USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkiyenin jeopolitik ve stratejik önemi !

09-05-2022

Türkiye’yi dünya ölçeğinde ve bölgesinde önemli kılan özelliği coğrafi konumudur

Coğrafi konumu nedeniyle jeopolitik önemi büyüktür. Dünya siyasal sistemi içerisinde ise bu jeopolitik konum, stratejik mahiyettedir.
Bu özellikler, birlik olamamış güçsüz bir ülke için büyük bir yük ve ciddi risktir.

Millet olma vasfını idrak etmiş vizyoner liderler tarafından yönetilen bir ülke için ise büyük ve güçlü dünya devleti olma avantajı sunmaktadır.

Doğu Akdeniz, tarih boyunca çok önemli bir bölge olarak Türkiye’nin hinterlandında yer almaktadır. Doğu Akdeniz’e hâkim olan, stratejik olarak Ortadoğu’ya da hâkim olur.

Ülkemiz ve Ortadoğu siyasi çatışmaların
sıcak olarak yaşandığı bir bölge olmanın ötesinde, büyük devletlerin aralarındaki
örtülü çatışmalarının da yaşandığı bir alandır.

Modern anlamda devletleşememiş irili ufaklı yapıların mezhep ve etnik çatışmalarla birbiri üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştığı bu bölge,
büyük devletlerin silah pazarı işlevi yanında, aynı zamanda söz konusu güçlü devletlerin aralarında örtülü siyasi ve egemenlik mücadelesine de sahne olmaktadır.
Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu’nun kesiştiği bölgedeki konumu nedeniyle, kâh tampon işlevi, kâh etnik ve dinsel yakınlığı itibariyle güçlü devletlerin ilgi alanına girmektedir.

Tarihsel özelliği ile Ortadoğu ülkeleri üzerinde doğal etkisi olduğunu düşünülen Türkiye,
güçlü devletlerce de Ortadoğu’yu denetlemede etkili destek gücü olarak görülmektedir.

Ortadoğu sorunları ile görüntüsel de olsa Osmanlı mantığı ile ilgilenmeye yönelen Türkiye’ye Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eş başkanlığı görevinin verilmesi, ülke üzerindeki bu iki farklı anlayışın yansımasıdır.

Dünyada iki kıtada toprağı olan Türkiye,
ayrıca üç kıtanın da birleşme noktası üzerindedir. Bir noktada Türkiye dünyanın en büyük kara parçası olan Asya, Avrupa ve Afrika’nın yani dünya kıtalarının menteşesi konumundadır.
Türkiye bu menteşe üzerine vurulan kilit,
kilidi açan anahtar durumundadır.
Bu coğrafya çok eski tarihlerden beri etkili bir şekilde kilit ve anahtar rolünü oynamıştır.

Türklerin Anadolu’yu fethetmeleri asırlarca devam eden Haçlı seferleri dönemini başlattı. Bundan dolayı batılılar başlangıçta Türkleri bir tehlike olarak görmüş, sonra Doğu’ya yönelik olan gelişmelerine karşı bir engel olarak değerlendirmiştir. Bu tehdidi ve engeli ortadan kaldırmak için uzun yıllar sürecek bir mücadele dönemi başladı.

Yapılan bu mücadelenin tarihî adını ilk kez Rusya koydu. Nihayet 19. yüzyıldan itibaren Türk engelini ortadan kaldırma politikasına “Şark Meselesi” adı verildi.
Kısaca Viyana’dan dönüş Sakarya ile durdurulabilmiştir.
Bu nedenle Sakarya yalnız Türk tarihinin değil dünya tarihinin de büyük dönüş ve doruk noktasıdır. Böylece Türk milletinin kaderi değişmiştir.

Coğrafyamız üzerindeki her değişiklik ve gelişme tarihte olduğu gibi bu günde bütün bölge ve bütün dünya güçleri için çok etkin ve değerlidir. Zira coğrafyamız, dünya değerleri açısından bir sınır coğrafyasıdır. Türk insanı zaman zaman bu sınırda yaşamanın sancılarını ve acılarını derinden hissetmekte bu özelliğinden dolayı gerekli önlemleri de almak zorundadır.

Ülkemiz Anadolu başta iklim ve jeopolitik konumu olmak üzere, limanlar, otlaklar ve stratejik savunma güzergâhlarına sahip olmuştur. Bu özellikleri itibariyle ekonomik, sosyal, kültürel kimliğinden dolayı çekim merkezi haline gelmiştir.

Gelen kitlesel göç dalgaları, Osmanlı Devleti’nin ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal, etnik ve kültürel yapısını büyük ölçüde etkilemiştir.

Buna rağmen Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika Kıtalarının kesişim noktasında olması, politik ve ekonomik açıdan gelişmemiş devletlerle zengin Batı ülkelerinin arasında bir köprü niteliğinde bulunması itibariyle düzensiz göçmenler tarafından transit güzergâh olarak kullanılmaktadır.

1980’lerden sonra Türkiye; sadece göç veren bir ülke değil aynı zamanda göç alan bir ülke konumuna geçmiştir. Küreselleşmenin getirdiği iletişim ve seyahat özgürlüğü tüm dünyada göç hareketliliğinde artışa sebebiyet vermiş Türkiye de bu küreselleşme sürecinden derinden etkilenmiştir.

Düzensiz göçle mücadelede etkinliği artırmak amacıyla 15.07.2018 tarihinde yayımlanan
4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Düzensiz Göçle Mücadele Dairesi kurulmuştur.

Ancak, Türkiye’nin göç alanındaki politikalarını düzenlemek ve göçü daha etkin yönetmek için 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yürürlüğe girmesine rağmen, İçişleri Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, düzensiz göçle ilgili gerekli tedbirleri almak ve uygulamakta geç kalmış hatta buna izin vermiştir.

Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgeleri ilk etapta ÖZERKLİĞE sonrasında ise Pontus ve Kürdistan gibi isimlerle Anadolu'dan ayrılmaya teşvik edilmesini,
Sevr’in 100 yıl sonra yeniden 100 yıl önceki Türk düşmanları eli ile yine masada toplanmasını, kısacası ülkenin jeopolitik ve jeostratejik düzeninin küresel emperyallere teslim edilmesini istemiyorsak, ilk etapta düzensiz GÖÇ, ivedilikle sonlandırılmalı etnik kökenli yabancıların sulh içinde mutlaka ülkelerine geri gönderilmeleri sağlanmalıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?