?>

VAH VAH VAH... NE OLMUŞ ?.. DOĞURGANLIK ORANI DÜŞMÜŞ...

Mehmet Demir Atmalı

7 saat önce

Helal olsun... Kimler, nasıl bilmişler? Bu gerçeği keşfedene helal olsun(!). Her uzman bu gerçeği göremez(!). Çok keskin zekası ve gözlemi varmış? Haa anladım istatistik enstitüsü kopya vermiş meğer. Sanırım ilk defa Türkiye İstatistik Kurumu hükümetin etkisinde kalmadan doğru dürüst bir gerçeği açıklamıştır. Tabii ki bu rakamları gören Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan ilk olarak bu tehlikeye parmak basmıştır. Parmak basmış basmaya da, bu rakamların 22 yıllık AKP hükümetini ters köşe yaptığını farkedememiş... Benim esef ettiğim konu, İstatistik Kurumu farkında olmuş da, bizim siyasiler ve muhalefet daha farkında olamamış maalesef. Böyle muhalefet dostlar başına. Sürekli iktidarın işini kolaylaştırıyorlar. - Gaziantep milletvekili Fatma Şahin, Akp iktidarının ilk yılında mahalli televizyonda Mehmet Alıcı'nın konuğu olmuştu. Şöyle diyordu: "Bizden önce Gaziantep'te 1500 yeşilkartlı var idi. Bizim zamanımızda bu sayıyı 50 bin kişiye çıkardık" diyerek övünürken, moderatör Mehmet Alıcı hemen açığı yakalamış ve taşı gediğine koymuştu: "Bu rakamlara göre sizin zamanınızda insanlar fakirleşmiştir demek" anlamına gelen bir soru sorunca, Fatma Şahin bocalamış kendini toparlayamamıştı. Golu yemişti bile...  - Şimdi yine hükümete gol atmanın tam zamanı... Ancak iktidarsız muhalefette hala şafak atmadı...  Ne yapabiliriz ki? Malzeme budur... Mal müdürü ne yapsın.  - Peki neden doğurganlık düştü, beraberinde nüfus artışı da düştü? Madem muhalefet, bilim adamları, ekonomistler susuyorlar. Biz bu konuyu irdeleyelim dedik. İlk akla gelen soru, iktidarın 23 yıllık icraatını sorgulamak olacaktır elbette. Ancak AKP yetkili makamları hiç yaş tahtaya basmıyorlar. Konuyu o kadar pişkinlikle ele alıyorlar ki, sanki kendileri hükümet değillermiş, başkası hükümetmiş gibi ağıt yakıyorlar. Konuyu çok kurcalamadan yana değiller.  - Konunun baş sebebini bulmak için soruyoruz: Doğurganlık neden önceki dönemlerde düşmedi de, 23 yıllık AKP iktidarı döneminde düştü? Çünkü başarılı bir ekonomiyi yönetemediler. İlk on yıl Kemal Derviş'in programı üzerinden kopyala yapıştır yaptılar. Durum iyi gidiyordu. Sonra Derviş'in programı etkisini kaybettikten sonra AKP hükümeti bocalayıp durmaya başladı. O gün bugündür bocalıyor. Temel sorun yoksulluk veya yokluk değildir. Temel sorun, milli gelirin halka eşit dağılmamasından kaynaklanıyor. Partizanlık en yüksek derecede seyrediyor. Liyakata bakmadan senin adamın, benim adamım, senin cemaatin, benim cemaatim kayırmacılığı milli gelirin belli bir kesime kaymasına neden oluyor. AKP'li gençlerin tuzu kuru, ekmeği bütün. Evleniyorlar ve çocuk da yapıyorlar... Çok da mutlular. Zevkden dört köşeler.  Asıl kıyamet yüzde 65'lik dilimin başında kopuyor. Ortağı ülkücülerle de paylaşmıyorlar, halen onlar da açız diye bağırıyorlar.  Bu dilimin fakirlikle karşı karşıya kalan ailelerinin psikolojileri bozmuş, huzursuzluk dizboyu. Şiddet, namus cinayetleri, boşanmalar, yetim kalan çocukları gören gençler, neden evlenelim ki diyorlar... Geçmişte CHP, RP, ANAP, DYP de bu partizanlığı yaptılar. Bu partizanlıktan vazgeçilmediği sürece, gelen iktidarın taraftarları bir süre mutlu olur. Muhalefet mağdur olur. Sonra yeni iktidar taraftarı mutlu olur, diğeri mağdur olur. Çünkü başa her gelen parti muslukları yandaşlarına çeviriyor. Kısaca para dönem dönem el değiştiriyor. Asıl neden geçim derdi. Yarının kaygısı, ne olacağım, nasıl olacağım soruları kaygı bozukluklarına neden olmuş, AMATEM'lerde tedavi görenlerin artışı, boşanmalar, adi suçların artışı bu tehlikeyi gösteriyor. Ayrıca tedaviyi kabul etmeyip anne babasını ölümle tehdit eden evlatları karşısında çaresiz kalan ailelerin derdine derman olan yoktur. Ülkemiz zengin ve güçlüdür. Herkesi besleyecek derecede gelirimiz vardır. Madem arıza gelir dağılımında ise, artık iktidarlar muhalefet mensuplarına düşmanca davranmayı bırakmalı. Ona da yaşama hakkı tanımalıdır. Liyakat ön planda tutulmalıdır. Aksi halde bu hastalıklar artarak devam eder gider...  Gelir dağılımının eşitsizliğinin yanında bir de işsizlik söz konusu olunca problemler katlanarak, sosyal patlamalara neden oluyor. Bu durumda ne yapmalı? 1. İş alanları açmalı, istihdamı artırmalı. Bunların olması için yatırımların arttırılması gerekir. 5 kişilik bir ailede sadece baba asgari ücretle çalışıyor, 4 kişi o ücrete bakıyor. Eğer herkese iş verilse, bir eve 5 tane asgari ücret girerse, kimse asgari ücretin azlığından söz etmez. Arıza buradadır. En önemli konu işsizlik ise tek çözümü vardır. Çözüm TARIM KENTLERİ'ndedir. Kaynak nerede diyecek iktidarlar. GAP projesine harcanan para ile veya Kanal İstanbul'a harcanacak para ile TARIM KENTLERİ tamamlanırdı. Hiç kimse işsiz kalmaz. 1960'lardan bu yana bazı mahfillerce engellenen bu TARIM KENTLERİ devreye girmedikleri için gelen iktidarlar işsizlik konusunda bocalayıp duruyorlar. Bir zamanların tahıl ambarı olan Türkiye, çiftçiliğin önemsenmemesi yüzünden saman ve et dahi ithal eden bir ülke oldu. Hindistan 1960'larda bu TARIM KENTLERİ projesini 65 milyon nüfusa uyguladı ve çok başarılı oldu. Türkiye'de 45 bin muhtarlık vardır. Her 10 köyün merkezine bir cazibe merkezi kurulur. Devlet yatırımları o köye yapar.  Bölgenin geçim kaynağı olan ürünleri yüksek teknoloji ile yetiştirdikten sonra entegre tesislerde işlendikten sonra ihraç edilir. 45 bin doktor yerine 4 bin beşyüz doktor yeterlidir. 45 bin sağlık ocağı, 45 bin ebe yerine. 4 bin beşyüz ebe  yeterlidir. Köyden şehre göçün önüne geçilerek, şehirden köye göç başlar. İlk, orta, meslek lisesi, meslek yüksek okulu, üniversite bu cazibe merkezlerinde kurulur. Her fabrika iki vardiyede 2 bin işçi çalıştırsa, toplam 9 milyon işçiye ihtiyaç olur. 4,5 milyon işsize iş bulunur, başka ülkelerden 4,5 milyon işçi isteriz. Özetle işsizlik böyle çözülür. Kısa zamanda - Doğurganlığın düşüşüne neden olan ikinci neden Petrol Ürünü Kadın Petleri'dir. Türkiye'de yaklaşık 33 milyon kadın her ay pet kullanıyor. Kadın hastalıklarının yüzde 60'ı pet kaynaklıdır. Buna İsrail'in bir kısırlaştırma projesi diyebiliriz. İltihaba, mantara, miyoma, pis kokuya neden olan meşhur meşhur petler doğurganlığı engelliyorlar. Sağlıksız petlerin üretimine, ithalatına engel olunmalıdır. Tiens firmasının organik petleri Türkiye'de imal edilmelidir. Hatta göğüs kanserine neden olan sentetik sütyenler yerine organik olanı üretilmelidir. - Kadın doğum kontrolü yapan özel ve tüzel kuruluşların faturalarının pahalı olmaları da caydırıcı rolü oynamaktadırlar. Bu kuruluşların ücretsiz jinekolojik hizmet vermeleri için sağlık bakanlığınca sübvanse edilmeleri gerkiyor. - Bu bölümde sağlıklı beslenme de doğurganlık için çok önemlidir. Bir Çin atasözü var: "Ne yersen olsun" diyor. Gıda terörünün önüne geçilmedikçe kadınlarda düşük sayısı artış gösterir. Ayrıca benim bir solganım vardır: "İnsanlar kan gruplarına göre beslenirlerse, hastaneler boş, doktorlar işsiz kalırlar." Eğer kimyasal tıp kan gurubuna göre teşhis ve tedaviye başlamazsa, alternatif organik tıbba yenilmeye mahkumdur... Çünkü kimyasal tıp inorganik çözümler getiriyor, alternatif tıp organik çözüm getiriyor. İnorganik, insan metobolizmasına uygun değildir. Vücut bu kimyasalı tanımıyor ve onunla savaşıyor. Ancak topraktan yaratıldığımız için toprakta bulunan 103 element ile besleniyoruz. Öldüğümüzde topraktan ödünç almış olduğumuz 103 elementi geri iade ediyoruz. Yani aslımıza geri dönüyoruz.. "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" ayetin gereğini yerine getiriyoruz. Bu kaçınılmaz bir döngüdür. Hükümetlerin gıda ve beslenme yasalarını dikkate alarak yeniden toplum sağlığını teminat altına almalıdır... İnsan sağlığı kombine olarak ele alınırsa, kadın doğurgan, erkek kısırlık tan kurtulur. Bizden söylemesi...
YAZARIN DİĞER YAZILARI