USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Teknoloji

Neden rüya görüyoruz?

Hepimiz rüya görüyoruz. Peki ama neden? Zihnin pek çok gizeminde olduğu gibi bilimin net bir yanıtı yok.

Neden rüya görüyoruz?
20-06-2025 00:08
21-06-2025 08:12
Google News

Harvard Üniversitesinde çalışan ve Uyku Komitesi‘nin yazarı olan rüya araştırmacısı Deirdre Barrett, “Ne kadar rüya psikoloğu varsa, ‘Rüya görmenin amacı nedir?’ sorusuna da o kadar çok yanıt alırsınız” diyor.

Avusturyalı sinirbilimci ve psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud, çok tartışılan 1899 tarihli Rüyaların Yorumu kitabında rüyaların, ruhumuzun derinliklerinde gömülü ve çözülmemiş çatışmalara dair hayati ipuçları sunduğunu söylüyor. Bu görüşe katılmayanlar, Freud’un rüya yorumlarının cinselliğe çok odaklanmış, yüksek oranda öznel ve doğrulanması imkansız görüşler olduğunu ileri sürmüşler. Analiz yapan iki farklı kişi, aynı rüyayı tamamen farklı okuyabilir ve kimin haklı olduğunu bilmenin nesnel bir yöntemi yoktur.

TEHLİKELİ DURUMLARI CANLANDIRMAK VE ONLARI ANLAMAK İÇİN

Popular Science Türkçe'de yar aldığına göre Freud’dan beri geçen onlarca yıl içerisinde, neden rüya gördüğümüze dair başka bilim insanları da alternatif açıklamalar sundu. Bunların en önde gelenlerinden biri de Finli sinirbilimci ve psikolog Antti Revonsuo‘nun 2000 yılında ileri sürdüğü tehdit canlandırma kuramı.

Bu görüşe göre rüya görmek, antik bir biyolojik savunma mekanizması. Beyinlerimiz tehlikeli durumları canlandırarak, tehditleri tanımak ve onlardan kaçınmak için gereken becerileri prova ediyor; bir nevi hayatta kalmak için sanal gerçeklik eğitim sahası gibi. 2005 yılında savaş ve travmaya maruz kalan çocukların rüyalarının incelendiği bir çalışma bu kurama destek sağlıyor. Travmatize olmamış Finli çocuklarla karşılaştırıldığında bu çocuklar daha sık rüya gördüklerini ve bu rüyaların şiddetli tehditlerle dolu olduğunu söylemiş ki bu durum, çocukların zihinlerinin tehlikeyle nasıl mücadele edileceği konusunda egzersiz yaptığını akla getiriyor.

Fakat tehdit simülasyonu kuramı bile tartışmalı. 2008 yılında yürütülen ve Güney Afrika’da suç oranı yüksek bölgelerde oturan kişilerin Wales eyaletindeki düşük oranlı suç bölgelerinde oturanlarla karşılaştırılması, gerçek hayatta daha fazla tehditle karşı karşıya olmalarına rağmen Güney Afrikalı katılımcıların aslında Gal emsalleri kadar tehdit içeren düya görmediklerini aktarmış. Bu durum, beynin travmaya maruz kaldığında hayalleri kullanarak tehlike canlandırması yaptığı görüşüne meydan okuyor.

Bir başka kuramda ise rüyaların sadece bellek pekişmesinin bir yan ürünü olduğu ileri sürülüyor; yani beynin biz uyurken yeni anıları tekrar oynatma ve pekiştirme yolunun. Beynin hipokampus ve neokorteks bölgesi birlikte çalışıp yeni bilgileri dosyalarken, bunları eski anılarla da harmanlıyor olabilirler ve böylelikle rüya şeklinde yaşadığımız, genellikle de tuhaf olan bu karışımlar ortaya çıkıyor.

Rüyanın duygu düzenleme kuramına göre rüyalar, özellikle olumsuz tiptekiler olmak üzere duyguları işleyip yönetmemize de yardımcı olabilir. Kısa süre önce boşanan ve depresyon yaşayan bireylere odaklanılmış araştırmalarda, rüyalarında eski eşlerini gören kişilerin ruh hallerinde bir yıl sonra önemli iyileşmeler olabildiği gösterilmiş; özellikle de rüyaları canlı ve duygusal yönden zenginse. Bir diğer çalışmada ise uykudan önce başlarından geçmiş stresli olaylarla ilgili rüya gören kişilerin, sonraki gün uyandıklarında bu olaylarla ilgili daha olumlu hissettikleri bulunmuş. Bu durum, duygusal sıkıntının dayanıklılığa dönüşmesinde rüyaların bize yardımcı olabileceğini akla getiriyor.

Yakın zaman önce yürütülen beyin görüntüleme çalışmaları da bu fikri destekliyor. Sık sık korkuyla ilişkili rüyalar yaşayan kişilerin beyinlerinin korku merkezleri, uyanık oldukları sırada daha düşük faaliyet gösteriyor. Bu durum ise söz konusu rüyaların bir çeşit gece terapisi görevi görüyor olabileceğine ve biz uyanık iken duygularımızı daha iyi düzenlememize yardımcı olduğuna işaret ediyor.

Son olarak Barrett, yanlış soruyu soruyor olabileceğimizi öne sürüyor: “Benzer ama nadiren sorduğumuz bir soru daha var: ‘Düşünmenin amacı nedir?’ sorusu” diyor. Uyanık zamanlarımızdaki düşüncenin pek çok işlev sergilemesi gibi (planlamadan problem çözmeye ve hayal kurmaya kadar), rüyalar da böyle bir şey yapıyor olabilir. “Rüya görmenin değeri, sahip olduğu farklılıkta yatıyor. Kendine özgü bir düşünce biçimi bu; uyanık zamanlarımızdaki bilişsel kabiliyetimize takviye yapan ve zenginleştiren bir biçim.”

Aslında bazı araştırmacılar, rüyaların gün içerisinde bizi zorlayan problemlerin çözülmesi için benzersiz bir zihin alanı sunduğunu düşünüyor. Bu değişmiş beyin durumunda, imgelemeden sorumlu beyin bölgeleri daha aktif hale geliyor ve zihnin görselleştirme gerektiren problemleri çözmesine olanak sağlıyor. Tarih bu konuda meşhur örneklerle dolu: Mary Shelley söylenenlere göre Frankenstein’ın temel sahnelerini rüyasında görmüş; Alman kimyacı August Kekule benzinin çember yapısına rüyasında rastlamış ve Rus kimyager Dimitri Mendelev’in rüyasında da periyodik element tablosunun son hali varmış.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü