
Türkiye, son yıllarda siyasette yaşanan yanlış hamleler ve strateji eksiklikleri nedeniyle derin bir çıkmazın içinde. Özellikle CHP ve DEM ittifakının politikaları, toplumun güvenini sarsan sonuçlar doğuruyor. DEM’li yapıların baskın Öcalan süreci ve “umut hakkı” tartışmaları, bugünkü siyasi ve toplumsal sorunların temel taşlarını oluşturuyor. Tarihsel olarak bakıldığında, eğer bu yapı meclise giremeseydi, belki de bugün yaşadığımız karmaşayı tecrübe etmeyecektik.
Meclisteki bu ittifak, sadece siyasi bir birliktelik değil; aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk anlamı taşıyor. Ancak görünen o ki, ittifak içindeki öncelikler, halkın beklentilerinden uzak kalıyor. İç çekişmeler, siyasi manevralar ve gündem belirleme yarışı, toplumda belirsizlik ve güvensizlik duygusunu pekiştiriyor. Oysa muhalefetin asli görevi, halkın sorunlarına çözüm üretmek ve ülkeyi çıkmazdan çıkaracak bir strateji geliştirmektir.
Bu noktada, muhalefetin bir adım daha ileri gitmesi gerekiyor. Ülkenin kaosa sürüklenmesini önlemek için ilgili komisyondan çekilmek ve hatalı ittifakı sonlandırmak, halkın güvenini yeniden tesis etmenin ilk şartıdır. Siyasi hesaplar, halkın çıkarlarının önüne geçmemeli; çünkü Türkiye’nin bekası, sadece sorumlu ve çözüm odaklı bir yaklaşım ile korunabilir.
Sonuç olarak, muhalefet artık söylemde değil, eylemde sorumluluk göstermelidir. Çıkmaz sokakta kalmış bir Türkiye tablosu, sadece çözüm odaklı ve kararlı adımlar ile aşılabilir. Halkın geleceğini güvence altına almak, siyasi oyların ötesinde bir sorumluluktur.