USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

Cemal Canpolat adaylığını açıkladı...

CHP İstanbul İl Başkan adayı Cemal Canpolat adaylık açıklamasında “Türkiye’yi değiştirecek anlayışın kamucu, halkçı, toplumcu olacağını her fırsatta dile getirir, sol kimliğini gizlemez!” ifadesini kullandı.

Cemal Canpolat adaylığını açıkladı...
27-09-2023 19:04
27-09-2023 19:13
İSTANBUL
Google News

CHP'de İstanbul İl Başkanlığı'na Özgür Çelik'in ardından Cemal Canpolat da adaylığını açıkladı. Canpolat, CHP İstanbul İl Başkanlığına adaylığını CHP İstanbul il binası önünde yaptı ve yoğun bir kalabalığa seslendi. Canpolat, konuşmasında en çok alkışı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsettiği yerde aldı. Öte yandan toplantıya 15’e yakın CHP ilçe başkanı da katıldı. 

Canpolat en yüksek iki alkışı şu sözlerinden sonra aldı:

“CHP’lilerin belediyelerde iş bulabilmek için İYİ PARTİ’nin kapılarına gitmek zorunda bırakılmasına son vereceğiz. İlçe başkanlarımızı sahipsiz bırakmayacak ve örgütümüze sahip çıkacağız. Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3-4 TV eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına izin vermeyeceğiz. Sayın genel başkanımıza sahip çıkacağız, yenilenmeyi sayın genel başkanımız ile yapacağız.”

Canpolat’ın adaylığını açıkladığı toplantıda, CHP Genel Başkan Yardımcıları, Bülent Kuşoğlu, Zeynel Emre, Yunus Emre, Hasan Efe Uyar; CHP milletvekilleri Gamze Akkuş İlgezdi, Oğuz Kaan Salıcı, Yüksel Mansur Kılınç, Hüseyin Yıldız; CP PM üyeleri ve CHP yedek üyeleri de yer aldı.

"BUNA İZİN VERMEYECEĞİZ"

“CHP’liler belediyede işe gitmek için İYİ Parti’nin kapılarında gezdirilemez” ifadelerini kullanan Canpolat, CHP’lilerin belediyelerde iş bulabilmek için İYİ Parti’nin kapılarına gitmek zorunda bırakılmasına son vereceğiz. İlçe başkanlarımızı sahipsiz bırakmayacak ve örgütümüze sahip çıkacağız. Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3-4 TV eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına izin vermeyeceğiz. Sayın genel başkanımıza sahip çıkacağız, yenilenmeyi sayın genel başkanımız ile yapacağız" dedi.

Resim

“Parti yönetimi ısrarla kendisi olmaktan kaçıyor, kendi yazılı belgelerine yansıyan sol, sosyal demokrat söylemlerden uzaklaşıyor!” diye eleştiren Canpolat, devrimci olmadan değişimin mümkün olmayacağını vurguladı.

“Tüzüğümüzü ve örgütsel yapımızı yenileyerek CHP’yi devasa gücünü yönetecek ve yönlendirecek bir anlayışa taşıyacağız. Seyreden değil, müdahil olan olacağız! Sayı azaltan değil, sayıyı çoğaltan olacağız! Farklı bakış açısına sahip olanı, sorgulayanı, eleştireni zenginlik sayacağız! Eleştiri ve öz eleştiriyi olmazsa-olmaz göreceğiz, katılımcılığı öne çıkaracağız! Kişileri ve kimlikleri değil, kadrolar ve düşünceleri önemseyeceğiz!” diyen Canpolat’ın açıklaması şöyle:

‘BU DÜZENİ ANCAK CHP DEĞİŞTİRİR’

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal sorunlardan, siyasi gerilimden ve kutuplaşmadan iktidar doğrudan sorumlu olsa da, 70 yıldır tek başına iktidar ol(a)mayan bizler de bu sürecin hem kurbanı hem sorumlusuyuz. Artık ne yalnızca eleştirme, ne de seyirci olma lüksümüz var!

2017 ve 2018 denemelerinde, 2019 yerel seçimlerinde CHP’nin sokakta ve sandıkta “Millet İttifakını” da aşan; SP’den HDP’ye, milliyetçilerden sosyalistlere kadar uzanan adı konmamış daha geniş bir ittifakla başarı elde etmesi, AKP’nin “ideolojik-politik hegomanyasini” ciddi bir şekilde sarsti, psikolojik üstünlük önemli ölçüde el değiştirdi, iktidar ile muhalefet arasında roller değişti ve kutuplaşmayı reddeden yeni bir siyaset yapma tarzı öne çıktı…

Resim

17 yıl sonra ilk kez kaybeden AKP, iktidarı tümüyle kaybetmemek için hem daha statükocu bir yere, hem de psikolojik yenilgisinin bir sonucu olarak savunmacı ve daha saldırgan bir zemine savruldu. Pandemi koşullarında fazlasıyla ağırlaşan, TÜİK’e rağmen gizlenemez hale gelen mevcut ekonomik ve siyasi veriler AKP’nin savunmacı ve saldırgan politik hattıyla birleşince, AKP’nin yönetememezlik halinin daha da derinleşeceği açıkça görülüyor. AKP’nin kendisini sürekli tekrarlayan söylemlerinin hiçbir hükmü kalmamıştır. Kaybettiklerini gördükçe panikliyorlar, panikledikçe tepkisel davranıyorlar, yeni bir “yarın hayali” de üretemiyorlar, metropollerde çözülüyorlar!

Yoksullukla zenginlik arasındaki uçurum arttıkça, umutsuzluk derinleştikçe, “oy moy yok” örneğinde olduğu gibi 7 milyonluk yeni seçmen kuşağı “z” kuşağından da oy alamadıkları hatta alamayacaklarını 2019 yerel seçim sonuçlarına bakarak rahatça söyleyebiliriz.

‘PARTİ İÇİNDEKİ DAR KADROCU ANLAYIŞ’

Bu gerçekliğe rağmen, partimiz CHP 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ve yenilenen 23 Haziran 2019 İstanbul seçimlerinde yakaladığı psikolojik üstünlüğü devam ettirmekte zorlanıyor. Nitekim, AKP-MHP bloğundan “kaçan oylar” henüz CHP ile buluşmuyor, en azından araştırma sonuçlarına yansımıyor. “Yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istemediği” kesin olsa da, partimiz CHP milyonlara “ekonomik sorunları da, siyasi sorunları da biz çözeriz” kararlığını yansıtmalı, vatandaşlarımıza yarınları için hayal kurdurmalıdır. Eğer CHP bugün bunu yapamıyorsa; bunun en önemli nedeni “dışarıdan” değil “parti içindeki dar kadrocu” anlayıştandır!

‘YAN YANA GELİŞLER DÜŞÜNSEL DEĞİL KİŞİSEL’

Türkiye’de uzun süredir siyasal içerik tartışılmıyor, yeni düşünsel açılımlar üretilmiyor ya da üretilenler geniş kitlelerde karşılık bulmuyor. Nitekim gençler arasında yapılan araştırmalarda gençlerin yüzde 77,9’u “hiçbir parti yeterli politika üretemiyor” diyor! Bu sonuç maalesef CHP için de fazlasıyla geçerlidir! Dünyada da Türkiye’de de yoksullarla zenginler, emek ile sermaye arasındaki makas zenginler lehine giderek açılırken, eşitsizlik daha da derinleşiyor, gelir dağılımı adaletsizliği zirve yapıyor. Düne göre değil bugünkü koşullara uygun, eşitliği savunan kamucu, millileştirmeci, toplumcu sol ideolojik bakış daha da önemli bir hal alması gerekirken, bilerek ve isteyerek önemsizleştiriliyor, “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” ekseninden ideolojik bakmak ve düşünsel açılımı savunmak “eski dönem ideolojisi” gibi sunularak itibarsızlaştırılıyor! Bu yaklaşım partimiz CHP’ye de doğrudan yansıdığı için, parti yöneticileri ve üyeleri düşünsel yan yana gelişlere değil, daha çok kişilerin öne çıktığı “parti içi ittifaklara” odaklanıyor.

‘BAŞKA BİR TÜRKİYE MÜMKÜN HAYALİ’

Tartışmalar, itirazlar ve şikayetler düşünceler üzerinden değil kişiler üzerinden yürüyor. Parti kadrolarının önemli bölümü iktidar deyince ‘İlçe’de, il’de, Genel Merkez’de iktidar olmayı anladığı için, uzun süredir parti, düşünsel yan yana gelişlerden daha çok, son kurultayda da görüldüğü gibi çıkar birliği olan dar kadrocu grupların etkisinde şekil alıyor. Tercihini düşünsel değil kişiler üzerinden yapan parti kadroları mahalle delege seçimlerinden itibaren partide büyük yarılmalara neden oluyor, en yakınındaki insanı, zaman zaman neredeyse en büyük düşman ilan edecek duruma geliyorlar ve bu gerçek her tarafa sirayet ediyor! Bunun bir başka yansımasını da çok düşük oy aldığımız illerde görüyoruz. Seçimlerde aldığımız oy çok düşük olmasına rağmen, kurultayda delege temsiliyeti çok yüksek olan yerlerde ideolojik eğitimlerle bu illerde halka daha çok değmeleri sağlanması gerekirken, böyle bir çalışma olmadığı için buralardaki delegasyon önemli ölçüde “siyasi olmayan” bu “dar kadrocu” grupların istediği güç ve alan haline geliyor! Oysa kendisini “başta Kurtuluş Savaşımız olmak üzere Aydınlanma ideallerini, emek mücadelelerini, sosyal demokrasinin özgürlük, eşitlik ve dayanışma ilkelerini benimseyen çağdaş demokratik sol bir siyasal partidir” diye tarif eden partimiz CHP’nin parti içindeki bütün farklı eğilimleri ötekileştirmeden kucaklaması, farklı yorumlara saygı göstermesi, dünyadaki birçok sol, sosyal demokrat partide olduğu gibi ayrılıkların ve birleşmelerin kişisel değil düşünsel temelde olması gerekir. Çünkü günümüzde bir sonuç alma sanatına dönüşen siyaset, sayı azaltma değil, sayı arttırmayı sağlamalı ve “Başka Bir Türkiye Mümkün” hayali üzerine kurgulanmalıdır!

‘PARTİ YÖNETİMİ ISRARLA KENDİSİ OLMAKTAN KAÇIYOR’

Partiye oy verenlerle partiyi yönetenlerin düşünsel tercihleri farklılaşınca, ideoloji de önemsizleştirilince kişisel tercihler ve çıkarlar öne çıkıyor ve partimiz CHP ile diğer partilerin davranış kalıpları da benzeşmeye başlıyor! Parti yönetimi ısrarla kendisi olmaktan kaçıyor, kendi yazılı belgelerine yansıyan sol, sosyal demokrat söylemlerden uzaklaşıyor! Umut verici olamadığı gibi, beklentilere cevap veremiyor, partiyi de “iktidara yürüyen” bir çekim merkezi yapamıyor!

‘DÜŞÜNSEL METİNLER OKUNMUYOR’

Parti kadroları ideolojilerden uzaklaşıp “apolitikleşince” CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultaya “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” başlığıyla sunduğu ve delegelerin oybirliği ile kabul edilen “çağrı metninin” karşılık bulması ve tartışılması bir yana “okunmadığı” çıplak gözle bile görülüyor. Tıpkı Kılıçdaroğlu’nun 22 Nisan 2020 tarihli “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı” ve 19 Temmuz 2020 tarihli “Yeni sosyal devlet” makalelerinde olduğu gibi…. Oysa “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” de, diğer metinler de iktidara yürüyen bir partinin öncelikli olarak tartışması, sonra içselleştirerek milyonlarla buluşturması gereken metinlerdir. Eğer aslolan iktidara yürümekse, başka bir Türkiye hayal ettirmekse, bizleri bir araya getiren ya da ayrıştıran kişiler değil, düşünsel yaklaşımlar olmalıdır! Üstelik bu düşünsel zemin yalnızca CHP üyelerini ve seçmenini mutlu edecek sınırları aşarak, demokrasi, özgürlük ve eşitlik isteyen, devletin “sosyal devlet” olmasını isteyen bütün toplumsal kesimleri kucaklayabilmelidir. Böyle bir düşünsel yaklaşım, enerjimizi ilde, ilçede, genel merkezde parti içi iktidarı ele geçirme üzerine kurmaz, yerel yönetimleri ve merkezi iktidarı almayı hedefler. Çünkü, tıkanan ve çöken sistemin bütününden görüyor ve yaşayarak öğreniyoruz ki, CHP seçmenin de, Türkiye seçmenin de kişileri aşan, yarın hayalini yaratacak düşünsel açılımlara ihtiyacı var!

‘CHP İDELOJİK-POLİTİK ÜSTÜNLÜĞÜNÜ GÖRMELİ’

Biz bunu yapamayınca, siyasi sürecin sorumlusu iktidarlar “her dönem her kötülüğün” sorumlusu olarak CHP’yi gösteriyorlar. CHP de, yazılı belgelerine rağmen bir savunma psikolojisi içinde siyasal İslamcı hegemonyaya karşı meydan okuyamıyor, sosyal demokrasiye, sola ait temel değerleri öne çıkartmakta zorlanıyor. Yaklaşık bin yıldır bu topraklarda süren iki çizgi mücadelesinde hep aydınlanmanın ve ilerlemenin yanında yer alan, Cumhuriyetle birlikte aydınlanmanın doğrudan temsilcisi olan partimiz CHP, ideolojik-politik üstünlüğünü bile görmüyor. Siyaset yapma tarzını savunma eksenine kuruyor, Cumhuriyetin bütün değerlerinden ve kuruluş felsefesinden kopan, devleti “tek adam devletine dönüştüren” zihniyete karşı açık bir mücadele vermekten imtina ediyor! Böyle bir bakışı terk etmeden, korkularımızın gölgesinden çıkmadan, “şunu yaparsak böyle anlarlar, bunu söylersek bize şöyle derler” anlayışını terk etmeden, inandırıcı, güven verici ve sahici olamayız, iktidar yürüyüşü için gerekli ruhu ve heyecanı yakalayamayız!

‘DEVRİMCİ OLMADAN DEĞİŞİM OLMAZ’

Partimiz CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün o dönemin koşullarında da, bugün de en önemli farklarından biri devrimci olmasıydı! “Devrimciliğin” partimizin 6 okundan biri olması bir tesadüf değildi, tam tersine Atatürk’ün bilerek ve isteyerek öne çıkardığı bir tercihti. Atatürk ve Cumhuriyet’in kurucu kadrosu 19 Mayıs 1919’dan başlayarak Cumhuriyetin ilanına, yeni Anayasadan Cumhuriyet devrimlerine kadar her alanda yitip giden, çürüyen eski sistemle köklü hesaplaşarak başarılı oldular. Atatürk ve kadrosu devrimci olmasaydı bu söylemleri hayata geçirmek için devrimci, farklıklarımızla birlikte demokrat olacağız! Tüzüğümüzü ve örgütsel yapımızı yenileyerek CHP’yi devasa gücünü yönetecek ve yönlendirecek bir anlayışa taşıyacağız. Seyreden değil, müdahil olan olacağız! Sayı azaltan değil, sayıyı çoğaltan olacağız! Farklı bakış açısına sahip olanı, sorgulayanı, eleştireni zenginlik sayacağız! Eleştiri ve öz eleştiriyi olmazsa-olmaz göreceğiz, katılımcılığı öne çıkaracağız! Kişileri ve kimlikleri değil, kadrolar ve düşünceleri önemseyeceğiz!

Bu bakış politik ve örgütsel olarak tutarlı olmayı, güven vermeyi sağlayan yeni bir bakış açısıdır! Bu bakış, “başkası ne der” anlayışını, geçici kazanımlar için ilkesiz ve pragmatist davranmayı reddeder, “kendisi olmakta” ısrar eder! Bu bakış, belediye başkanlarının, yerel yönetimlerdeki ekonomik güçlerini kullanarak partiyi dizayn etmelerinin önüne geçer!

Bu bakış partide delege sistemini kaldıran, ilçe ve il başkanları dahil, Genel Başkan’ın, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin atamayla değil, bütün üyelerin katılımıyla seçildiği bir sistemi sağlar! Bu bakış; yeni dönemde Türkiye’yi değiştirecek anlayışın kamucu, halkçı, toplumcu olacağını her fırsatta dile getirir, sol kimliğini gizlemez! Bu bakış, asil olarak parti içi iktidarı değil, siyasi iktidarı kazanmayı hedefleyen bir bakıştır! Çünkü aslolan CHP’de değil, ülkede iktidar olmaktır! Bu bakış, kişilerin üzerinden değil, kadrolar üzerinden hayat bulur! Bu bakış, her tarafı çürümüş bu düzeni değiştirir, yerine kimlikleri aşan, yurttaşlığı öne çıkaran laik ve demokratik bir Türkiye’yi inşa eder! En geç 2023’de Cumhuriyet’i demokrasiyle taçlandırır! Bunun için inanmış, cüretkar ve kararlı olmak gerekir.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3493+59
2Fenerbahçe3489+58
3Trabzonspor3458+15
4Başakşehir FK3452+7
5Beşiktaş3451+5
6Kasımpaşa3449-3
7Çaykur Rizespor3449-6
8Alanyaspor3448+3
9Sivasspor3448-4
10Antalyaspor33450
11Adana Demirspor3441+2
12Kayserispor3440-9
13Samsunspor3439-7
14MKE Ankaragücü3438-3
15Konyaspor3436-14
16Gaziantep FK3434-15
17Fatih Karagümrük3333-5
18Hatayspor3433-10
19Pendikspor3430-32
20İstanbulspor3416-41
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü