USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kayıp Yaşamlar

18-12-2017

Gece saat 3....

Varoşlarda geziyorum...
Gittiğim bir yakınımın ziyaretinden, evime dönmek için kalktığım saatin farkında olmayarak...
Yürüyorum gecenin sessizliğinde gecekondu, evlerinin, sokaklarından geçiyorum, ıssız ve karanlık yürüyüşlerle...
Bir evden gelen tartışma seslerini duyuyorum, belirli belirsiz...
Sonra Köşe başlarında bekleyen 15-20 kişilik genç insan gruplarıyla karşılaşıyorum.
Karşıdan gelen bir otobüsün gözlerime yansıyan ışıklarıyla irkiliyorum. Sonradan fark ediyorum fabrika servisi olduğunu...
Bir kaç sokak yürüdükten sonra yine aynı manzarayla karşılaşıyorum...
Bu kez otobüse binen insan topluluklarının uykulu haliyle...
Gece saatin dört olduğunu görüyorum çalan cep telefonumun saatinden...
Bu saatte çalan telefonun iyi haber olmadığının duygusuna kapılarak bir süre çalan telefona cevap veriyorum.
Sonra ağlamaklı bir sesle karşılaşıyorum.
Bir yakınımın fabrika işçisi olan oğlunun iş kazası sonucu kolunun parçalandığını duyuyorum ağlamaklı sesten...
Telaşla bir taksi bulmaya çalışıyorum.
Hastaneye yetişmek için, beş yüz metre yürüdükten sonra karşılaştığım ilk taksiye biniyorum...
Hastanede iner inmez hastanenin koridorlarına atıyorum kendimi, beklemekten başka bir şey olmadığını bilerek...
Çaresizce bekleyen yakınlarımın ağlamalarının sızısını hissediyorum yüreğimde...
Acılarını paylaşarak teselli etmeye çalışıyorum, ama faydasız 
Saatime baktığımda saatin 5.30 olduğunu görüyorum.
Bir süre bekledikten sonra, ameliyathaneden sedyeyle çıkartılan ve üstü örtülmüş birini görerek korkuyla irkiliyorum.
Koşarak yüzünü açtığımda uzun saçlı güzel bir kız görüyorum sonsuza dek uykuya dalan...
Umutlarını geride bırakmış güzel kızın, henüz 16 yaşında fabrika işçisi olduğunu, çeyizine bir şeyler katmak için mesaide iş kazası sonucu öldüğünü öğreniyorum yanındaki tek mesai arkadaşından...
Hayat işte bu kadar ucuz diyorum kendi kendime...
Yaşam bu kadar kısa, kim bilir ne umutları vardı küçük kızın...
Belki de büyüyüp gelinlik giymeyi hayal ediyor du. Annesine babasına bakmakla yükümlüydü belki de...
Ama kimin umurundaydı ki? Genç kızın hayalleri ve umutları.
Sermaye düşkünü patronunun mu?
Kızlarının öldüğünden habersiz ailesinin mi?

Yoksa 16 yaşında çalışmaya mahkum edilen yüzlerce hatta binlerce çocukları görmezden gelen devlet büyüklerinin mi?
Hiç kimsenin umurunda değil di,  genç kızın hayalleri ve umutları...
Kolunu kaybederek sakat kalan yakınımın acıları...
İşçilerin geçim kaygısı ve sosyal hakları, ailelerde yaşanan dramlar ve yitik hayatlar...
Kimin umurundaydı ki?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?