USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İllâ Edep! İllâ Edep

Geçenlerde sosyal medyada çokça medar-ı bahs oldu; Ankara’da metroda mini etekli bir bayan, kendisine bakmayıp gözünü kapayan bir erkeğin resmini çekmiş, resmin altına da çok ağır tenkitlerini sıralamıştı. O bayanın İslâmî kültürden nasibinin olmadığı aşikârdı. Allah basiret versin, hidayet versin.

O tavrın mini etekle doğrudan ilgisi yok, normal kıyafetle de olsa, hatta başörtülü, çarşaflı dahi olsa, Müslüman bir erkeğin namahrem bir bayana bakması caiz değil. Gayr-ı ihtiyarî birinci bakışa ruhsat var, ancak ikinci bakışa ruhsat yok. Ruhsat sadece ve sadece evlenme niyetiyle talip olunan hanıma bakmak için var. O da yanlarında mahremleri olmak kaydıyla. Bu husus, kitapla, yani Kur’an-ı Kerim’le, sünnet-i seniyye ile sabittir. Bu hususta icma’ vardır. Biz bu konu ile ilgili, “İslâm’da Haremlik-Selamlık” diye müstakil bir eser yazdık. Bu bakımdan tafsilata girmeden konu ile ilgili hülasa bilgiler vermekle yetineceğiz.

Rabbimiz (c.c.) Kur’an-ı Azimüşşân’da, Nur Suresi’nde mealen şöyle ferman buyuruyor:

“(Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle” (30. ayet).

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler” (31. ayet).

Nur Suresi’nin 31. ayet-i kerimesinde, Müslüman hanımların mahremlerinin kimler olduğu sıralanmakta, onların dışındakilerin yani namahremlerin yanlarında oturamayacaklarını, o namahremlerin kendilerine bakamayacağını beyan buyurmaktadır. Biz bu hayat tarzına kısaca, “haremlik-selamlık” diyoruz. Bu da farzdır.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.); sahabelerine namahreme bakmalarını yasaklamış, bunu da fiilen göstermiş, namahreme bakan gencin yüzünü öbür tarafa çevirmiştir. Bu tarz davranış İslâm ahlakının temel esaslarındandır.

İslâmiyet “edep” dinidir. İslâm’ın temel esaslarından biri de “edepli olmak”tır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) edep timsalidir. Rabbimiz (c.c.), bizlere, Efendimizi (a.s.m.) bu konuda da en güzel örnek olarak işaret buyurmaktadır. Bediüzzaman Hazretleri, sünnet-i seniyyeye ittiba’ın (uymanın) ehemmiyetini anlattığı “On Birinci Lem’a” isimli eserinde, bu konuyla ilgili şöyle demektedir:

“Sünnet-i seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın. Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm ferman etmiş: ‘Eddebenî Rabbî feahsene te’dibî’ Yani, ‘Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş.’ Evet, Siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve sünnet-i seniyyeyi bilen, katiyen anlar ki, edebin envâını (çeşitlerini), Cenab-ı Hak, Habibinde cem’ etmiştir (toplamıştır). Onun sünnet-i seniyyesini terk eden, edebi terk eder. ‘Bî edep mahrum bâşed ez lutfi Rab’ (Edepsiz, Allah’ın lutfundan mahrum kalır) kaidesine mâsadak olur, hasaretli bir edebsizliğe düşer.” (Lem’alar, 11. Lem’a 7. Nükte, s. 59).

Asr-ı Saadet’ten itibaren İslâm devletleri eğitim programlarında edebi temel esas almışlardır. Aileler de bebeklikten itibaren çocuklarına “edepli olmayı” öğretmişlerdir. Müslüman ailelerin yetiştirdikleri çocuklarda, kız olsun, erkek olsun “edepli olmak” esastır. (Aslında eğitimde üç sene yalnızca İslâm’ın emrettiği edep, âdâb-ı muaşeret, temel dinî bilgiler öğretilmeli, ondan sonra eğitim ihtiyarî olmalıdır. Her ne ise bu da ayrı bir yazı konusudur.)

Edep konusunda büyüklerimize ait, elmas değerinde sözler vardır. Bunlardan bazılarına bakalım: Hz. Ali (r.a.) şöyle diyor: “Hiçbir süs, edep kadar güzel değildir.”, “Edebin ne kadar mühim olduğunu bilseydiniz, Allah’tan rızık yerine edep isterdiniz.”

Yunus Emre şöyle diyor: “Gezdim Halep ile Şam’ı / Eyledim ilim talep / Meğer ilim bir hiçmiş / İllâ edep, illâ edep”; “Girdim ilim meclisine / Eyledim kıldım talep / Dediler ilim geride / İllâ edep illâ edep”.

Şu beyit de anonim olmuş: “Ehl-i irfan meclisinde aradım kıldım talep, / Her hüner makbul ise de, illâ edep, illâ edep.”

Ecdadımız edebe o kadar çok ehemmiyet vermekteydi ki, “Edep ya hu” yazılı levhayı evinin en itibarlı yerine asarlardı. Kısaca ecdadımız için edep başa taç idi. Bir kadının da en değerli ziyneti, edebi, hayâsı idi…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?