USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Verin Sürekli Basın Kartımızı!

24-05-2021

Bizim basın kartının rengi “sarı”dan “turkuaz”a döndüğünden beri, muhatabımız “T.C. Başbakanlık BYEGM” olmaktan çıkıp “T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı” olalı beri basın kartına hasret kalmış durumdayız. Defalarca müracaat ettik. Defalarca dilekçe verdik. Belki adrese ulaşmamıştır diye, “T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Gaziantep Bölge Müdürlüğü” vasıtasıyla dilekçemizi ve belgeleri gönderdik. Olmadı defalarca yazılarımızda belirttik. Bekle ha bekle, üç sene oldu “Sürekli Basın Kartı”mız hâlâ elimize ulaşmadı.

Geçen Gazeteciler Bayramı’nda, Sayın Fahrettin Altun Bey nezaket gösterip telefonumuza gönderdiği mesajla bayramımızı kutlamıştı. Bir gün sonra uçaktan inip HAVAŞ otobüsüne bindiğimde görevliye basın kartımı gösterdim. “Bu kart geçmez!” dedi. Kendisine kartın geçerli olduğunu, kullanımda olduğunu, ancak henüz yeni kartın elimize ulaşmadığını söyledim. “Ben anlamam, bu kart geçersiz!” dedi. Doğrusu bu ya, canım sıkıldı. Mesele para değil. Ortada bir hakkın kaybedilmesi, bir hukukun çiğnenmesi mevzubahis. Hem “Sürekli Basın Kartı” benim kimliğim. T.C. nüfus cüzdanından sonra taşıdığım diğer kimliğim.

Bilenler bilir, “Sarı Basın Kartı” (hoş şimdi “turkuaz basın kartı” oldu) taşıma şartları bellidir. Basın-yayın sahasında belli dallarda çalışanlara ve gerekli şartları yerine getirmiş olanlara, “basın komisyonu”nun ardından verilir. Bu bir “meslekî kimlik”tir. Tıpkı polislerin, hakimlerin, savcıların ve değişik meslek mensuplarının taşıdıkları kimlikler gibi. Bizler de mesleğimizi icra ederken gerekli durumlarda bu kimliği gösteririz.

Yaklaşık 46 yıllık gazeteciyim ve kırk küsur yıldan beri de “Sarı Basın Kartını” ve daha sonra gerekli şartları yerine getirdikten sonra “Sürekli Basın Kartı”nı taşımaktayım. Gazetecilikten ve yazarlıktan başka da bir mesleğim yok. Herhangi bir resmî ve özel kuruluşlarda “danışmanlık” gibi ekstradan bir görevim yok. Mesleğimi hâlen severek yapmaktayım ve Allah ömür verirse, ömrümün sonuna kadar da bu mesleği yapmaya, yazı yazmaya devam edeceğim.

Yine beni bilenler bilir; hangi iktidar işbaşına gelirse gelsin, ben her devirde hak ve hakikat ne ise sadece ve sadece onu dile getirmeye çalıştım. Her zaman hakkı müdafaa ettim ve haksızlığa karşı çıktım. Şu anda bana ve benim gibi arkadaşlarıma (Benim bildiğim Mustafa Kaplan, Bünyamin Ateş ve Mustafa Aydın. Ayrıca daha pek çok gazeteciye basın kartlarının verilmediğini bilmekteyim) basın kartının verilmemesi bir “haksızlıktır” ve ben bu haksızlığa karşı çıkmaktayım. Meşhur bir söz var; “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder.” Meşrû dairede hak aramak hem bir vatandaşlık görevi, hem de asâletli bir davranıştır.

Bana ve gazeteci arkadaşlarıma yapılan muâmeleyi görünce, “Sakın bu işte bir FETÖ parmağı olmasın!” diye işkillenmeden edemiyorum. O gibi kimseler “kuyruk acısını” böyle mi çıkarmak istiyorlar.

Ben tekrar dilekçe vermeyeceğim. Bu yazımda da doğrudan Sayın Fahrettin Altun Bey’i muhatap alacağım. Lütfen basın kartımızın bize verilmesi için gereği yapılsın. Son kapanmada, İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği genelgede; “Turkuaz basın kartı sahibi olan basın mensupları seyahatlerinde kartlarını gösterince seyahat edebilecekler” ifadelerini görünce, HAVAŞ yetkilisinin refüze etmesi gibi, bir kere daha mânen refüze oldum.

Ne yani “turkuaz basın kartımız yok” diye şimdi biz gazetecilikten mi aforoz edileceğiz. Bunu kabullenmiyorum ve REDDEDİYORUM. Evet, adalet mülkün temelidir ve dahi mahkeme kadıya mülk değildir. Ben şuna inanıyorum. Allah bana ömür verirse, ben basın kartımı alacağım. Çünkü bu benim hakkım. Bu hakkımın tâkipçisi olacağım. Bu yazı da bunun bir parçası… Aynı şeyi benim gibi hakkı zâyi olmuş bütün hak sahiplerine tavsiye ederim. Meşrûiyet çerçevesinde hakkınızı arayınız. CİMER’e müracaat ediniz. Burası hukuk ülkesidir. İnanıyorum ki her hak sahibi er-geç (temennimiz en erken olmasıdır) hakkını alacaktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?