?>

Eşit Yurttaşlık: Bölücülük değil, Cumhuriyetin ta kendisi

Abdullah Yeniekinci

4 gün önce

“Eşit yurttaşlık” dediğinizde bazıları irkilip geri sıçrıyor. Sanki ağzınızdan çıkan kelime Anayasa’dan değil de Kandil’den fırlamış gibi… Hemen etiket hazır: PKK söylemi, AB dayatması, ABD projesi. Oysa gerçek çok daha basit ve çok daha rahatsız edici.

Eşit yurttaşlık; bu ülkenin tapusunu elinde tutan azınlıkla, bu ülkenin yükünü sırtlayan çoğunluk arasındaki uçuruma itiraz etmektir.

Gelir adaleti demektir.

Vergi adaleti demektir.

Eğitimde fırsat eşitliği demektir.

Sağlıkta paraya göre değil, insana göre muamele demektir.

Hukukun, saraya mesafeye göre değil, suça göre işlemesi demektir.

İmtiyaz – Yurttaş Ayrımı

Şimdi soralım.

Ankara’daki milletvekiline tanınan imkânlar; kasap Mehmet’e, köylü Ökkeş’e, bakkal Ahmet’e tanınıyor mu?

Vergi affı, teşvik, ihale ve kredi muslukları “bazı zengin takımı” için sonuna kadar açıkken; esnaf Ali’ye, şoför Mustafa’ya, seyyar satıcı Orhan’a aynı adalet gösteriliyor mu?

Bugün “hukuk devleti” denilen şey gerçekten herkes için mi işliyor?

Yoksa iktidara yakınsan masum, uzaksan şüpheli; biat ediyorsan haklı, etmiyorsan suçlu mu oluyorsun?

Eğitim ve Sağlıkta Gerçeklik

Eğitim meselesine bakalım.

Parası olmayan çocuğun gerçekten eşit şansı var mı?

Zenginin çocuğunun gittiği ultra lüks kolejler, yurt dışı imkanları, özel ders orduları; garip gurabanın çocuğuna açık mı?

Hani eğitimde eşitlikti?

Sağlık desen…

Fakir bir vatandaş hasta olmaya görsün.

Özel hastane kapıları yüzüne kapanır, devlet hastanesinde sıra, torpil ve zamanla sınanır.

Paran varsa “geçmiş olsun”, yoksa “Allah yardımcın olsun”.

Eşit Yurttaşlık Ne Değildir, Nedir

Benim söylediğim eşit yurttaşlık; doğudakiyle batıdakinin, kuzeydekiyle güneydekinin, aynı devletten aynı hizmeti alabilmesi meselesidir.

Aynı vergiyi verenin aynı hesabı sorabilmesi meselesidir.

Aynı pasaportu taşıyanın aynı değeri görmesi meselesidir.

Ama işte tam da bu noktada bazıları panikliyor.

Çünkü eşit yurttaşlık, imtiyazı sorgular.

Ayrıcalığı rahatsız eder.

“Ben daha eşitim” diyenlerin maskesini düşürür.

O yüzden hemen çarpıtılır.

Bölücülükle, terörle, dış güçlerle yaftalanır.

Çünkü dar pencereden bakmak kolaydır; geniş çerçeve ise konfor bozar.

Gençler: Aidiyetin Kırıldığı Yer

Ama mesele sadece kasapta, esnafta, memurda bitmiyor.

Bu ülkenin gençleri var.

Üniversite bitirip işsiz kalan, torpili olmadığı için kapı kapı dolaşan, yurt dışına gitmeyi “hayal” değil “çıkış yolu” olarak gören milyonlarca genç…

Onlara soralım:

Eşit yurttaş mısınız gerçekten?

Aynı sınava girip, aynı diplomayı alıp, sadece “kimin çocuğu olduğuna” bakılarak elenen bir genç; bu devlete nasıl aidiyet duysun?

Gençliğini borçla, umutsuzlukla ve gelecek kaygısıyla tüketen bir kuşağa “sabredin” demek kolay; ama o sabır hep aynı kesimden isteniyor.

Çiftçi: Toprağa Küs Değil, Kaderine Terk Edilen

Bir de çiftçi var bu ülkenin.

Toprağına küsen değil; toprağından küstürülen çiftçi…

Mazot pahalı, gübre pahalı, tohum pahalı; ürün ucuz.

Hasat zamanı sevineceğine, borç hesabı yapan çiftçi bu devletin eşit yurttaşı mı?

Avrupa’da çiftçi desteklenirken, burada çiftçi kaderine terk ediliyorsa;

Ürün tarlada kalırken ithalat kapıları sonuna kadar açılıyorsa;

O çiftçiye “vatan, millet” nutku atmanın bir karşılığı kalır mı?

Toplumsal Gerçeklik

Toplumun tamamına bakalım.

Emekli pazarda filesini yarım doldurup eve dönüyor.

Asgari ücretli ayın ortasını getiremiyor.

Memur borçla ayakta duruyor.

Ama bir avuç insan için hayat hiç değişmiyor.

Onlar için kriz yok, tasarruf yok, fedakârlık yok.

İşte eşit yurttaşlık, tam da bu çarpıklığa itirazdır.

Genç için adil gelecek,

Çiftçi için alın terinin karşılığı,

Emekli için onurlu yaşam,

Çalışan için insanca ücret demektir.

Son Söz

Bu bir ideoloji değil.

Bu bir dış proje hiç değil.

Bu, bu topraklarda birlikte yaşamanın asgari şartıdır.

Eşit yurttaşlık; “hepiniz aynısınız” demek değildir.

“Hepiniz bu devlet karşısında eşitsiniz” yalanını reddetmektir.

Şunu net söyleyelim:

Eşit yurttaşlık bu ülkeyi bölmez.

Eşitsizlik böler.

Adaletsizlik böler.

Hukuku keyfiliğe, devleti ayrıcalık kulübüne çeviren anlayış böler.

Cumhuriyet; bir zümrenin, bir çevrenin, bir sadakat halkasının devleti değildir.

Cumhuriyet, kasap Mehmet’in de, köylü Ökkeş’in de, esnaf Ali’nin de devletidir.

Özetle, bu ülkeyi ayakta tutanlar; sarayın ışıkları değil, tarlanın bereketi, gencin umudu, emekçinin alın teridir.

Devlet de, adalet de, refah da buna göre dağıtılmadıkça; kimse bize “birlik ve beraberlik” nutku atmasın.

Birlik, ancak adaletle olur.

Adalet de ancak eşit yurttaşlıkla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI