
CHP, "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" temasıyla düzenlediği mitinglere İzmir'de devam ediyor. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle İzmir'de düzenlenecek miting saat 19.19'da Gündoğdu Meydanı'nda düzenledi.
CHP tarafından her Cumartesi günü düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi bu hafta, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı sebebiyle bugün yapıldı.
Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle Anıtkabir'de Mustafa Kemal Atatürk'ü ziyaret eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'dan İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na geldi.
CHP lideri Özgür Özel miting alanına deniz üzerinden 'Atatürk 1881' adlı vapurla geldi.
İzmir Gündoğdu Meydanı'nda bir araya gelen binlerce yurttaş, Ekrem İmamoğlu'nun "Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz, adalete susamış, demokrasiye inancı tam, Türk gençliğiyiz ve de asla vazgeçmeyeceğiz" sözleri eşliğinde slogan attı: "Her şey çok güzel olacak"
Özgür Özel, mitinge katılımla ilgili verdiği bilgide, 2 milyon İzmirlinin buluştuğunu açıkladı.
CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, mitingde açıklamalarda bulundu.
Tugay, konuşmasında şunları söyledi:
"Güzel yurdumun iyi kalpli, vicdanlı, aydın insanları. Hoş geldiniz. Bugün 19 Mayıs! 106 yıldır bizim için çok özel ve değerli bir gün. Atamızın işgal ve zulüm altındaki ülkemizi kurtarmak için ilk adımı attığı gün. onurlu halkımızın esarete hayır dediği ya istiklal ya ölüm diyerek ayağa kalktığı gün. Ve burası İzmir, kurtuluşun ve zaferin şehri. Milli mücadelenin en ağır işgalini yaşamış. İşgalin ilk iki gününde 5 bin insanın katledildiği, ancak kurtuluşa kadar mücadelesinden vazgeçmemiş insanların şehrindeyiz. İzmir direnişin şehridir.
İzmir, esareti yaşadığı için özgürlüğün değerini bilir. İzmir özgürlüğün şehridir. İzmir haksızlıklara boyun eğmez ve baskıya teslim olmaz. Ne mutlu İzmir'in değerini, bilenlere ve değerlerine sahip çıkanlara. Bugün 19 Mayıs, bugün dünün, bugünün ve yarının gençlerinin bayramı. Bayramımız kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet daim olsun. Atatürk'ümüz Nutuk'ta ulusumuzun vicdanında gelişme yeteneği olduğunu anladığını ve bu gerçeği ulusal bir sır gibi içinde sakladığını söylemiştir. Yani, Atatürk ulusumuza inanmıştır. Milletin istiklali, yine milletin azmi ve kararlığı kurtaracak demişti."
EKREM İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU
CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Silivri'de tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mesajını yüzbinlere okudu:
“Güzel İzmir’in güzel insanları, Gündoğdu Meydanı’nı Ege’nin tüm renkleriyle dolduran kıymetli yurttaşlarım, geleceğimizin umudu sevgili gençler; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.
Tam 106 yıl önce, 1919’un o karanlık günlerinde, bir milletin makûs talihini değiştiren bir adım atıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkarak, bir ulusun kurtuluş ve haysiyet yürüyüşünü başlattı. O gün Samsun’da başlayan yürüyüş, Amasya’da kararlılıkla şekillendi, Sivas ve Erzurum’da halkın desteğiyle taçlandı, Ankara’da Meclis’le milletin iradesi oldu, kurtuluşun ve kuruluşun şehri İzmir’de ise milletin zaferi olarak tarihe geçti. Bugün burada, onun başlattığı kurtuluş mücadelesinin izinden giden bizler, yeni bir uyanışın, yeni bir direnişin, yeni bir kurtuluşun adımını İzmir’den atıyoruz. O gün, emperyalizme karşı ayağa kalkan bir millet vardı. Bugün de adaletsizliğe, eşitsizliğe, ayrımcılığa, halkı yoksulluğa mahkûm eden düzene karşı ayağa kalkan bir millet var.
O gün Samsun’dan yola çıkan umut, 19 Mart’tan bu yana, her gün başka bir meydandan başka bir şehirden yükseliyor. Milletin sesi, bugün de İzmir’den yükseliyor. İzmir; bu ülkenin ilk kurşunu sıktığı, son kalenin hep ayakta kaldığı yerdir. Bugün bu şehirden yükselen ses, sadece bir bölgenin değil, bütün Türkiye’nin kaderini değiştirecek güce sahiptir. Türkiye’nin kaderini değiştirmek gözünüze zor mu görünüyor? Türkiye’nin istikbalini yeniden inşa etmek imkansız mı görünüyor? Umutsuzluğa düştüğünüz anlarda; yorgun, kırgın ve yoksul halde vatan savunmasına kendini adayan Türk milletini hatırlayın. Ahval ve şeraitin en karanlık zamanlarında, bu topraklarda yeni güneşler doğacağına inanıp, canını dişine takan milli mücadele kahramanlarını hatırlayın. Bu ülkenin kaderi ya değişecek ya da değişecek. Artık yeter! Bu millet, imkanlara, kaynaklara sadece bir avuç kişinin ulaştığı, diğer herkesin ekonomik, hukuki ve toplumsal eşitsizliklere maruz kaldığı bir düzende yaşamak zorunda değildir. Bu topraklar, ayrımcılığa, kayırmacılığa mahkûm değildir. O nedenle, her meydanda ‘Kurtuluş yok tek başına’ diye haykırıyoruz. Kurtuluş yok tek başına, yok.
Herkesin özgür, adil ve müreffeh bir hayat süreceği günlere hep birlikte mücadele ederek kavuşacağız. Güçlü, demokratik devlet anlayışıyla ekonomimizi ayağa kaldıracağız. İzmir’i ve Ege’yi yeniden üretimin, tasarımın, ihracatın, tarımın ve teknolojinin merkezi yapacağız. Herkese iş, her haneye huzur, her çocuğa gelecek sunacağız. Bu sadece bir seçim mücadelesi değil, bu yeni bir kurtuluş mücadelesidir. Biz, milletin iktidarını kurmaya geliyoruz. Biz, milletiyle barışık, halkına hesap veren bir yönetimi inşa etmeye geliyoruz. Biz, yeniden eşitlik, yeniden adalet, yeniden kardeşlik için geliyoruz. Gençliğin vicdanıyla, gençliğin enerjisiyle, gençliğin cesaretiyle geliyoruz. Gençler, düşledikleri hayatı burada, kendi vatanlarında, kendi elleriyle kursunlar diye geliyoruz. Biz kazanacağız. 86 milyon vicdanlı yurtsever kazanacak. Hak yemekten korkan, ama asla hakkını yedirmeyenler kazanacak. Adalet, haysiyet ve cesaret kazanacak. Haydi İzmir; kurtuluş yok tek başına, hep birlikte görev başına… Ekrem İmamoğlu. Silivri Cezaevi.”
ÖZGÜR ÖZEL KÜRSÜYE NAZIM HİKMET ŞİİRİYLE ÇIKTI
BİZ KORKUYU EVDE BIRAKTIK
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Nâzım Hikmet'in 'Davet' şiirini okuyarak kürsüye çıktı. "Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim" dizeleri ile sözlerine başlayan Özel, şöyle konuştu:
"Canım İzmir, güzel İzmir, çocukluk aşkım, ilk sevgilim, hep sevdiğim, ilk kurşunu da son kurşunu da atan, düşmanı denize döken İzmir, ilk kurşunu atan Hasan Tahsin'in cesaretini, düşman bayrağını görünce yerden alan Mustafa Kemal’in asaletini taşıyan İzmir, denizin mavi, yüreklerin kırmızı beyaz olduğu İzmir, güzel İzmir merhaba. Bugün çocuk yaşta geldiğim, büyüdüğüm, okuduğum kentteyiz. Bildiğim bir kentteyiz. Burası Gündoğdu Meydanı. Az ilerisi Gazi Bulvarı. Onun bir yanı Fevzi Paşa Bulvarı. Fuarın beş kapısı var; birinin adı Lozan, biri Montrö, 26 Ağustos, 9 Eylül, Cumhuriyet. 26 Ağustos Büyük Taarruz. 9 Eylül büyük zafer, kurtuluş. Elbette Cumhuriyet ve elbette Lozan, sonuna kadar Montrö. İşte İzmir. Meydanın adı Fahrettin Altay. Durduğunuz cadde Atatürk Caddesi. Hemen arkası Cumhuriyet Bulvarı. Bu semtin adı Alsancak. Koca bir şehir adeta Kurtuluş Savaşı müzesidir. Bu şehir milli mücadelenin yaşayan açık hava müzesidir.
“EMPERYALİZME MEMUR OLMUŞ BİR AZINLIK HÜKÜMETİNE KARŞI DEMOKRASİ BAYRAĞINI GÜNDOĞDU‘DAN AÇIYORUZ”
Bugün bu meydanda milyonlar bir aradayız. 106 yıl önceki aynı ruhla bir aradayız. Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı. 106 yıl önce bugün Anadolu’nun en kara günlerinde Mustafa Kemal, bu milletin istiklal mücadelesini Samsun’dan başlattı. Biz de 19 Mart darbe girişimi sonrası demokrasi ve özgürlük mücadelemizi ilk Samsun’dan başlatmıştık. O gün de Türk milletinin özgürlüğü tehdit altındaydı, bugün de öyle. O gün de iktidarda olanlar şahsi menfaat peşindeydi, bugün de öyle. O gün de küresel güçlerin himayesinde milleti perişan etmekte bir sakınca görmüyorlardı, bugün de öyle. Mustafa Kemal İngiliz esiri saray ahalisine nasıl bayrak açtıysa biz de bugün emperyalizme memur olmuş bir azınlık hükümetine karşı demokrasi bayrağını Gündoğdu‘dan açıyoruz. Mustafa Kemal millete güvendi, millet de ona yoldaş oldu ve o mücadele Lozan Antlaşması ile taçlandı. İşte CHP Sevr’i yırtıp atanların, Lozan‘ı yapanların, yedi düvele bu ülkenin tapu senedini kabul ettirenlerin partisidir. Lozan bu milletin hiçbir güce boyun eğmeyeceğinin en temel belgesidir.
“TÜRKİYE’NİN TÜM DEMOKRATLARI BİR ARADAYIZ”
Milli mücadelede o azmi gösterenlerin arasında Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri; yani bu ülkenin tüm renkleri vardı. Bugün de bu meydanda Türkiye’nin tüm renkleriyle bir aradayız, Türkiye’nin tüm demokratlarıyla bir aradayız. ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ diyenler hep birlikteyiz. Farklı düşünse de demokraside buluşanlar; Ekrem İmamoğlu’nun da Selahattin Demirtaş‘ın da Ümit Özdağ’ın da hakkını savunabilme, hepsine birden özgürlük talep edebilme cesareti demokratların göstereceği bir cesarettir. İşte bu meydanlardan yükselen bu ses varsa otokratlar korkar, diktatörler korkar. Çünkü bilirler ki demokratlar birdir, birliktedir, hedefleri hep birlikte olmaktır, hedefleri zulmü, esareti bitirmek, özgürlüğü getirmektir. Burada olanlara selam olsun. Türkiye’nin cesur yürekli demokratlarına; sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, milliyetçi demokratlara, liberal demokratlara, sosyalist demokratlara, Kürt demokratlara; Türkiye’nin bütün demokratlarına selam olsun, helal olsun.
“EY ERDOĞAN; KORKMUYORUZ, SENİN ZULMÜNE TESLİM OLMUYORUZ”
Bu ülkeyi sandık olmadan yönetmek isteyenlere karşı demokrasiyi kurup sandıkta yarışmak için bir aradayız. 19 Mayıs’ta başlayan mücadele bir halk hareketidir. 19 Mart darbesine karşı direniş de bir halk hareketidir. Bilinsin ki bu topraklar celladına dua eden kulların değil, zalime diz çökmeyen özgür milletin topraklarıdır. Gündoğdu Meydanı’nı görmeyenler görsün. Ey Erdoğan, Gündoğdu Meydanı’nı görüyor musun? Sen rakiplerini hapse atarak kazanabileceğini sandın. Sen gençleri zindana atarak korkutabileceğini sandın. Bu meydanda hiç korkan görüyor musun? Biz korkuyu evde bıraktık çünkü bu Cumhuriyet’i kuranlar korkmadılar, korkmayanlar kurdu Cumhuriyet’i, korkmayanlar koruyor. Biz de korkmuyoruz, senin zulmüne teslim olmuyoruz.
“İZMİR, CHP’NİN DEĞİL, CUMHURİYET’İN TA KENDİSİNİN KALESİDİR”
19 Mart’tan bu yana Samsun’daydık, Yozgat’taydık, Mersin’deydik, Konya’daydık, Van’daydık. Oralarda dedik ki ‘Artık hiç kimsenin kalesi, kaleleri yok.’ Birileri nasıl söylerse söylesin, samimi kanaatim odur ki İzmir, CHP’nin değil, Cumhuriyet’in ta kendisinin kalesidir. Şehirleri birilerinin kalesi görenlere sesleniyoruz, Cumhuriyet’in kalesinden, milletin kalesinden sesleniyoruz; Kale siyaseti, kutuplaşma siyaseti, karşısını şeytanlaştırma, kavgadan medet umma siyaseti bitmiştir. Kaleler bitmiştir. Kaleler milletindir, Cumhuriyet’indir. Tüm kalelerimiz, bu milletin istikbaline feda olsun.
“CHP VAR OLDUKÇA HİÇ KİMSE BU MİLLETE İSTİKAMET ÇİZEMEYECEKTİR”
Artık arkasında milletin desteği olmayan bir iktidar var. Olsaydı darbeye kalkışmaz, sandıktan korkmazdı. Artık devletin de milletin de itimat etmediği bir iktidarla muhatabız. Eğer korkmuyor olsaydı üç savcının, üç gizli tanığın arkasına saklanmazlardı. Artık sıcak salonlardan halkın içine çıkamayan bir iktidar var. Meşruiyeti kalmamış, tükenmiş, yaşlanmış, yorgun bir iktidar var. Milletin gönlünden düşmüş, gözünden düşmüş, şu anda anketlere göre ikinci parti olmuş ve beşinci partiyle kolkola girmiş, ayakta kalmaya çalışan bir ittifak var. Tavlacılar bunlara, ‘iki-beş; penc-i dü ittifakı’ diyorlar. İki-beş iktidarının, bu bir avuç insanın bugün millete istikamet çizmeye çalışmasını izliyoruz. Milletin rızasını alamayanlar, ülkeyi vesayetle yönetmek istiyorlar. Unutmayın; CHP var oldukça, bu meydanlarda oldukça artık hiç kimse bu millete istikamet çizemeyecektir. Bunu herkes böyle bilsin.
“BERKAYLARIN, ESİLALARIN ELİNDE; NAMIK KEMALLERİN, DENİZ GEZMİŞLERİN, ALİ İSMAİL KORKMAZLARIN HÜRRİYET MEŞALESİ VARDIR”
Türkiye’de özgürlük mücadelesinin meşalesini hep gençler yaktı. İstanbul işgali olduğunda ilk eylemler, ilk mitingler Darülfünun’da, İstanbul Üniversitesi’nin önünde, İstanbul Üniversitesi’nin öğrencileriyle başladı. Reformları savunanlar Genç Osmanlılar’dı, Meşrutiyet’i ilan edenler Jöntürkler’di, Kurtuluş Savaşı’nı veren 38 yaşında Samsun’a çıkan Mustafa Kemal gibi, boynunda idam fermanıyla yola koyulanlardı, emperyalizme karşı duran gencecik Denizler ve arkadaşlarıydı. O mücadele halen devam ediyor. Bugün CHP vatan ve hürriyet mücadelesini devam ettiren gençlerin partisidir. CHP hiç yaşlanmayan ve yaşlanmayacak olan tüm gençlerin, her yaştan gençlerin partisidir. Nasıl ki 106 yıl önce başlayan mücadelenin meşalesini gençler taşıdıysa bugünkü mücadelenin meselesini de gençler taşıyor. Bugün Berkayların, Esilaların, Tahaların, Muhammetlerin, Esmaların elinde; Namık Kemallerin, Hasan Tahsinlerin, Deniz Gezmişlerin, Ali İsmail Korkmazların hürriyet meşalesi vardır. O gün Namık Kemaller, Hasan Tahsinler o hürriyet meşalesini taşımalardı bugün Cumhuriyet yoktu. Yine o gençler Saraçhane’de meydanlara akıp, yüz binler, milyonlar olup o özgürlük meşalesini, hürriyet meşalesini almasalardı bugün İstanbul Büyükşehir‘de kayyum vardı, Atatürk’ün partisinin başında kayyum vardı. Korkmayan, sinmeyen, hapse atılsa da susmayan o gençlerin hepsinin alnından öpüyoruz.
“23 MART GÜNÜ 15 BUÇUK MİLYON İNSANIN TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRMESİ, ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN VERDİĞİ CESARETLEDİR”
Bugün ezbere konuşmalarda gençlerin geleceğimiz olduğu söylenir. Yanlış, eksik. Gençler bu memleketin elbette geleceğidir ama en çok da bugündür. Herkes oturduğu yerde beklerken meydanlara inen gençlerdir. Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Burada gençler itaatkar değil; cüretkar olurlar, cesaretli olurlar. Eğer geçmişte cüret etmeselerdi, cesaret göstermeselerdi 15 Mayıs günü İzmir işgal olurken ‘Sen başla, gerisini getiren çıkar’ deyip ilk kurşunu sıkmalardı, esaret altındaydık. 19 Mart darbesine karşı, 23 Mart günü büyük devrimi yapmak üzere 15 buçuk milyon insanın meydanlardan koşması, oy kullanmaya gitmesi, tarihin akışını değiştirmesi, 19 Mart gecesi her yaştan gençlerin ama en çok da üniversiteli gençlerin verdiği cesaretledir. Gençlik ve Spor Bayramın’da Türkiye’nin bütün gençlerinin önünde saygıyla eğiliyorum.
“YASAKSIZ VE VİZESİZ TÜRKİYE’Yİ İKTİDARIMIZIN İLK YILLARINDA HAYATA GECİRECEĞİZ”
Gençler bugün ağır sorunlarla boğuşmaktadır. Sınıfsal bir mücadeleye dönüşen kaliteli eğitime erişmek sorundur. Barınma meselesi sorundur. Yüzde 40’a ulaşan genç işsizliği sorundur. Hayat pahalılığı, düşmeyen enflasyon sorundur. İfade özgürlüğü, gösteri özgürlüğü sorundur."
Özel, herkesin kendine göre bir beka tarifi yaptığını ama ülkenin asıl beka sorunun gençlerin başka ülkelerde hayal kurması olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bugün ne eğitimde ne istihdamda görünen 3 buçuk milyon genç var. Onlara yeni bir deyimle ‘ev gençleri’ diyorlar. Avrupa dert ediyor bunu, Avrupa’daki oranı yüzde 6. Bizdeki oran en iyimser tahminle, hesapla yüzde 25. 10’uncu Yıl Marşımızda 10 yılda 15 milyon genç yaratmakla övünüyorduk, Cumhuriyet 10 yılda her yaştan 15 milyon genç yaratmıştı; bu iktidar 23 yılda her görüşten 3 buçuk milyon genci evlere kapattı. Biz bu ülkeyi gençlerle kuran, gençlerle kurtaran bir gelenekten geliyoruz. İktidar olduğumuzda da bu gençlerle birlikte yöneteceğiz. Gençlere yasakların yasak olduğu bir Türkiye vaadediyoruz. YÖK’ü kaldırıp üniversiteleri özgürleştireceğiz. Nitelikli eğitimi herkese ulaştıracağız. İktidarımızda liseyi bitiren herkes çok iyi bir yabancı dil bilecek ve dünyayla rekabet edebilecek teknolojik donanıma sahip olacak. Kayırmacılığı bitireceğiz. Andolsun ki kamuda mülakatı kaldıracağız. Yurt kapasitelerini artıracak, burs ve kredi tutarlarını yaşanılabilir seviye yükselteceğiz. Gençlerin iletişim özgürlüğünü, ulaşım özgürlüğünü, sosyal aktivite özgürlüğünü; bunlara kolay erişmelerini mutlaka sağlayacağız. Hepsine Avrupa standartlarında bu teknolojilerden yararlanma ama gelir durumuna göre ücretlendirme vaadediyoruz. Vize sorununu kökten çözeceğiz. Avrupa Birliği’ne tam üye olmuş Türkiye’yi kuracağız. Bu ülkeyi gençlerin ülkesi yapacağız. Yasaksız ve vizesiz Türkiye’yi iktidarımızın ilk yıllarında hayata gecireceğiz.”
"Bugün 19 Mayıs, bir başka tekerrürle 19 Mart darbesinin de 60’ıncı günü" diyen Özel, iktidarın 19 Mart’ta millete rağmen bir işe kalkıştığını, o günden bugüne İstanbul’da, Anadolu’da meydanlarda olduklarını ifade etti.
"19 MART, ERDOĞAN'IN SEÇİMİ KAYBETTİĞİNİN İTİRAFIDIR"
Özgür Özel, şunları söyledi:
"19 Mart Erdoğan’ın seçimi çoktan kaybettiğinin kendince itirafıdır. Sayın Erdoğan karşısına mertçe çıkan, daha önce onun adaylarını dört kez yenen, ‘Ben bu ülkeyi senden daha iyi yönetirim, biz bu ülkeyi sizden daha iyi yönetiriz’ diyen rakibiyle baş edemeyince onu hapse atmıştır" dedi.
"Demokrasiyi istediği yerde inilecek, istediği yerde binilecek bir tramvay olarak görenlerin yenilgiyi ilk kez tattıklarında o tramvaydan apar topar inmeyi tercih ettiklerini" belirten Özel, darbelerin ya askeri ya da sivil olduklarını ifade etti.
Özgür Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkisinin de bir darbe planı, elbette başında bir cuntası ve elbette bir karargahı var. Türkiye’de yaşanan 19 Mart darbesinin karargahı saraydır, Beştepe’dir. Silahı yargıdır. Bu silahın mühimmatı, bu silahın kurşunu yalandır, iftiradır. Darbeciler bu kez kamuflajla değil, cübbeyle gelmiştir. Çünkü Erdoğan, İmamoğlu ile sandıkta yarışmaktan korkmuştur. Ekrem Başkanımız aday olacağını açıkladıktan sonra, önce 18 Mart’ta bir iftar vaktinde 31 yıllık diplomasını iptal ettiler. Yetmedi, takip eden sahur vaktinde yüzlerce polisle evini bastılar ama 60 gün geçti hala hiçbir iddialarını ispat edemediler. Adı olmayan, yüzü olmayan gizli tanıkların arkasına saklandılar ve öyle bir noktaya geldik ki ne yalanlar ne iftira attılar. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarındaki gibi bu millete yine bir kumpas kurdular. Bu Erdoğan zaman zaman grup toplantılarında, zaman zaman bazı mitinglerde kurmaca videolarla milleti kandırmaya çalışıyor ya biz onun gibi yapmayalım. Biz size, millete, İzmir’den onu ve yalanlarını izletelim. Bir görün bakalım geçmişte ne demiş ne olmuş? Biz izleyin bakalım bu Erdoğan’a inanılacak bir taraf var mıymış yok muymuş?"
"TRT BU MEYDANDAN VERGİYİ TOPLAR, SARAYA HİZMET EDER"
Mitingte Özel'in konuşmasının arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarının yer aldığı video izletildi. Videonun izletilmesinin ardından Özel konuşmasına şöyle devam etti:
"19 Mayıs 2025, 19 Mart darbesinden 60 gün sonra Tayyip Erdoğan'a, 'Bir aya kalmaz ortaya belgeler dökülünce birbirlerinin, ailelerinin yüzüne bakamayacaklar' diyen Erdoğan’a Gündoğdu Meydanı’ndan sesleniyorum. Burada iki milyonun üzerinde İzmirlinin gözünün içine baka baka söylüyorum, Ekrem Başkan ve arkadaşlarımız suçsuzdur. Hiçbir iftiranı kanıtlayamadın, hepsi yalan, hepsi iftira. Kaybedeceğin için yarışmaktan korkuyorsun, iftira atıyorsun. Ey Erdoğan, 'ahtapot' diyorsun, 'suç örgütü' diyorsun, kul hakkına girmekten çekinmiyorsun. O zaman sana İzmir’den, bu meydandan meydan okuyoruz, gel bu yargılamayı TRT’den canlı yayınlayalım. Kim masum, kim iftiracı bu aziz millet görsün. TRT bu meydanı görmez. TRT bu meydandan vergiyi toplar, saraya hizmet eder. Ama buradan TRT’nin değerli çalışanını, kameramanını, muhabirini, yönetmenini, emekçisini selamlıyorum. Ama bu TRT’yi Erdoğan’a kul eden yöneticilere söylüyorum, gün gelecek devran dönecek bunu yapanlar bu millete hesap verecek.
"HİTLER’İN STADELHEİM HAPİSHANESİ, ESAD’IN SEDNEYASI NEYSE ERDOĞAN’IN DA SİLİVRİ’Sİ ODUR"
Erdoğan bir savcıya çok güveniyordu ama boşa düştü. Dosya bomboş, kanıt yok. Oysa biz birbirimizi biliyoruz, birbirimize güveniyoruz. Bak Erdoğan, bu meydanda milyonlar kefalet koyuyor. Oysa güvenebileceğin bırak iki milyon kişi, güvenebileceğin iki kişi kalmadığını, herkesin senden sonrasını konuştuğunu, AK Parti’de artık hesapların başka türlü yapıldığını, iktidarın dümeninin başkalarına kaptırıldığını biliyoruz. Buradan sana sesleniyorum, darbeden dön, demokrasiye dön, çok güveniyorsan yargılamaları TRT’den yap. Doğruları gör ve artık köşene çekil. İktidar değişiyor, artık kumpasçılar, onlara sahip çıkanlar gidiyor. Vatanın çalışkan, dürüst, namuslu evlatları iktidara doğru yürüyor. Bugün Ergenekon, Balyoz kumpasları gibi kumpas davalar var. Yargı maalesef yine talimatlıdır, kararlar yine siparişlidir, kanıtlar yine gizlidir, yöntem yine kirlidir, dosyalar yine boştur, iftiralar yine zehirlidir. İktidar bugün Silivri’yi ve diğer hapishaneleri muhaliflerin hapsedildiği toplama kamplarına dönüştürmüştür. Hitler’in Stadelheim Hapishanesi, Esad’ın Sedneyası neyse Erdoğan’ın da Silivri’si odur, muhalifler için birer toplama kampıdır. o hapishaneleri rakiplerin atıldığı bir kuyu olarak görenler bilsin ki biz o kuyulardan Yusuflar gibi çıkacağız. İktidarını hapishane duvarlarıyla ayakta tutmak isteyenler bilsin ki biz o duvarları demir dağı nasıl erittiysek öyle eritip çıkacağız. Milletin iradesini parmaklıklar ardına hapsetmek isteyenler bilsin ki biz milletin iradesini Gazi Mustafa Kemal Atatürk vatanı nasıl savunduysa öyle savunacağız.
"86 MİLYONUN CEBİNDEN 27’ŞER BİN LİRAYI ÇALDILAR"
İktidara giden yol, halkın rızasını almadan geçmezse kimse dönüp milletin haline bakmaz. Kimse milleti görmez. Bakın 19 Mart darbesiyle bu milletin ekonomisine neler yaptılar? Sadece sattıkları rezerv şimdiye kadar 60 milyar dolar oldu. 2,3 trilyon lira. 86 milyona bölüştürünce kişi başına 27’şer bin lira. Dün akşam yenidoğan, bu akşam kundaktaki bebeğin de, ölüm döşeğindeki hastanın da cebinden 86 milyonun cebinden 27’şer bin lirayı çaldılar. O parayla bugün 14 bin 500 lira verdikleri bütün emeklilerimize 30’ar bin lira verebilir, en düşük emekli maaşını 30 bin lira yapabilir ve bunu 10 yıl süreyle bu parayla başarabilirdik. Biz Ege’nin evlatlarıyız. Ege’nin, İç Anadolu’nun, Doğu’nun çiftçisinin bankalarına borçları var. Faiz batağındalar. Bu parayla bütün çiftçilerin bütün bankalara, kooperatiflere olan borçlarını bir seferde kapatırdık. Paranın yarısı yine kalırdı. Her bir çiftçiye üstüne 560 bin lira para ödeyebilir, destek verebilirdik. Atanmayan öğretmenler var. Erdoğan, rahmetli Ecevit’e 64 bin atanmamış öğretmenin hesabını sorardı ve ‘Madem atamayacaktın, niye okuttun? Madem atamayacaktın, niye mezun ettin?’ derdi. Şimdi o rakam 1 milyon 45 bin kişi. Ey Erdoğan, madem atamayacaktın, niye okuttun, niye mezun ettin? Ama Ekrem Başkan korkusuna yaktığı 60 milyarlık rezervle 1 milyon öğretmeni atar, 3 yıllık maaşlarını da peşin ödeyebilirdik. Yıl boyu sosyal yardıma muhtaç 4,6 milyon haneye ayda 40 bin lira destek verebilirdik. 12 milyon işsizimize 1 yıl boyunca 15’er bin lira işsizlik maaşı ödeyebilirdik. Şu anda 1,7 milyon öğrencimiz KYK kredisiyle, bursla geçinmeye çalışıyor. Sadece 3’er bin lira alıyorlar. Tüm öğrencilerimize 4 yıl boyunca her ay 30 bin lira verebilirdik. Ama bu parayı çiftçiye, emekliye, emekçiye, gençlere vermek yerine Ekrem İmamoğlu’nu hapse atmak için, ona darbe yapmak için kullandılar. Yazıklar olsun böyle düzene."