
“İmkânsız” dediler.
Hepsinin içinden geçti.
Nayib Bukele, 37 yaşında El Salvador’un başına geçtiğinde ülke bitmişti. Çeteler şehirlere, korku evlere, umutsuzluk gençlerin kalbine çökmüştü.
Ama bugün El Salvador, Latin Amerika’nın en güvenli ülkelerinden biri. Çünkü bir adam çıktı, hiçbir bahaneye sığınmadan, “yapacağım” dedi… ve yaptı.
Peki biz neden yapamadık?
Neden biz 37 yaşında bir Bukele çıkaramadık?
Çünkü bizde siyaset, gençleri dışlayarak yaş almış koltuklarda çürümekle eşdeğer görüldü.
Çünkü bizde cesaret, şovla; kararlılık, ezberle karıştırıldı.
Çünkü bizde halkın desteğini almak, onun gönlünü değil, oyunu satın almak zannedildi.
Bukele sadece sert önlemlerle değil; dijitalleşme, şeffaflık ve doğrudan iletişimle devleti yeniden tanımladı.
Biz hâlâ evrakla, torpille, kırtasiyeyle uğraşıyoruz.
Hâlâ “gencin ne tecrübesi var?” diye soruyoruz. Oysa asıl soru şu: Bu ülkenin 70 yıldır çözülmeyen sorunlarını çözen 70 yaşında biri oldu mu?
O, halkının kalbine cesaretle girdi.
Biz ise yıllardır halka yukarıdan bakıyoruz.
El Salvador çukurdan çıkabiliyorsa, biz neden hâlâ debeleniyoruz?
Belki de sorunun cevabı şu kadar basit:
Bizde, makamı halkın duasıyla değil, partinin lütfuyla alanlar var.
Bizde, koltuk için karakterini eğen çok; karakteri için koltuğu elinin tersiyle iten yok.
Nayib Bukele sistemin adamı olmadı.
Sistemi adam etti.
Ve evet…
Bizde olan eksik, onda olan netti:
Cesaret, samimiyet, kararlılık ve halkına duyduğu gerçek sevgi.
Şimdi sormalı kendimize:
Korkaklıkla tecrübe arasında kaç yıl fark var?
Ve biz, o mesafeyi geçecek bir yüreği ne zaman bulacağız?