Bu vatan bir zamanlar 23 milyon kilometrekarelik muhteşem bir devletin merkezi idi. O koca devletin mirasından elimizde kala kala o devletin otuzda birlik kısmı kaldı. Bize bu oyunu oynayan gizli ecnebi örgütü, elimizdeki bu son toprak parçasını da bizden almak istiyor. Burhan Bozgeyik diye bir gariban da 45 yıldır gecesini gündüzüne katarak insanlarımızı uyarmaya, uyandırmaya çalışıyor. Yazdıklarımız ne kadar kale alınıyor, bilmiyoruz. Bizim işimiz araştırmak, yazmak. Bundan önce dört yazı ile TBMM Gizli Celse Zabıtlarından özetler aktarmıştık. Bu yazımızda da gizli ecnebi örgütünün hilelerinin bazılarını aktaracağız. Kaynağımız, “İ’câzü’l Kur’an” isimli eser.
O gizli ecnebi örgüt, müstemleke idarelerinin devam etmeyeceğini fark ederek, müstemlekelere bazı şartlar altında “devlet olma” hakkını vermeyi planlamıştı. İleri koştukları şartlar şunlardı: 1) Âlem-i İslam’da bulunan dine dayalı devletleri kaldırıp yerine kavmiyetçiliğe dayalı devletler kurmak. 2) Dine dayalı bir devlet kurmalarına izin vermemek. Bununla beraber, halkın şahsi ibadetine de karışmamak. 3) Meârifi kitab ve sünnetten tecerrüd ettirmek. 4) Mahkemeleri, Kur’an ve sünnetin ahkamından tecerrüd ettirmek. 5) Vasıta-i muhabere olan gazete, radyo, televizyon gibi basın ve yayın organlarını Kur’anî esaslara dayandırmamak. 6) Âlem-i İslam’da bulunan medreselerden, Kur’an, hadis, fıkıh ve kelamı tamamen kaldırmak; isteyen meşgul olsun denecek hale getirmek… (İ’cazü’l Kur’an, s. 76-78)
Bu şartları ileri sürüp tatbik eden gizli ecnebi örgütünün çalışmaları neticesinde Müslümanlar bölük pörçük olmuştur. Bugün Müslümanlar 61 ülkeye bölünmüş durumdadır.
O gizli ecnebi örgütü I. ve II. Balkan savaşlarında (1912-1913) müthiş oyunlar oynadı. Savaş öncesi İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eliyle şunlar yaptırıldı: 1) Osmanlı ordusunda bölgeyi çok iyi tanıyan 1000 kadar subayın emekli edilmesi. 2) Balkanlarda bir karışıklığın olamayacağı söylenerek bölgeden 200 taburluk (75.000 asker) bir kuvvetin terhis edilmesi. 3) Ordu donanımının düşman güçlerden çok daha üstün olmasına rağmen, silah depolarının sabotaj ve baskınlara açık ileri mevkilerde yerleştirilmesi. 4) İrtibat yollarının ve istihbârî noktaların dış taarruzlara açık bırakılması. 5) Sırbistan’ın Almanya’dan satın aldığı ağır silahların Selanik limanı üzerinden geçirilmesine izin verilmesi ve dolayısıyla Balkan devletlerinin silahlanması hususuna ses çıkarılmaması. 6) Askerler arasında particiliği yayarak İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İ’tilaf Partisi mensubu subay ve generallerin, sırf siyasî görüş farkı sebebiyle birbirine yardım etmemesi.
Sonuç itibarıyla da, başta On İki Ada ve tüm Balkanlar kaybedildi. Yedi yüz bin Osmanlı askeri ve altı buçuk milyon Müslüman sivil şehit edildi. Ama Edirne’nin geri alınmasıyla İttihat ve Terakki Partisi kahraman ilan edildi ve Osmanlı’nın idaresine tamamen hakim oldular ve Birinci Cihan Harbi’ne de onların eliyle girdik. (a.g.e., s. 91)
O gizli ecnebi örgütünün Lozan’da oynağı müthiş oyunlar Necip Fazıl’ın neşrettiği Büyük Doğu mecmuasında teferruatıyla anlatılmıştır. Bediüzzaman da Emirdağ Lahikası isimli eserinde bu yazıyı iktibas etmiştir. Bu dergide İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon’un sözleri şu şekilde aktarılmaktadır: “Türkiye İslâmî alakasını ve İslam’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”
Lozan Muâhedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarası’ndan “Türklerin istiklâlini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap şöyledir: “İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira, biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” (a.g.e., s. 92)
Büyük Doğu dergisinde, Türkiye Murahhas Heyeti’ne dahil olan Mısır Hahambaşısı Hayim Naum’un oyunları da anlatılmaktadır.
O gizli ecnebi örgütü, âlem-i İslam’dan 150 kişiyi toplayarak onları istedikleri şekilde eğittiler. Daha sonra muhtelif İslam ülkelerine göndererek, cemaatlere, tarikatlere yerleştirdiler. Onların maksadı “İslamiyetsiz bir İslam’ı” ve “aslından uzaklaştırılmış bir tarikatı” yerleştirmekti.
Bugün bütün mü’minlere zındıka komitesinin bu oyunlarını bozmaları vaciptir. Dizi filmlerle, futbolla ve daha türlü oyunlarla aklı ve fikri dağıtmak yerine; Kur’an’a, hadise, fıkha, gerçek İslamiyet’e sımsıkı sarılmak lazımdır. Yoksa yarınlarda dövecek dizimiz de kalmaz…