
Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi; zeytinliklerin madencilik çalışmalarına açılmasını öngören yasa teklifine ilişkin bir değerlendirme raporu yayımladı. Merkezin raporunda; zeytinliklerin madencilik çalışmalarına açılması sürecinin 12 yıldır AKP tarafından çeşitli yasa tasarısı ve tekliflerle gündeme getirildiği, halihazırdaki yasa teklifinin de 2022’de sunulan yasa teklifinin aynısı olduğu belirtilerek; “12 yıldır aynı yaklaşım, farklı paketleme. Zeytin ağaçları sadece tarımsal üretim araçları değil, tarihsel süreklilik ve ekolojik dengenin canlı tanıklarıdır. 2013’te Yırca’da, 2022’de komisyonda yaşanan süreçler, toplumsal duyarlılığın hukuki korumayla desteklendiğinde sonuç verdiğinin kanıtıdır” ifadeleri kullanıldı.
Muhalefetin ve köylülerin tüm itirazlarına karşın; AKP’li milletvekillerinin madencilik çalışmaları için zeytinliklerin kıyımına yol açacak “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklif” 21 Haziran’da tartışma ve kavgaların yaşandığı 26 saatlik bir çalışmanın ardından TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nunda kabul edildi. Komisyon rekor kırarak, 28’inci Dönem 3’üncü Yasama Yılı’nın en uzun süreli komisyon toplantısı olarak kayıtlara geçti.
ANKARA BAROSU, YASANIN TARİHSEL VE HUKUKİ BOYUTUNU ELE ALDI
TBMM Genel Kurul’da görüşülmeye başlanan zeytinlik kıyımı yasasına yönelik başta köylüler olmak üzere toplumdan tepkiler sürüyor. Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi ise yasa teklifine ilişkin önceki günlerde rapor yayımladı. “Komisyon toplantısında yaşanan tartışmalar, konunun toplumsal hassasiyetini gözler önüne sermiştir” denilen raporda; AKP’nin madenecilik için zeytinlik kıyamını amaçlayan yasa düzenlemesinin tarihsel serüveni ve yasanın hukuka aykırılıkları incelendi.
DANIŞTAY DEĞİŞİKLİĞİ YASAYA AYKIRILIKTAN İPTAL ETMİŞTİ
Raporda; zeytinliklerde madencilik çalışmasına yönelik tartışmaların 2013’te Manisa’nın Soma ilçesi Yırca Mahallesi’nde planlanan termik santral tasarısıyla başladığı, bu tasarı için ilgili yönetmelikte değişiklik yapılarak zeytinliklerin “kamu yararı” gerekçesiyle maden projelerine açılmak istendiği; ancak Danıştay’ın değişikliği yasaya aykırı bularak iptal ettiği anımsatıldı. Raporda; “Bu süreçte ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’unun ‘Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinliklerin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak tesis yapılamaz ve işletilemez” maddesi tüm madencilik girişimlerinin önünde duran hukuki kale işlevi gördü” denildi.
‘BİR DAHA HİÇ GÜNDEME GELMEZ DENİLMİŞTİ’
Bu ilk girişiminin başarısız olmasının ardından iktidarın ısrarından vazgeçmeyerek 10 Aralık 2022’de de zeytinliklerde madencilik için halihazırdaki yasa teklifiyle özdeş düzenlemeler içeren bir yasa teklifi daha sunduğu raporda kaydedildi. Raporda; zeytinliklerin taşınması ve eşdeğer alanların oluşturulmasını öngören madde düzenlemesinin 14 Aralık 2022’de komisyon görüşmeleri sırasında yoğun tartışma ve itirazlar nedeniyle ‘daha sonra değerlendirilmek üzere’ metinden çıkarıldığı anımsatıldı. “O gün ‘Bir daha hiç gündeme gelmez’ denilmişti” denen raporda, “Bugün karşımızda duran teklif, 2022’de geri çekilen düzenlemelerin neredeyse birebir tekrarı. 12 yıldır aynı yaklaşım, farklı paketleme” ifadeleri kullanıldı.
BAKANLIK KENDİ REHBERİNİ HİÇE SAYIYOR!
Rapor kapsamında teklifin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Enerji Sektörü Stratejik Çevresel Değerlendirme Rehberi”ndeki stratejik çevresel değerlendirmeye (SÇD) bağlı tutulmamasın temel sorun olarak değerlendirlendirildi. “Kendi rehberini hiçe sayan bir bakanlığın çevresel sürdürülebilirlik iddiası inandırıcı değildir” denildi. Anayasanın çevreyi korumada “herkese” sorumluluk yüklediği anımsatılarak da toplumsal katılımcılığın dışlanarak hazırlanan yasa teklifiyle anayasal katılım hakkının sistematik ihlal edildiği vurgulandı.
‘ÇED DÜZENLEMESİ KAMU YARARINDA RİSK YARATIR’
ÇED süreçlerinde idarelerden 3-4 ay içinde yanıt gelmemesi durumunda “izin verilmiş sayılması” kuralının teklifin en sorunlu kısmı olduğu vurgulanan raporda; “Vatandaşın idareye başvurusuna süresinde cevap verilmemesi halinde ‘ret sayılır’ ilkesi uygulanırken, burada tam tersi mantık benimseniyor. İdarenin kamu görevini yerine getirmediği durumlarda otomatik izin verilmesi, kamu yararı ve çevresel koruma açısından ciddi risk yaratır” değerlendirmesine yer verildi.
MERKEZİN ÖNERİLERİ
Eşdeğer alan oluşturulmasının ekolojik ve kültürel gerçeklikle bağdaşmadığı vurgulanan ve “Zeytin ağaçları sadece tarımsal üretim araçları değil, tarihsel süreklilik ve ekolojik dengenin canlı tanıklarıdır” denilen rapor kapsamında merkez şu önerilerde bulundu: “Bakanlığın kendi rehberi çerçevesinde kapsamlı SÇD yapılmalıdır. STK, akademi ve yerel halk karar alma sürecine dahil edilmelidir. Kanunlar arası uyum sağlanmalıdır. Çevresel koruma standartları geriye götürülmemelidir. 2013’te Yırca’da, 2022’de komisyonda yaşanan süreçler, toplumsal duyarlılığın hukuki korumayla desteklendiğinde sonuç verdiğinin kanıtıdır.”