USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HAZİRANDA ÖLMEK (OLMAK) ZOR!

26-06-2018

O güzel insanları! O güzel değerleri! Haziranda kaybettik. Yine kaybettik haziranda, bu defa ülkemizi!

Sabahın kör karanlığında kalkıyorsun, düğüne gider gibi hazırlanıyorsun. Tamam diyorsun bu defa değişecek her şey, hayalini kurduğumuz gibi güzel günler için çalışacağız bu gün diyerek evden çıkıyorsunuz. Bir gün sonrası yine gecenin kör karanlığında çıkıyorsunuz adliyeden başınız önünüzde halleriniz yıkılmış ve mağlup;

Madem ki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Madem ki fetva bize aid verin ki basak bağrına mührümüzü...

Yine başı önde çıktık seçim meydanlarından. Hayal kırıklığı, umutların kayıp gidişi, nerede yanlış yaptık düşüncesi, beynimizi kemiren, yenilginin verdiği uğultu. Kendimize gelemeyiz artık birkaç gün. Tabi kaybetmek zor bir iş ama alışkın da sayılırız yani.

En belirgin ve hiçbir zaman kendimize soramadığımız, sormaktan korktuğumuz, “neden” “niçin” tabi ki bunlara cevap vermek için öz eleştiri gerekir. Biz doğu toplumları kendimizi eleştirmeyi ve eleştirilmeyi sevmeyiz. Kabahati başkalarına atar içimizi kemiren sorularla baş başa kalır, içimizde bastırır, bunu genel bir anlayış ve doğru haline getiririz. Biz ne diyorsak ne yapıyorsak doğrudur.

Başkasının başarısızlığını başarı saymayacaksın. Sen ne başardın onu anlatacaksın. Koltuk sevdalılarına bu partide yer yok diyeceksin. Koltuğuna zamkla yapıştırılmış gibi bırakmayacaksın. Hoş sen koltuğu bıraksan da yerine o koltuğa oturacak kişi anlayışı değiştirmedikten sonra ne fark edecek ki! 

Tembeliz, hantalız çalışmıyoruz. Küçük olsun benim olsun diyoruz. Halktan uzağız. Sırça köşkler yapmışız HAYAL dünyamızda onun içerisinde yaşıyoruz. Halka ne verdik de ne istiyoruz. Makarnacı yaptık. Kömürcü yaptık. Koyun yaptık. Cahil yaptık. Aşağıladık. Sonra mı? Gidip oy isteyecek yüzümüz kalmadı.

Bunca yolsuzluğu, hırsızlığı, arsızlığı, edepsizliği, namussuzluğa ve sapıklığı görüp de halen inanmayan, inanmak istemeyen ve her şeye rağmen savunan yurttaşlarımızda mı suç? Bizde mi? Halkın istediği sıcak bir dokunuş, güler bir yüz ve samimiyet. Biz hangisini verdik oy isteyeceğimiz halka? Kabahatli kim? Siyasiler mi? Halk mı? Yoksa sadece sanal ortamda bir birimize yazıp beğeni bekleyen bizlerde mi? Bir şeyleri eksik veya yanlış yapıyoruz. Oturup öz eleştiri yapıp yol haritası belirlemek gerekiyor acilen. Birilerinin bir şey olması için siyaset yapmak istemiyoruz. Çocuklarımızın geleceği için siyaset yapmak istiyoruz. Sizler koltuk sahibi olasınız diye değil.

Bir seçim geçirdik ve yine mağlubuz. Analizler, komplo teorileri, ihanetler hiç birisini konuşmak gereği duymuyorum. Bunların tamamı mağlubiyete kılıf uydurmaktır. Kenarda yatıp ortada gözükmektir.

Her seçim sonrası olduğu gibi yine başladı istifa çağrıları. Çağrı yapılan da sağır oldu. Tabi her kesime göre haklılık payı da yok değil.  İstifa etseler ne olacak? Neyi değiştirecek? Gelecek olanların ne farkı var ki gitmesini istediklerinden.

Değişim tamam değiştirelim. Bunun için samimiyet gerek. Hırsları bencilliği bir kenara bırakmak gerek. Siyasi ikbal planlarını bir tarafa koymak gerek. Bana göre bu değişim kalkışması. Yeter artık biraz da biz içine edelim, koltukları biraz da biz işgal edelim kavgası.

Son olarak; Liderleri halk yaratır. Halklar kendi yarattığı liderlerin peşinden giderler.  Kimine göre doğru kimine göre yanlış ama siyasetin öznesi halksa, halkın sesine kulak vermek gerekir. Halka rağmen halk için bir şeyler yapmaya kalkarsanız halk da size böyle dersinizi verir.

Hiç bahane uydurmayın suçlu aramayın kalkın ayağa sıyrılın hırslarınızdan, koltuk kaygınızdan düşünün en berrak haliyle kaybettiğimiz koltuklar değil çocuklarımızın geleceği. Hey sen gelecekle ilgili kaygısı olan halen oturuyor musun!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?