İnsanların alım gücünün her geçen gün zorlaştığı ve Türkiye'nin ekonomik durumunun pekte iyiye gitmediği bu günlerde tüm sektörlerde durgunluğun yaşandığı da gözlerden kaçmıyor. Mesela geçen gün esnaf bir arkadaşla yaptığım sohbet de 1 haftadır siftah yapmadığını söylemesi, gerçekten esnafın nasıl içler acısı bir durumda olduğunu kanıtıdır.
Piyasalardaki nakit döngüsünün her geçen gün daraldığı bir ortamda iş yapmak gerçekten çok zor hale geldi.
Şöyle bir etrafımıza baktığımız zaman, bankalara borçlanmaların sürekli hız kazandığını görmemiz mümkün..Nasıl mı?
Türkiye de yaşayan 80 milyon insanın hemen hemen 60 milyonu, bankalara bir şekilde borçlu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu borçlanmaların kimisi kredi kartı borçlanmaları, ev kredi borçlanmaları, tüketici kredileri borçlanmaları, araç kredi borçlanmaları gibi birçok şey saymamız mümkün.
Evet Türkiye’de yaşayan 80 milyon insan bankalara ipotekli ve bir çoğu da ödeyememekten yakınıyor ve de hacizlerle karşı karşıya yaşıyor.
İnsanlar kazandıkları paraları kredi kartı, tüketici borçları gibi borçlanmalarını direkt bankalara transfer edince piyasalara da nakit girmemiş oluyor ve bu durum karşısında tüm sektörlerde çıkmaza girerek, değil vergi borçlarını ödemek, kimi esnaf kepenk kapatıyor kimisi de dükkanlarını satışa çıkarıyor. Maliye bakanı ise bu durum karşısında basına verdiği demeçlerde ekonomiyi güllük gülüstanlık göstererek, vatandaşın cebinden aldığı olağanüstü vergilere daha ne ekleye bilir izin, hesabını yaparak Türkiye yi vergiler cennetine Çevirdiklerini, nasıl halktan sakladıklarını büyük beceri sayarak ekonomiyi iyi göstermeye çalışıyor.
Türkiye’de yaşanan ekonomik durgunluk karşısında bir de dünya piyasalarındaki dengesizlikler, döviz kurlarındaki inişli-çıkışlı seviyeler eklenince sıkıntılar kaçınılmaz oluyor. Mesela döviz piyasası son yıllarının en zirvesinde seyrederken, hiçbir müdahalenin olmadığını görüyoruz.
Türkiye’de yaşanan ekonomik durumlar ortada iken, Hükümetin ekonomiyi çok iyi, gibi göstermesi gerçekten şaşırtıcı.
Tabi Milletvekilleri halkın değil de Hükümetlerin vekilleri olunca ve Halkın içinde yaşamayınca bunları bilmiyor ve de görmüyorlar.
Bilmedikleri içinde kendileri iyi bir hayat sürerken Halkın da iyi bir hayat sürdüğünü düşünüyorlar, yâda öyle düşünmek istiyorlar
Onun içinde her şeyi tozpembe gösteriyorlar. Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılar karşısında hükümet acil önlemler almasa çok ciddi sıkıntılar, krizler ve zor günler kaçınılmaz olur.
Ne yazık ki Üretmeden tüketen bir topluluk olduk. Bu da gelecek nesillerimiz açısında ciddi tehlike demektir. Yani farkında bile olmadan çocuklarımızın geleceğini ipotek altına alıyoruz.
Mesela; Dünyanın hiçbir ülkesinde ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) bu kadar halka yansıtılmıyor. İçtiğimiz sigaradan, bindiğimiz araçlara hatta kullandığımız akaryakıta kadar çok ciddi bir şekilde özel tüketim vergisi ödüyoruz.
Akaryakıta her ay gelen zamlarda çabası mazotun
Özel tüketim vergilerinin yarıya çekilmesi veya ÖTV’nin kaldırılması az da olsa halkı rahatlatacak ve alım gücünü iyileştireceğine ve buna paralel olarak ta piyasaların az da olsa rahatlayacağına inanıyorum.
Mesela 40 bin TL olan bir otomobilin yaklaşık 28 bin TL’si ÖTV olarak vatandaşın cebinden çıkıyor. Buna artı olarak KDV ve birkaç vergi daha eklenince aracın değeri 68 bin TL’ye kadar yükseliyor.
Türkiye de çok ciddi bir şekilde ekonomik önlemlerin alınması gerekiyor.
Ülke olarak zengin gösterilmemize ve milli gelirimizin 12 bin dolar üzerinde gösterilmesine bakmayın bunların hepsi de kağıt üzerinde oynanan oyunlar.
Hükümetin deyimi ile 12 bin dolar üzeri milli gelire sahip vatandaşlarımızın birçoğu aç ve perişan bir şekilde yaşıyor ve de yaşatılmak zorunda bırakılıyor.
Çünkü her geçen gün zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor ve gelir dağılımındaki dengesizlik çığ gibi büyüyor.
Her geçen gün artan işsizlik ise çabası...
