USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Son kalenin son burcu Gaziantep’te neler oluyor?

20-01-2020

Ülkemiz için “Son Kale” tâbiri kullanılır. Niçin? Çünkü terekesinden 42 devlet çıkan koca Osmanlı’nın son mîrasıdır da onun için. Bu son kaleye gözümüz gibi bakmalıyız. Çünkü bu ülke üzerinde onlarca ülkenin gözü var. Bu “Son Kale”nin bir de “Son Burcu” var: Gaziantep. Burada da bazı mahfillerin husûsî ilgisi ve gözü var. “Büyük İsrail Projesi”ne ve bu projenin bir uzantısı olan BOP’a baktığınızda bunu görürsünüz.

Gaziantep, Anadolu’da ilk fethedilen İslâm beldelerinden biri. İlk fetih Hz. Ömer’in (ra) hilâfeti zamanında gerçekleşmiş. Şehirdeki Ömeriye Camii de o kutlu fethin yâdigârı. Bu şirin şehrimiz Memlûklu, Selçuklu, hele de Osmanlı Devletleri zamanında bu devletlerin gözbebeği olmuş. Zira bu şehrin stratejik ehemmiyeti çok büyük. İpek yolu üzerinde. Şehir camilerle, medreselerle bezenmiş, ilim, irfan merkezi olmuş. Bu bakımdan “Küçük Buhâra” diye isimlendirilmiş. Bu medreselerde Bedrüddin Aynî gibi yüzlerce âlim yetişmiş. Şehir yakın tarihte şanlı bir kurtuluş destanı yazmış. İşgalci devletlere kafa tutmuş, 11 ay direnmiş, 6317 şehit vermiş koca şehir ve hayatta kalan bütün mensupları gâzi olmuş. İşte bu şehitler diyarı gâzi şehrimizde son 17 senede “esrârengiz” işler olmakta. “Birileri” âdeta şehrin İslâmî kimliğine savaş açmış durumda. Maarif Kavşağı’ndaki alt geçidin girişine “Yunan tanrılarının” mozaiğini yaptılar. Annesinin çarşafına el uzatan işgalci Fransız kefereleri ile mücâdele ederken şehit düşen Kâmil’in vurulduğu yere, vals yapan kadın-erkek heykeli ile onlara çalgı çalanların heykellerini diktiler. (Çok büyük tepkiler üzerine yakın zamanda o heykeller oradan kaldırılıp bir parkın içine dikildi.) Kurtuluş Camii’ni restore bahanesi ile yıllarca ibadete kapattılar. Kilise iken hapishane binası olarak kullanılan, oradan da cami yapılan bu mâbedi tekrar kilise olarak açma hayallerine kapıldılar. Halkın büyük tepkisi üzerine geri adım atmak mecburiyetinde kaldılar.

Şehrîn Müslüman kimliğinden rahatsız olan o bir avuç kadro bunlarla da yetinmedi. Şehirdeki 11 kilise ile 1 havrayı restore ettiler. Önce restore ettikleri bu yerlere “kültür merkezi” ismini verdiler. Ancak geçenlerde “Hanuka bayramı” diye restore edilen sinagogda kutlama yaptılar. Bunun için İsrail’den de yığınla adam ve madam geldi. Onların meşhur şamdanlarından bir tanesinin mumunu da sözde “bizden” bir isim yaktı.

Bu şirin şehirle ilgili çok geniş araştırma yapanlardan biriyim. Gaziantep’le ilgili 7 kitabımız yayınlandı. Halkımız gibi ben de tepeden tırnağa İslâmî kimliğe sahip bu şehrin kaybolan değerlerine sahip çıkmaya çalışıyorum. Kalenin üzerinde bir kısmı hâlâ ayakta duran bir cami var. Bu cami restore edildiğinde İstanbul’daki “Şemsi Paşa Camii” benzeri şehrin sembollerinden biri olur. Sâbık Kültür Müdürü’ne bunu söylemiştim. Müdür Bey, kalenin restoresini üstlenen firmaya söylemiş, onlar, “orada cami yok!” deyince müdür beyi alıp kaleye çıkarmış ve camiyi göstermiştim. Bunun üzerine firma camiyi yapma sözü verdi. Ancak 7 senedir hiçbir şey yapılmadı. Sanki “gizli bir el” cami yapımını engelliyordu. Avrupa Birliği ve diğer ecnebi kuruluşlar kiliselerin ve bir havranın restoresi için oluk oluk para akıtıyor, bazı eller de onların yapımı için canla başla çalışıyorlardı. (Şimdi de yıllarca Halkevi binası ve müze olarak kullanılan Kendirli kilisesinin etrafı perdelenerek restore ediliyor. Halk arasında burasının da kilise olarak açılacağı söylentileri yaygın.) Ancak ne hikmetse o eller, sıra camiye ve şehrin Müslüman kimliğine ait değerlere geldiğinde akıllara durgunluk veren numaralar çeviriyorlardı. Tıpkı yıkılan şehir stadyumunun yerine yapılacak “Cuma Camii”nin yapımının engellenmesi gibi.

Panorama Müzesi’ni, kalenin silüetini kapatacak şekilde yaptıran ve böylece kültür cinayeti işleyen o malum çevre, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Cuma Camii’nin yapımını defalarca ısrarla dile getirmesine rağmen öylesine oyunlar oynamışlardı ki, akılları sıra caminin yapımını engellemiş ve zafer kazanmışlardı. Kusura bakmayın beyler, bu ülke ve bu ülkenin gözbebeği olan bu şehir öyle sahipsiz değil. Öylesine Alicengiz oyunları ile şehrin sembolü olacak caminin yapımı engellenemez. Yalancının mumu da çok çok yatsıya kadar yanar…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?