USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AĞLAYAN ŞEHRİN GÖZYAŞLARI

02-03-2018

Şöyle bir çevremize bakarız, sigaramızdan derin bir nefes çeker dumanını salarız gökyüzüne ve seyrederiz dumanın havaya karışmasını ve bir iç çeker nerde o eski günler diye yaşadıklarımızı düşünmeye başlarız. Yaşadığımız her dönem bizler için kötü, bozulmuş, anlaşılması zor bir dönemdir. Bizim için geçmişte yaşananlar daha güzel daha anlaşılır ve karmaşadan uzak zamanlardır. Yaşanmıştır ve geriye dönüp baktığımızda anlaşılması daha da basittir.  Aslında geçmişin güzelliği veya bizi baha iyi yansıtması, en kötü anlarımızı düşünüp gülümsememiz sadece ve sadece yaşanmış ve geçmiş olmasından kaynaklıdır.

Yaşadığımız şehri düşünüp bir ah çekeriz bizim zamanımızda böylemiydi diyerek söze başlanır. Haa bu arada “bizim zamanımızda böylemiydi” sözünün kökeni taa Sümerler dayanır. Sümer tabletlerinin birisinde “zaman bozuldu, gençlik bozuldu artık söz dinlemiyorlar.” Yazılı bir tabletten söz edilir. Buradan da anlaşılacağı gibi bizim anlayışımız her zaman bizden sonra gelenlerden daha iyi ve daha doğrudur. Bu düşünce bizden sonrakiler içinde geçerli olacak, onlardan sonrası içinde geçerli olacak bir düşünsel yaşam tarzı olarak hep devam edecektir.

Muhtemelen bizden yaşça büyüklerde kendi dönemlerine özlem duyup bizler hakkında bu gençlik, bu dönem bozuldu demişlerdir. Bizlerde bizden sonraki kuşak için aynı kelimeleri sarf edeceğiz sanırım.

Bizde nerede o eski Antep deyip birkaç şey söyleyelim. Komşuluğun akrabalıktan daha önemsendiği, insanların birbirlerine daha çok değer verdiği. Lokmaların paylaşıldığı. Birilerine yardım edilirken gözüne gözüne sokulmadığı. Cep telefonunun, internetin olmadığı, iletişimin sadece konuşarak ve dokunarak yapıldığı. Komşularımızın dinini, dilini, ırkını sormadan kardeşçe yaşadığımız. Her bir farklılığın mozaik taşları gibi bir araya gelerek eşsiz bir tablo oluşturduğu şehrimiz Gaziantep. Mozaiği eşsiz ve güzel yapan; sadece taşların yan yana konularak dizilmesinde değil, dizilecek taşların Özenle hazırlanıp, uyumlu taşların ve renklerin bir araya gelerek yeni ve güzel bir görsellik ortaya çıkarmasındandır.  Eğer taşları gelişi güzel dizmeyle ortaya iyi bir şey çıkarmaya çalışırsak yanılırız ve ortaya ucube bir görüntü çıkar.

Maalesef şu anda Gaziantep’ imiz de bir biri yanına dizilmiş uyumsuz taşların bir araya gelerek oluşturduğu bir mozaik gibi. Güzellikten, estetikten, uyumdan yoksun. Hiçbir duyu organımıza hitap etmeyen, karmakarışık bir resim gibi. Yaşadıklarımıza özlem duyup, yaşananlara acı bir gülümsemeyle bakıp yine o bildik cümleyi söylüyoruz. “Nerede o eski günler.”

Kendimizi tüketim çağının renkli dünyasına kaptırmış sürükleniyoruz irademiz dışında. Değerlerimiz unutuldu, kültürel yapımımız çöktü, bizi biz yapan tüm değerlerden uzaklaşarak sanal bir yaşamın içerisindeyiz. Sadece tüketmeye dönük, üretmekten uzak. Tükete tükete en sonunda insanlığımızı da tüketerek başka bir yaratık olarak devam edecek bir döngünün içerisindeyiz.

Yaşadığımız bu şehrin bu hale gelmesinde hepimizin de bir katkısı olduğunu unutmamalıyız. Suçu birilerinin üzerine atarak kendimizi rahatlatmaya çalışmamalıyız. Yok şehir göç aldı, yok Suriyeli göçmenler şehrin dengesini bozdu gibi bahaneler kendimizi kandırmaktan öte bir durum değildir. Hiç mi hiç bu bahanelerle kendimizi aklamaya çalışmayalım.

Sorunun kaynağı aslında kentlileşemediğimizden. Kendimizi yenileyemediğimizden. Üretken olmamamızdan kaynaklı bence. Şehir ne kadar büyüse de şehrin ekonomisi ne kadar büyüse de bu büyümeyle birlikte kültürel gelişmişlikte büyümüyorsa sorun var demektir.  Halen esnaf mantığı ile çalışan devasa işletmeler. Şehre göç yoluyla gelen insanları şehre entegre edemeyen yerel yönetimler. Kültürel ve sanatsal etkinliklerin yok denecek kadar az olduğu bir yaşam şekli. Buna benzer birçok etkeni bir araya getirdiğimizde kocaman bir köy GAZİANTEP

Dünyanın en güzel mozaiklerinin sergilendiği, dünyanın farklı kültürlerine köprülük yapmış ağlayan şehir.

Eğer bu kadim şehrin gözyaşlarına, ağıdına kulak veriyorsanız, güzel bir mozaiğin taşlarından birisi olmak istiyorsanız. Seyredenler tarafından hayranlık duyularak, gıpta edilerek görünmek ve düşünülmek istiyorsanız. Herkes insan odaklı olarak görevini yapması yeterlidir. Fazlası için çaba sarf etmeye dahi gerek yok sadece yaptığınız işte ve görevde insanı merkeze alın.  Yoksa bu şehrin gözyaşlarında boğulup kaybolacağız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?