haklarımıza sahip çıkmak zamanıdır.
Unutulmamalıdır: Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.