USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tek Adam Rejimi'nin Türkiye’ye bedeli

29-09-2025

Yasama, yürütme ve yargı… Bir devletin omurgası, bir milletin güvenlik supabı, özgürlüğün sigortası. Bu üç sacayağı ne zaman tek bir elde toplanırsa, orada demokrasi yerini otoriterliğe, hukuk yerini keyfiliğe, milletin iradesi yerini bir kişinin iradesine bırakır. İşte tam da bu noktada karşımıza çıkan kavramın adı, başkanlık sistemidir.

Türkiye’ye dayatılan başkanlık modeli, dünyadaki örneklerinden farklıdır. Çünkü gerçek başkanlık sistemlerinde dahi denge ve denetleme mekanizmaları işler, kurumlar bağımsızdır, yasama yürütmeye kafa tutabilir, yargı kalkan olmayı sürdürebilir. Oysa Türkiye’deki modelde egemenlik, Anayasa’nın açık hükmü olan “kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinden koparılıp tek bir kişinin kararlarına ipotek edilmiştir.

Başkanlık sistemi adı altında, milletin iradesi saray koridorlarında boğulmuştur. Parlamento bir onay merciine, yargı ise bir formaliteye indirgenmiştir. Böylece kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler birliği; demokrasi değil, şahıs rejimi inşa edilmiştir.

Unutmayalım ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, “tek adam” anlayışına karşı verilen bir mücadelenin eseridir. Bugün başkanlık sistemi adı altında yeniden o tek adam rejiminin gölgesi ülkenin üzerine düşüyorsa, bunun bedelini yalnızca bugünkü iktidar değil, gelecek kuşaklar da ödeyecektir.

Başkanlık sistemi, Türkiye için bir çıkış değil, tam tersine milletin iradesinin tasfiyesi ve geleceğin ipotek altına alınmasıdır. Demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteyen her yurttaşın bu gerçeği görmesi ve sesini yükseltmesi artık bir tarihsel sorumluluk haline gelmiştir.

Türkiye, bugün tarihinin en ağır krizlerinden birini yaşıyor. Uluslararası arenada prestijini yitirmiş, dostunu kaybetmiş, düşmanını çoğaltmış bir ülke haline geldik. Ekonomi yerle bir, tarım can çekişiyor, üretici tarlasında değil, borç batağında boğuluyor. Komisyon adı altında yapılan anlaşmalar, ülkenin altına adeta dinamit döşüyor. Gençler umudunu kaybediyor, milyonlarca insan geleceğini başka ülkelerde arar hale geliyor.

Yokluk, yoksulluk ve sefalet tavan yapmış durumda. Marketteki fiyatlar, pazardaki etiketler her gün yeniden değişiyor. İnsanlar evine ekmek götürmekte zorlanıyor, hayat pahalılığı milletin belini büküyor. İşsizlik zirve yapmış, üniversite mezunları asgari ücrete bile razı hale getirilmiş. İç ve dış borç rekor kırıyor, gelecek kuşakların emeği daha doğmadan ipotek altına sokuluyor.

Tüm bu tabloyu yaratan tek şey vardır: tek adam rejimi.
Çünkü yasama, yürütme ve yargı tek bir kişinin elinde toplanmıştır. Denetim yok, denge yok, hesap soran yok. Yanlış politikaların, hatalı kararların, liyakatsiz atamaların hesabını sorması gereken kurumlar çoktan etkisiz hale getirilmiştir.

Tek adam rejimi, Türkiye’yi hem içeride hem dışarıda tüketmiştir. Demokrasi rafa kaldırılmış, kurumlar çürütülmüş, devletin omurgası kırılmıştır. Sarayların ışıkları yanarken, milletin ocağı sönmüştür.

Bugün yaşadığımız uluslararası yalnızlık, ekonomik çöküş, tarımın ve üretimin bitirilmesi, gençlerin umutsuzluğu, işsizlik ve borç bataklığı; hepsi bu rejimin doğrudan sonucudur. Türkiye’nin kurtuluşu, yeniden millete dayalı demokrasiye dönmekten, kuvvetler ayrılığını ve hukuk devletini yeniden inşa etmekten geçmektedir.

Bu rejim, devletin denge ve denetim mekanizmalarını yok etmiş, milletin iradesini tek bir kişinin iradesine hapsetmiştir. Böyle bir tabloda muhalefet partilerinin görevi sıradan bir siyaset yapmak değil, tarihin yüklediği bir sorumluluğu taşımaktır.

Bugün muhalefetin asli vazifesi, tek adam rejimini gündemde tutmak, her alandaki çöküşün kaynağını halka anlatmaktır. Yoksulluğun, hayat pahalılığının, işsizliğin, borçların, uluslararası yalnızlığın sebebi tek adam rejimidir. Muhalefet, bu gerçeği sürekli diri tutmak zorundadır.

Ancak bu yetmez. Kuvay-ı Milliye ruhu, farklı düşüncelerin milletin bekası için birleşebilme iradesidir. Atatürk ve arkadaşları, kişisel hesapları bir kenara bırakıp vatanı kurtarmak için omuz omuza verdiler. Bugün de muhalefet partileri aynı çizgide birleşmek zorundadır. Çünkü mesele artık parti meselesi değil, memleket meselesidir.

Kuvay-ı Milliye çizgisinde birleşemeyen, günübirlik çıkarlar ve koltuk hesaplarıyla hareket eden bir muhalefet, tarihe hesap veremez. Tek adam rejiminin gölgesinden çıkmak ve Türkiye’yi yeniden demokrasiye, hukuk devletine ve kuvvetler ayrılığına kavuşturmak; sadece iktidarın değil, muhalefetin de sınavıdır.

Türkiye’nin geleceği, muhalefetin ne kadar kararlı, ne kadar cesur ve ne kadar birlik içinde davranacağına bağlıdır. Ya Kuvay-ı Milliye’nin yolunda birleşip milletiyle beraber tarih yazacaklar ya da suskunluklarıyla bu rejimin ömrünü uzatacaklar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?