USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Şimdi okuma, tefekkür ve muhasebe zamanı

27-03-2020

Atalarımız, “Bir musibet bin nasihatten yeğdir” demiş. Şimdi dünyanın ve bizim başımızda bir korona “musibeti” var. İnsanlar “mecburen” evlerine çekildi. Şimdi bu zahiren aleyhimize olan durumu lehimize çevirme zamanı. Peki, ne yapabiliriz? Okuyarak, ailece evimizi medreseye çevirerek, tefekkür ve muhasebe ederek bu sıkıntılı durumdan azamî kârlı çıkabiliriz.

Biz yıllardan beri sabah namazından sonra ailece dersimizi yapıyoruz. Râmuz-el Ehâdis’ten ve tefsirlerden; ikindi namazından sonra da Muhtaru’l Ehadis’ten ve Mehmed Vehbi Efendi’nin Hulasatu’l Beyan tefsirinden; yatsıdan sonra Kütüb-ü Sitte’den ve Risâle-i Nur tefsirinden okuyoruz. Korona vesilesiyle okullar tatil edilmeden birkaç gün önce torunum Kur’an-ı Kerim’e geçmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açmış olduğu kursa devam ediyordu. Kendisiyle birlikte gidip Diyanet Kitabevi’nden bir Kur’an-ı Kerim aldık. Eve gelir gelmez abdest aldı ve okumaya başladı. Okumasına çok hayret etti, çok sevindi. Ondan daha çok biz sevindik. Şimdi her gün bir miktar okuyor.

Şimdi okuma zamanı. Televizyona ve internete, akıllı telefona, sosyal medyaya mesafe koyup kitaplarla hemhal olma zamanı. İnşallah bu süreçten bizler kârlı çıkacağız.

Şimdi tefekkür ve muhasebe zamanı. Yaşadıklarımız şüphesiz sıradan hâdiseler değil. İnsanlık tarihinde benzeri olmayan hâdiseler. İslâm tarihinde Âlem-i İslâm’da camilerin kapalı olması, hele Beytullah’ın ve Mescid-i Nebevi’nin kapalı olması görülmüş mü? “Ne yaptık da başımıza bu musibet geldi?” diye sorgulama zamanı. İsterseniz sorgulamaya başlayalım ve zahir hataları ve hatalarımızı sıralayalım:

Cenab-ı Hak ne bu dünya mülkünü, ne de bize verdiği bu vücut nimetini “temlik” suretiyle vermemiştir. Yani, “Bu mülkler sizin, dilediğiniz gibi kullanın!” dememiştir. İki nimetini de “kayıtlı-şartlı” vermiştir ve nasıl kullanacağımızı da gönderdiği kitaplarında belirtmiş, peygamberlerine de açıklatmıştır. Ne var ki insanlar ekseriyetle bu İlâhî emirleri dinlememişlerdir. Bilhassa son yüzyılda insanlık azgınlaşmış, iyice İlâhî çizginin dışına çıkmıştır. Buna İslâm ülkeleri dâhildir.

Yeryüzünün neredeyse hiçbir yerinde Allah-u Teâlâ’nın hükümleri uygulanmaz olmuştur. Buna “İslâm ülkeleri” de dâhildir. “Din adına” konuşan, hareket eden madrabazlar âdeta Allah-u Teâlâ ile pazarlık yapmaya, küstahça konuşmaya ve davranmaya kalkışmışlardır. Sözleriyle ve hareketleriyle sanki “Sen bu işleri bilmezsin! Biz daha iyi biliriz!” dercesine küstahlaşmışlardır. Tesettür meselesinden haremlik-selamlık meselesine, helale-harama dikkat etme meselesinden, şer’î hükümlerin uygulanması meselesine kadar en temel konularda bile keyfemâyaşâ konuşmaya, davranmaya, uygulamaya başlamışlardır.

İslâm beldelerinde Allah’ın haram kıldığı bütün hükümler alenen uygulanmaya başlanmıştır. Hatta Lût kavminin helakine sebep olan şen’î fiil bile serbestçe icra edilir olmuştur. Faiz belası her yanı sarmış, zina serbest olmuş, televizyonlar fuhuş sahnelerinden geçilmez olmuş, içkinin her çeşidi su gibi tüketilir olmuş, kumar illeti yaygınlaşmış, kadınlar yuvalarından çıkıp anneliği unutur olmuş, israf son haddine varmış, iktisat edenlerle âdeta alay edilir olmuştur. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirip tebliğ ettiği dini hüve hüvesine yaşamak ve anlatmak isteyenler kınanır, dine bid’at sokmak isteyen ve yalan söyleyen madrabazlar el üstünde tutulur olmuştur.

Müslümanlar dünyanın her tarafında rahatça öldürülmeye, yurtlarından sürülmeye, muhacir vaziyetine düşürülmeye başlanmış; geri kalan Müslümanlar da bütün bu olup bitenleri sinema seyreder gibi seyretmişlerdir. Bakınız şimdi bütün dünya teyakkuzda. Peki, bir koronadan ölenlerin sayısına, bir de son otuz-kırk yılda öldürülen Müslümanların sayısına bakınız. Bu mülkün, bu dinin sahibi olan Allah-u Azimüşşân elbette bu zulme, dinine karşı yapılan bunca hakaretlere müsaade etmezdi. İşte meydanda…

Geliniz Müslümanlar olarak aklımızı başımıza alalım. Hz. Yunus Aleyhisselam’ın kavmi gibi tevbe edelim. Dua edelim ve Allah’ın dinine rücû edelim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?