Yıkılan 16 Devletten ders ve ibret almayacak mıyız?

Burhan Bozgeyik

8 ay önce

Bu yazı serisini dikkatlice okuyanlar, tâkip edenler, çok ciddi bir konuyu ele aldığımızı anlamıştır. Bizim ele aldığımız konu, hayat-memat meselesidir. Hikaye, roman ve masal değildir. Edebiyat fakültesi mezunuyum. Bu sahanın en iyi hocalarından ders aldım. İyi edebiyat parçalayıp, çok satan edebî eserler kaleme alıp, keyfimize bakabilirdik. Ancak biz hep “sıkıntılı” işlere tâlip olduk. Zira dünyanın en sıkıntılı bölgesinde idik. Bizim üzerimize pek çok oyunlar oynanmaktaydı. Bu oyunları bozmak için gayret göstermeliydik. Çocuklarımız, torunlarımız, onların torunları ve kıyamete kadar gelecek neslimiz bu topraklar üzerinde hür bir şekilde yaşamalıydı. Onun için saçımızı sakalımızı ağarttık. Rabbimizin verdiği aklı çalıştırdık. İşte bu yazılarla ülkemizin bütün âkil insanlarını düşünmeye dâvet etmekteyiz.

Cumhurbaşkanlığı forsuna baktığımızda orada bir büyük yıldızın etrafında 16 küçük yıldızı görürüz. Ortadaki büyük yıldız şu an yaşamakta olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni, diğer 16 yıldız da tarihte kurulmuş Türk Cumhuriyetlerini sembolize etmektedir. Bunlardan bazıları Türk kabul edilmemektedir. Bizim ise konumuz o değil. Lafı bir yere getirmek istiyoruz. Onun için bu bahsi açtık. Şimdi o forstaki devletlerin isimlerine bakalım:

1) Büyük Hun İmparatorluğu 2) Batı Hun İmparatorluğu 3) Avrupa Hun İmparatorluğu 4) Ak Hun İmparatorluğu 5) Göktürk Kağanlığı 6) Avar Kağanlığı 7) Hazar Kazanlığı 8) Uygur Kağanlığı 9) Karahanlı Devleti 10) Gazne Devleti 11) Büyük Selçuklu Devleti 12) Harzemşah Devleti 13) Altın Ordu Devleti 14) Timur İmparatorluğu 15) Babür İmparatorluğu 16) Osmanlı Devleti…

Bu devletlerin hükmettiği toprakları gözünüzün önüne getirin. Dünyanın yarısından fazlasını kapladığını görürsünüz. Her biri deve dişi gibi devlet. Şanlı, şöhretli. Peki, şimdi nerdeler? Yoklar. Yıkılmışlar, vefat edip gitmişler. Tıpkı tarihteki yüzlerce devletler gibi. Babil Krallığı, Etiler, Sümerler, Asurlar, Roma İmparatorluğu, Emevi, Abbasi, Endülüs Emevi, Memluklü, Safevi ve daha pek çok devletler şimdi neredeler? Tarih mezarlığında…

Demek ki insanlar gibi, devletler de ölürmüş. Demek ki binaların yıkılması gibi devletler de yıkılırmış. Kur’an’ımız hükmü koymuş: “Küllü nefsin zâikâtü’l mevt” yani, her nefis ölümü tadıcıdır. Devletler de birer nefistir. Yani mahluktur, mevcuttur ve onlar da ölümü tatmışlardır, mevcut devletler de tadacaktır. Bâki olan yalnız ve yalnız Allah-u Azimüşşân’dır.

Fetih Suresi’nin 23. Âyet-i Kerimesi’nin sonu, “Velen tecide lisünnetillahi tebdiylen” diye biter. Meâli şudur: “Allah’ın kanununda aslâ bir değişiklik bulamazsın.” Allah-u Azimüşşân’ın bir ismi de “Âdil”dir.  Bir ismi “Rahmân” ve bir ismi ”Rahîm”dir. Bin bir ism-i İlâhiden bu üç isme bakalım. Rahman ismiyle, kâfir, mü’min, bütün insanların, cinlerin ve bütün mahlukatın rızkını karşılamaktadır. Rahîm ismiyle onların kalbine şefkat hissini koymaktadır. İşte bu isimlere uygun davranan ve Âdil ismine uygun olarak kendi halkına adaletle hükmedip koruyan devletler uzun yaşamaktadır. Hele, Allah-u Azimüşşan’ın bütün hükümlerine sımsıkı sarılan devletler kıyamete kadar da yaşarlar. Endülüs Emevi Devleti 700 küsur, Osmanlı Devleti 600 küsur sene yaşamıştır. Allah-u Azimüşşan, Mâlike’l Mülk’tür, Sultanlar Sultanıdır. Allah-u Teâlâ’dan izinsiz bir yaprak bile kımıldamaz. Nasıl her canlıya, her insana bir ecel takdir etmişse, devletlerin de bir eceli vardır. Vakt-i merhunu geldiğinde, o devlet de vefat eder. İnsanların ölümlerinin zahirî sebepleri, trafik kazası, deprem, sel, yangın, hastalık, ihtiyarlık, vs.’dir. Devletlerin ölümlerinin zahirî sebepleri de, zulüm, haksızlık, kötü idare, ahlaksızlığın revaç bulması, cemiyetin tefessüh etmesi, mazlumların sesine kulak verilmemesidir. Daha pek çok sebep sıralanabilir. Neticede bu zahirî sebepler, İlâhî hükmün verilmesine vesile olurlar. Neticede devletler de ölür ve işte örnekleriyle anlatmaya çalıştığımız gibi ölmüşler de.

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 17. büyük yıldızı korumayı düşünenlerin, “kıssadan hisse” almalarını ümit ve temenni ederim. Bizim anlatmaya çalıştığımız tehlike yalnızca bu topraklar için değil, devlet için de mevzubahistir. Onlar gözünü hem toprağımıza, hem değerlerimize, hem devletimize dikmiştir. Devletsizlik, zillet demektir. Onlar da bunu çok iyi biliyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI