USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Yaşam

Uzay’a mektup

Belki sana yıldızları getiremem, ama ne zaman yıldızlara uzanmak istersen seni omuzlarıma alacağım.

Uzay’a mektup
08-05-2025 00:39
11-05-2025 12:00
Google News

Oğlum,
Bu benim “bir anne olarak” üçüncü Anneler Günüm. İlkinde uykuları düzensiz (hâlâ da tam olarak düzelmedi) bir hayalet gibi olduğumdan, o günler pusların ardından belli belirsiz seçilen bir siluet gibiydi... İkincisinde sen çok küçüktün, bu nedenle pek de farklı bir gün gibi değildi. Bu yıl da Anneler Günü'nden pek bir beklentim yoktu. Yine de belki bu yıl özel bir gün olduğunu hissedebilirim. Olmasa da önemi yok çünkü senin yanımda olduğun, bana sarıldığın her an benim için Anneler Günü. Evet, Anneler Günü’nün diğer 364 günden farkını anlamıyorum ama sen doğduktan sonraki her günün, senden önceki her günden çok çok çok ve çok daha muhteşem olduğunu söyleyebilirim.

Dönüp son üç yıla bakınca bu köşeye yazdığım yazılar, bir çocuk kitabı, bir tiyatro oyunu, başarısız bir dizi deneyimi ve doktora yolundaki hezeyanlarım dışında elle tutulur bir şey geçmiyor elime. Yaşamımın en verimsiz, en âtıl günleriydi olasılıkla ama bir o kadar da dolu dolu ve cıvıl cıvıldılar. “Hiçbir şey üretmiyorum” diye yakındığım bir arkadaşımın bana sorduğu “Süt üretiyorsun, daha ne üretebilirsin?” sorusu, kendimle ilgili karamsarlığa düştüğüm günlerde bana umut oluyor. Üç yıldır neler yapmışım diye saydıklarıma bir de “insan” eklemek gerekiyor belki de… Tabii ki dalga geçiyorum. Seni listeye eklenmiş bir proje gibi görecek kadar delirmiş değilim ama ciddileşirsek diğer her şeyi arka plana atıp seninle olmayı seçtiğim için çok mutluyum. Hatta hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri bu olmalı…

Bebekliğini doya doya yaşadım oğlum ve inanıyorum ki sana da bu süreçte anneliğimi doya doya yaşattım. 40 yaşımda daha önce bilmediğim şeyler öğrendim sayende: Örneğin Mars’taki Olympus Mons’un Güneş Sistemi’nin en yüksek noktası olduğunu, Everest’in her yıl 4 mm yükseldiğini, kalamar ve mürekkep balıklarının farklı hayvanlar olduklarını ve kafadanbacaklılar aleminden onlarca ayrıntıyı, halıdaki boya lekesini bulaşık deterjanıyla silmek gerektiğini, bir saatlik uykuyla iki gün durabildiğimi, kimi kertenkelelerin yavrularını doğurduğunu, mobilyaya yapışmış etiketleri saç kurutma makinesiyle ısıtıp daha kolay sökebileceğimi, altı ay boyunca bir canlıyı başka hiçbir destek almadan hayatta tutmaya hatta tombik yapmaya yetecek kadar süt üretebildiğimi, içimde küçük bir obsesif yattığını, çok kırgınken bile güçlü durmayı, yemek yapmayı, hiçbir kokunun seninkine benzemediğini, gökkuşağının sekizinci bir rengi daha olduğunu ve aklıma gelmeyen nice şeyleri seninle öğrendim ben.

BERABER ÖĞRENDİK

Hepsinden önemlisi, içimde senden önce varlığını bile bilmediğim kocaman bir boşluk olduğunu, seninle birlikte kendimin de tamamlandığını öğrendim. Çünkü bana sorduğun ve bilmediğim ne varsa beraber araştırdık, bulduk ve öğrendik. Bu ister bir bilgi olsun ister bir duygu… Ama gün gelecek, fark etmeden doğru bildiğim yanlışları söyleyeceğim sana. Umarım o zaman da benim dediğim her şeyi doğru olarak kabul etmeden sorgularsın ve yine gülerek düzeltirsin beni. Sen değil misin şimdiden düzelten: “Mağma değil anne, magma”, “Bambuyu panda sever anne, koala okaliptüs sever”, “Hayır bu eel değil, bir trompet balığı…” Bayılıyorum hatalarımı yakalamana ve bunun üzerine yanlış yaptığımı kabul edip “Şapşal anne” diyerek kendimi düzelttiğimde bana gülmene. Zaten deden de gülerdi bana. Kızmazdı pek, onun yerine gülerdi. Teyzen hâlâ güler. Bence insanlar birbirlerine gülmeli. İlk yıllar pek anlamıyordum ama son birkaç aydır ben de sana gülmeye başladım. Gün geçtikçe komik ve eğlenceli bir çocuk oluyorsun. Hayatında hiç Ninja Kaplumbağalar izlememene karşın, şarkısını defalarca açtırıp yüzünde “sert” olduğunu sandığın ama dünyanın en komik ve sevimli ifadesiyle dans edişini ömrüm boyunca unutmayacağım.

Biliyorum, arada ben gülmeyi unutabiliyorum. Özellikle sana, işime, çevreme, hayallerime, görevlerime; daha doğrusu kendime yetemediğim için canımın çok sıkkın olduğu günler... Ama yine gülmeyi, dans etmeyi, şarkı söylemeyi unuttuğum zamanlar olursa “Hayır anne, doğrusu öyle değil” de olur mu? Bana yanlışlarımı göster oğlum, bana kim olduğunu öğret. Belki sana yıldızları getiremem ama söz veriyorum, ne zaman yıldızları tutmak istesen seni omuzlarıma alacağım.

Seni her şeyden çok seven annen…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü