USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Emperyalizmin Tuzakları…

Emperyalizmin Tuzakları…
11-07-2025

Ve her şey masum bir yardım paketiyle başladı.

Bir kutu mama, bir torba un, bir çuval tohumla…

Emperyalizmin Tuzağı – I:

Bağımsızlığa Tuzak.

Mustafa Kemal Atatürk hayattayken emperyalizm bu topraklara sızamadı.

Çünkü onun aklı, iradesi ve kurduğu sistem; dış güce muhtaç olmamayı, kendi ayakları üzerinde durmayı esas alıyordu.

Tam bağımsızlık, sadece bir dış politika tercihi değil; bir yaşam biçimiydi, bir onur meselesiydi.

Ama o büyük liderin 1938’de aramızdan ayrılması ile birlikte zemin sarsılmaya başladı.

1947’de Truman Doktrini İle birlikte Amerika’nın “yardımları” kabul edildi.

Ardından Marshall Planı geldi.

Ve biz, farkında olmadan kendi göbeğimizi başkasına kestirmeye başladık.

Hemşireler köy köy dolaştı; “anne sütü yetersiz” denildi, “mama zekâ yapar” denildi.

Anneler, asırlardır emzirdikleri gibi değil, uzmanların dediği gibi davranmaya başladı.

Devletin gönderdiği beyaz önlüklüye, kendi annesinden daha çok kulak verdi.

Ama bu sadece başlangıçtı…

Tarımda Tuzak: Toprağını Tanımayan Millet

Bir ülkeyi dize getirmek istiyorsan, önce toprağını elinden alırsın.

Bunu da tankla değil, traktörle yaparsın.

1950 sonrası, tarım politikalarında dışa bağımlılığın önü açıldı.

Amerikan yardımı adı altında çiftçiye traktör, gübre ve tohum verildi.

Ama tohum artık yerli değildi, gübre dışarıdan geliyordu, makine benzinsiz çalışmıyordu.

Köylü tarlasına egemenken, artık ithalata bağımlı hâle geldi.

Köy Enstitüleri kapatıldı, çünkü düşünen, sorgulayan, üretim yapan köylü istenmiyordu.

Köyler boşaldı, şehirler taştı.

Ve bir millet, kendi buğdayını bırakıp süpermarket raflarındaki paketli ekmeğe razı edildi.

Topraktan koparılan insan, ruhunu da yitirdi.

Eğitimde Teslimiyet: Akıl Eline Bakar Oldu

Atatürk’ün kurduğu eğitim sistemi, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmeyi amaçlıyordu.

Ama emperyalizm öyle bir plan yaptı ki, bu sistemin içine bile sızmayı başardı.

1950 sonrası eğitim müfredatları Batı’dan kopyalanmaya başlandı.

Köy Enstitüleri kapatıldı, çünkü bu kurumlar kendi kendine yetebilen, üretken ve bilinçli bir gençlik yetiştiriyordu.

Onun yerine gelen sistem, ezberci, dışa bağımlı ve sorgulamayan nesiller doğurdu.

Amerikan barış gönüllüleri (!) Anadolu köylerine kadar sokuldu.

Kitaplar, oyuncaklar, ders araçları hep dışardan geldi.

Ve bir süre sonra, kendi tarihine, kendi kültürüne, kendi atasına yabancı bir gençlik yetişti.

Zeki ama köksüz, bilgili ama bilinçsiz…

Sonuç: Bağımlı ve Yönsüz Bir Toplum

Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik krizler, kimlik bunalımları, eğitimdeki çöküş ya da tarımdaki yıkım; hepsi bu tuzağın sonuçlarıdır.

Emperyalizm artık sadece sınırlarımızda değil;

okul sıralarında, hastane raflarında, sofralarımızda ve zihinlerimizdedir.

Ve her şey masum bir yardım paketiyle başladı.

Bir kutu mama, bir torba un, bir çuval tohumla…

Ey Türk Milleti, Uyan!

Emperyalizm silahla değil, sistemle gelir.

Ve en acı olanı:

İnsanı kendi elleriyle kendine düşman eder.

***********

Emperyalizmin Tuzağı – II:

Tarımda Tuzak

Bir milletin ruhu, toprağıyla kurduğu bağda gizlidir.

Toprağını eken, doyuran, besleyen bir halk; diz çökmez, karnını başkasına baktırmaz.

Ancak 1950 sonrası Türkiye’de emperyalizm, bu bağı sessizce kopardı.

“Modern tarım” ve “makineleşme” bahanesiyle köylüye traktör, gübre, tohum verildi.

Ama bu hediyelerin tamamı dışa bağımlıydı.

Tohum artık ithaldi.

Traktör mazotla çalışıyordu.

Gübre fabrikaları yabancıların kontrolündeydi.

Ve bir süre sonra köylü, ne ekip biçeceğine bile karar veremez hale geldi.

Amerikan yardımı adı altında gelen tarım paketleri, aslında üreticiyi tüketiciye çevirmek için atılmış stratejik adımlardı.

Tarım politikaları dıştan şekillendi; meralar daraltıldı, yerli tohumlar yasaklandı, ithalat teşvik edildi.

Köylüye ‘fazla üretme, ithal edeceğiz’ denildi.

Ve halkın kendi eliyle kendi çiftçisi yok edildi.

Köy Enstitüleri kapatıldı, çünkü düşünen, üreten, bilinçli köylü istenmiyordu.

Tarlayı tanıyan değil, markete bakan bir nesil yetiştirilmek istendi.

Bunu başardılar da…

Bugün kendi buğdayını ekemeyen, mazotu dışarıdan alan, hayvan yemini bile ithal eden bir ülkeye dönüştük.

Yani emperyalizm artık sadece sınırlarımızı değil, tarlalarımızı da işgal etti.

************

Emperyalizmin Tuzağı – III: 

Eğitimde Teslimiyet

Eğitim bir milletin istikbâlidir.

Zihinleri teslim aldığında, bedeni silahla zapt etmene gerek kalmaz.

Atatürk, eğitimde bağımsızlığı esas almıştı.

“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençlik idealiyle yola çıktı.

Ancak bu çizgi de, onun ölümünden sonra yavaş yavaş terk edildi.

1950 sonrası Batı tipi eğitim sistemleri taklit edildi.

Amerikan barış gönüllüleri Anadolu köylerine kadar sokuldu.

ABD kaynaklı kitaplar, materyaller, öğretmenler okullara girdi.

Ezberci, sorgulamayan, Batı hayranı bir nesil yetiştirildi.

Köy Enstitüleri gibi üretimle eğitimi birleştiren özgün kurumlar kapatıldı.

Çünkü emperyalizm, düşünen ve kendine yeten bireylerden korkar.

Onun yerine gelen sistem, hazır bilgiyle büyüyen ama köklerinden habersiz çocuklar yetiştirdi.

Öğrencilere kendi tarihleri değil; Batı’nın tarih anlatısı öğretildi.

Kendi kelimeleri değil; ithal kavramlar ezberletildi.

Sonuçta kendi geçmişine burun kıvıran, Batı’ya hayran ama kendine yabancı nesiller çoğaldı.

Bugün üniversiteler diplomalı işsizlerle, okullar ruhsuz müfredatlarla doluysa; bu bir tesadüf değil, bir projedir.

Çünkü emperyalizm, sadece toprakla değil; zihinle de savaşır.

Ve bu savaşı çoğu zaman “eğitim” adı altında verir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?