Bir İstanbul Serencamı (2)

Burhan Bozgeyik

1 yıl önce

İstanbul’daki misafirliğimiz esnasında hüzünlü hâdiseler de yaşadık. Ramazan’dan dört gün önce bacanak Metin Bey trafik kazası geçirdi. Ölümden döndü. İki gün yoğun bakımda kaldı. Kaza mahallinden ambulansla hastaneye götürürlerken aradılar. Aileden hastaneye ilk ulaşan bendim. Gittiğimde tomografi odasındaydı. Orada Acil Servis elemanlarının ve Bakırköy Devlet Hastanesi’nin bütün personelinin canla başla çalışmasına şahit oldum. Hastamızın başından oluk oluk kan akmaktaydı. Başı önden arkaya boydan boya yarılmıştı. Bir hemşire tamponla kanı durdurmaya çalışıyordu. Tomografiden sonra röntgen çekildi. Daha sonra bir doktor zımba ile başa dikiş attı. Hastamızın başındaki yarasından başka köprücük kemiği kırılmıştı. Elinin birinde de ciddi hasar vardı.

Benim merak ettiğim husus, kazaya sebep olanların niye ortada gözükmediği ve kazanın nasıl olduğuydu. Hastanede görevli polise sordum, o da bilmiyordu. “Bu ne biçim insanlık! İnsan vurduğu hastayı hastaneye getirmez mi, durumunu merak etmez mi?” dedim. Memur bey, bize olayın olduğu mahallin karakolunu bildirdi. Oradan bilgi alacağımızı söyledi. Bizim delikanlılar ve teyzeleri karakola gittiler. Olayın detayını öğrendiler. Kazaya sebep olan 18 yaşındaki delikanlının ehliyeti yokmuş. Madde bağımlısı imiş. Abisinin Mersedes marka arabasını kaçırmış (ailesi öyle diyor). Gencin başka suçları da varmış. Polisler yakalayıp gözaltına almışlar.

Bu hadise tam ibretlik. Bu yapılan tam bir cinayete teşebbüs. Kamera kayıtları da var. Bazı haber bültenlerinde de yer aldı. Araç 50 km. sürat tahdidi olan yolda 90 km. süratle gidiyor. Karşıdan karşıya geçmeye çalışan bizim bacanağa vuruyor. Metin Bey havada iki takla atıp hızla yere düşüyor. Çarpan araç hiç durmuyor. Son sürat olay mahallinden uzaklaşıyor. İşte bizi en çok üzen de bu. Dursa, yerde yatan kazazede ile ilgilense, özür dilese, kazazede yakınları olarak kendisini affedeceğiz. Ancak öyle olmadı. Ailesi de hastamızı sormak yerine avukatlarını alarak karakola gitti ve çocuklarını kurtarmaya çalıştı. Durumun ciddi olduğunu görünce bu defa bizimkilere yalvararak şikâyeti geri almalarını istediler.

Bu gibi haberleri pek çok defa dinlemişizdir. Şimdi bizzat yaşayarak gördük. Bu gibi hadiseye sebep olanlar cezasını mutlaka çekmeli. Hele böylesine psikopatların trafiğe çıkması engellenmeli. Adalet Bakanlığı bu gibi olayların ciddi takipçisi olmalı ve müsebbiplerin caydırıcı bir ceza almaları sağlanmalı. Bacanağın tedavisi devam ediyor. 18 yaşındaki ehliyetsiz delikanlıya son model aracı veren ve ölümle cedelleşen hastayı sormayıp da vurup kaçan cani ruhlu çocuklarını kurtarmaya uğraşan aileye teessüflerimi; failin kullandığı aracı ve faili bulan, gözaltına alan polislerimize ve hastamıza ilk müdahaleyi yapan, daha sonraki tedavi sürecinde gayretle vazifesini yapan Bakırköy Devlet Hastanesi’nin değerli personeline teşekkürlerimi bildiriyorum.

İstanbul’daki hüzünlü hadiselerden biri de dünürüm Hacı Davut Delil’in muhtereme hanımının vefat etmesiydi. Bizi iftara davet etmişlerdi. İftarımızı yaptık, akşam namazını kıldık. Yengenin rahatsızlandığını bildirdiler. Birçok hastalığı vardı (kalp, şeker, tansiyon, astım vs.). Bu sebepten sık sık hastanede yatırılıyordu. Bu defaki gidişinde önce yoğun bakıma alındı, sonra entübe olduğu bildirildi. Bir gün sonra da vefat etti. Saliha, misafirperver bir Anadolu hanımıydı. Bir Ramazan-ı Şerif günü vefat etti. Akşamına Kadir Gecesi’ni ihya edeceğimiz günde defnettik. Rabbim rahmet eylesin. Dünür ve gelinimiz ve diğer yakınları için bu geçici ayrılık çok zor. Rabbim bütün ehl-i imanı cennetinde buluştursun. Ahiret ayrılığı çok zor. Hz. Yakup Aleyhisselam işte bu ihtimali düşünerek gözyaşı dökmüş, gözleri görmez olmuştu.

İstanbul’da bayramda “büyüklerimizle” de bayramlaştık. Şehrin manevî bekçilerinden Eyüp Sultan Hazretleri ile Hz. Yuşa’yı (A.S.) ziyaret ettik. Biz İstanbul’da iken de öyle yapardık, ilk önce Eyüp Sultan Hazretlerini ziyaret eder, sonra kayınpederlere giderdik. Kayınpeder rahmetli oldu. Şimdi kayınvalideyi ziyaret ediyoruz. Dostlar! Herkes büyüklerinin kıymetini bilsin. Onları el üstünde tutsun. Bu hürmetkârlık ve kadirbilirlik bize Rabbimizin emri. Ne mutlu bu emri yerine getirenlere…

YAZARIN DİĞER YAZILARI