
Geçtiğimiz yıl Meclis Parkı’nda 52 gün boyunca süren nöbet eylemine rağmen verilen sözlerin tutulmadığını hatırlatan öğretmenler, bu kez kararlılıklarını yürüyerek göstereceklerini ifade ettiler.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Kadın Sekreteri Rabia Atbaş, süreci şöyle özetliyor: “Geçen sene Meclis Parkı’nda başlattığımız nöbetin ardından bakanlık ve komisyon üyeleri bize taban maaşın yürürlüğe gireceğini söyledi. Aradan bir yıl geçti, hâlâ bir gelişme yok. Artık sabrımız tükendi.”
Yürüyüşe ilişkin konuşan Sendika Genel Sekreteri Ozan Fındık ise şu ifadeleri kullandı:
“Öğretmenler olarak sesimizi duyurmak için haftalardır yollardayız. Talebimiz açık ve nettir: Milli Eğitim Bakanlığı ve TBMM Eğitim Komisyonu derhal toplanmalı, taleplerimizi hayata geçirmelidir. Oyalamalara, sessizliğe ve görmezden gelinmeye tahammülümüz kalmadı.”
ÖĞRETMENLERİN TALEPLERİ NET: EŞİTLİK, GÜVENCE, ONUR
Öğretmenler bu yürüyüşü dört ana talep üzerinden inşa ediyor. İlki, taban maaş uygulamasının yeniden yasalaşması. 2014 yılında yürürlükten kaldırılan bu uygulama nedeniyle öğretmen maaşları patron keyfiyetine bırakılmış durumda. Öğretmenler, kamuda olduğu gibi özel sektörde de asgari bir taban maaşın yasal güvenceye alınmasını istiyor.
İkinci talep, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesi. Her yıl yenilenen sözleşmelerin öğretmenler üzerinde baskı aracı haline geldiğini belirten sendika yetkilileri, güvenceli çalışmanın en temel hak olduğunu vurgulayarak, “Yasadışı 10 aylık sözleşmelerle çalıştırılıyoruz. Sözleşme sonunda ihbar ve kıdem tazminatı gibi haklardan mahrum bırakılıyoruz” ifadelerini kullandı.
Üçüncü talep ise eğitim emekçileri için ayrı bir işkolunun kurulması. Hâlihazırda “ticaret, büro, eğitim” başlığı altında yer alan özel okul öğretmenleri, sendikal barajların dışında kalıyor ve toplu sözleşme hakkından yararlanamıyor.
Son olarak, öğretmenler kamuda çalışan meslektaşlarıyla eşit özlük haklarına sahip olmak istiyor. Yıllık izin hakkı, ek ders ücretleri, yeşil pasaport ve eğitim-öğretim ödeneği gibi konularda ciddi eşitsizlikler yaşandığını belirtiyorlar: “Aynı diplomayla aynı müfredatı işliyoruz ama koşullarımız bambaşka. Bu ayrımcılık artık son bulmalı.”
Yürüyüşü yalnızca bir meslek grubunun değil, toplumun ortak geleceği için verilen bir mücadele olarak tanımlayan öğretmenler, herkesi bu sese kulak vermeye çağırdı. Sendikadan yapılan ortak açıklamada ise şu ifadelerle noktalandı: “Bu yalnızca öğretmenlerin yürüyüşü değil. Bu yürüyüş emeğin, eşitliğin ve insan onurunun yürüyüşüdür.”