
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin kurultayı ile ilgili yargı üzerinden yürütülen tartışmalara ilişkin “CHP’yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez. Delege iradesini tazeledi. Bunu bir kenara bırakmam mümkün değil” diye konuştu.
Özel, yargıdan çıkacak son kurultayların yok sayılması olasılığına ilişkin, “Butlan kararı çıkacak olursa takınılacak hatalı bir tutum tarihsel olarak vebal doğurur. Butlandan sonra görev kabul etmek tarihsel bir hata olur. Bana emanet edilen İBB’yi de İBB Başkanlığı’nı da bırakmadım. CHP’de de emaneti yere bırakmam” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Trump’ın esiri” olduğu söylemini yineleyen Özel, Almanya ziyaretinde Türkiye’ye Eurofighter satışında çıkarılan engellerin kaldırılmasını isteyeceğini de dile getirdi.
Özel, yazarımız Işık Kansu ve Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’in güncel gelişmelere ilişkin sorularına şu yanıtları verdi:
- Kılıçdaroğlu’nun ‘Partiyi kayyuma bırakmam’ sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özel: Siyasi Partiler Kanunu’nda kayyum değil, Çağrı Heyeti var. Onda da ‘40 gün içinde seçim yapılır’ yazıyor. Kayyum dediğiniz yapı partiyi yönetmiyor zaten, seçimleri yapıyor. Biz kayyuma da partiyi bırakmayız, butlana da bırakmayız. Seçmen siyasetçinin, delege genel başkanın eline bir bayrak verir. O bayrağı taşımayı bilmezseniz size de kurumunuza da güven kalmaz. Biz eğer 19 Mart’ta Erdoğan’ın darbesine direnmeyip, “Bırakalım, yargı kararını versin” deseydik, Saraçhane’ye gitmeyip, milyonlarla birlikte bu mücadeleyi vermeseydik, İstanbul’un iradesine kayyum atanacak ve İBB’yi 4 yıl yönetecekti. Biz olağanüstü kurultayda delegeye bir daha sorduk ve geçerli oyların tamamını aldık. Delege iradesini tazeledi. Bunu bir kenara bırakmam mümkün değil. Sayın genel başkan kayyum meselesini yanlış biliyor olabilir ama CHP’yi, kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez. 81 il başkanı ve belediye başkanları da buna karşı. AKP’nin oyununa gelmemek gerekir.
Bursa’da bir meczup, il başkanımıza iftira ettiğinde, il başkanımız ona dava açtı. Erdoğan 3-4 ayda bir bu konuyu yokluyordu. Manisa’nın bir ilçesinde Tayyip Erdoğan’ın onay vermediği ilçe başkanı aday bile olamıyor. İlçe kongrelerine kadar bu noktaya gelmiş birisi, mahalleden itibaren delegelerini seçerek inşa edilen kurultaya şaibeli diyorlar. Bu tuzağa düşen arkadaşlarımız oldu. Bunu takip edenler oldu. Ben ‘Tayyip Erdoğan’ın bizi çekmeye çalıştığı çukura düşersek oradan çıkamayız’ dedim. Biz geçmişteki hatalardan ders alarak bir süreç yürütüyoruz. Butlan kararı çıkacak olursa takınılacak hatalı bir tutum tarihsel olarak vebal doğurur. Butlandan sonra görev kabul etmek tarihsel bir hata olur. CHP de bunu hak etmez.
- Parti içinden eleştiri var mı?
Özel: Siyasi partilerde eleştiri olabilir. 47 yıl sonra birinci olunmuş, belediyelerin yüzde 65’i alınmış, tüm anketlerde birinciyken ve tarihinin en büyük saldırısıyla mücadele veriyorken ‘CHP iyi yönetilemiyor. Ekrem İmamoğlu’na fazla sahip çıkılıyor’ eleştirilerini doğru bulmam. Zaten sahada da; tutumuzun karşılığı var, eleştiri yok.
- Birtakım ihraçlar konuşuluyor, iki yıllık bir süreden söz ediliyor…
Özel: Parti birinci partiyken, partinin başına seçimsiz gelip, milletvekillerini ihraç edip, 2 yıl partiyi yönetmek falan... Çağrı heyeti olsun, demokratik bir yarışın önü açılsın, delege bütün iradesini Türkiye’nin gözü önünde tazelesin. Çok daha doğru bu. Ben böyle bir seçime girip kaybedersem de partinin neferi olarak çalışırım yine... Önceki genel başkanı olarak. Ama seçim kaybetmeden ya da biri seçim kazanmadan kimseye de partiyi bırakmayız. Mahkeme diyelim ki, en kötü çağrı heyetini belirlesen, 40 gün içinde seçim yapması lazım. Çağrı heyeti kimseyi ihraç edemiyor. Çok açık siyasi partiler kanunu. Olasılıklar planımız da var. Ben zaten böyle bir şeyin sonuç değil, süreç odaklı olduğunu görüyorum; ama en kötüsünde de ben bana emanet edilen İBB’yi de İBB Başkanlığı’nı da bırakmadım. CHP’de de emaneti yere bırakmam.
ERDOĞAN AMERİKA’NIN ESİRİ
- Bölgemizdeki İran-İsrail çatışmalarını ve diğer gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özel: Erdoğan hükümeti, Trump rejimine esir düşmüş durumunda. Bunu 19 Mart darbe sürecinden ve ABD’den alınan icazetten bağımsız görmüyorum. Çünkü Amerika’ya böyle bir iş yapacaklarını söylediklerini söylüyoruz, bunu da inkar etmiyorlar zaten. Amerika’da Trump’a yakın isimler de Türkiye’yi 3’üncü dünya ülkesi diyecek bir küstahlık içinde “Üçüncü dünya ülkelerinde böyle şeyler olur. Muhalifleri içeri tıkarsın ve onlardan kurtulursun. Ve her şey yoluna girer” diye özetledi. Yani Trump burada yaşananı biliyor ve bunun bir muhaliflerden kurtulma işi olduğunu biliyor. Bu yüzden Erdoğan Türkiye’deki durumundan dolayı Amerika’nın esiri. Trump’ın elinde bu boyutuyla esir ve tutsak. Bu yüzden Suriye’de Amerika ve İngiltere’nin kurduğu planın bir parçası. Sonuçta Amerika’nın nereye demokrasi götürdüğü görülmüş. Ben İran’daki molla rejimine karşıyım, demokrasiyle yönetilmesini isterim; ama İran’a demokrasi gelecekse İranlılar getirecek, Amerikalılar götürmeyecek. Bunun için uluslararası hukuka aykırı bir biçimde B2 bombardıman uçaklarıyla komşumuzu vurmasına, Erdoğan’ın sessiz kalmasını, bunu kınamamasını ve hatta sanki İsrail yapmış gibi, Netayahu’yla, potansiyel düşmanla kayıkçı kavgası yapıp, Amerika’nın sorumluluğunu görmemesini doğru bulmuyorum.
- Savunma sanayi boyutu da tartışılır oldu…
Özel: AKP’nin 23 yıllık hükümetleri boyunca filoya kazandırılmış uçak sayısı 30. Son 12 yıldır bir tek uçak bile envantere girmedi. F16’ların modernizasyonları yapılmadı. F-35 programından S-400 beceriksizliği yüzünden atılındı. Tepemizde füzeler uçarken S-400’leri kullanamıyoruz. Şey gibi: F-35 nerede? S-400’e kurban gitti. S-400 nerede? Amerika’dan korktum, hangara koydum. Böyle bir noktadayız. İsrail’in elindeki F-35’ler Amerika’nınkinden daha güçlü; çünkü modernizasyonlarını kendileri yapıyorlar. Kendi F-16 bizimkilere göre daha gelişkin. KAAN var, gurur duyuyoruz; ama envantere girmesine en iyi ihtimalle 5 yıl var. Tank var; ama motoru yok. Böyle bir durumda ve bunlar savunma sanayisiyle övünür durumdalar. Bu büyük bir basiretsizlik. Eurofighter meselesini de ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
- Siz Almanya ziyaretinizde bu konuyu gündeme getirmeyi düşünür müsünüz?
Özel: Ben; önce Belçika'ya Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantıya katılmak için gidiyorum. Normalde tam üyeler davetli; ama ikidir bizi de davet ediyorlar. Türkiye’deki başarımız ve Sosyalist Enternasyonel’de öncü rolümüzden dolayı. Orada Türkiye’ye Eruofighter verilmesini, Erdoğan’ın demokrasi zeminine davet edilmesini, Türkiye’nin Trump’ın ya da Putin’in kucağına itilmeyip, Avrupa tarafından kapsanmasını; ama bunun gizli pazarlıklar ve Avrupa’nın güvenlik meselesinden dolayı yapılacak gizli pazarlıklar, geçmişte Merkel’in göçmen pazarlığı gibi çıkarcı pazarlıklar yerine kazan-kazan ilişkisine dönüşebileceğini söyleyeceğim. AB üyelik sürecinin yeniden canlandırılmasını ki, bu bizim en büyük hedefimiz, ifade edeceğim bir toplantıya gidiyorum. Ardından Almanya’da SPD’nin onur konuğu olarak kongresinde açılış konuşması yapacağım. SPD’nin Genel Başkanı Lars Klingbeil Şansölye yardımcısı ve Maliye Bakanı oldu. Çok etkili bir pozisyonda. Ondan da Eurofighter meselesinde yapıcı olmalarını isteyeceğim. AB’ye üyelik konusunda da bütün sosyaldemokrat partililerle çok sıkı temaslar kuruyoruz.