USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ey Müslümanlar! Peygamber yolunda yürüyün!

26-07-2019

Müslümanlar olarak iki asırdan beri yürüyüşümüzü, nerede yürüyeceğimizi unutmuşuz. Bize “şöyle yürü!” denilmiş, öyle yürümüşüz. “Şuradan yürüyün!” denilmiş, oradan yürümüşüz. Neticede bize has yürüyüşü, bizim asıl gitmemiz gereken yolu terk ettiğimiz için başımıza türlü felâketler gelmiş. Bütün bu yaşadıklarımız ders almaya yetmez mi?

Rabbimiz (c.c.), biz Müslümanları yeryüzünün halifesi kılmış. Bu dünyada bize hiç şaşırtmayan, yanıltmayan bir rehber tayin etmiş. O rehbere ve biz bütün Müslümanlara bir yol çizmiş, bir yol göstermiş, adına “Sırat-ı Müstakim” demiş. O yol, yüz yirmi dört bin Peygamberin, milyonlarca şühedanın, milyonlarca evliyanın ve asfiyanın, milyonlarca ulemanın gittiği yol. Yolun sonu “Darü’s selâm”a, bir başka adıyla da “Cennet”e çıkmakta. Bir Müslüman’ın; böylesine müstakim, emniyetli, kârlı bir yol dururken başka yol veya yollar araması akıl kârı mıdır?

sı yaşamakta. Mankurtlaşmışlar, ancak bunun da farkında değiller. Habire sarhoşluk veren müskiratlar gibi türlü ideolojileri içip durmaktalar. Yiğit, mert, yürüdüğünde düşmanın yüreğine korku salan yürüyüş tarzını unutmuşlar. Ya kırıta kırıta, ya sırıta sırıta, ya düşe kaka, ya yalpalaya yalpalaya yürüyorlar.

Yürüyüş tuhaflaştığı gibi, gidilen yol da başkalaşmış. Sekiz şeritli ve her santimetrekaresi aydınlatılmış, hiç engeli, çukuru, pürüzü olmayan, emniyetli, dümdüz otobana benzeyen “Sırat-ı Müstakim,” yani “Peygamber Yolu” dururken, uçurumlarla, vahşi canavarlarla, eşkiyalarla dolu, her santiminde tümsek, çukur, diken, çamur, bulunan bir yola sapmışlar. Adına sosyalizm, sosyal demokrasi, demokrasi, kapitalizm, liberalizm vs. denilen ve bazen insanların adına aldandıkları o yola sapanların akıbeti meçhul. Darü’s-selama ulaşma ihtimalleri ise çok çok zayıf.

Oysa Müslümanların elinde insanı en selametli şekilde hedefe ulaştıracak, “İlâhî navigasyon” var. Kur’an ve hadis… Bu iki rehbere müracaat eden, Sırat-ı Müstakim’den yani “Doğru yol”dan zerre miktar ayrılmaz. Allah’ın izniyle, hem bu dünya yolculuğunu selametle tamamlar, hem de kabrin ötesinde devam edecek olan yolculukta selametle seyahatine devam eder. Haşir Meydanı’ndan, Sırat Köprüsü’nden selametle geçer ve neticede “selamet ve emniyet yurdu” olan Cennet’e kavuşur.

Ben gariban bir yazarım. Etim ne, budum ne. Şayet güçlü bir sese malik olsaydım, sözüm dinlenilir olsaydı, bütün Müslümanlara haykırırdım: “Ey Müslümanlar! Peygamber Yolu’nu tâkip edin! Bu yoldan zerre miktar ayrılmayın!” diye. Yahu kardeşler, bacılar! Ne zorunuz var ki, Kur’an’ı Azimüşşân’ın, Peygamber Efendimizin (a.s.m.), sahabe-i kiramın kullanmış olduğu tabirleri bırakmışsınız, ecnebi tabirler kullanıyorsunuz. Hatta neredeyse o tabiri tağut edinmişsiniz, put haline getirmişsiniz. Samimi söylüyorum, şu “demokrasi” sözcüğünden iyice gıcık almaya başladım. Cumhuriyet denilse anlarım. O bize has bir tabirdir ve Hulefâ-i Râşidin de bir nevi âdil Reis-i Cumhur idiler. Ancak biz niye Yunanlıların, Yunanlı feylesofların Allah-u Azimüşşan’ın yerine koydukları bir tâbiri serrişte edelim?!..

15 Temmuz’u hatırlayın. Milletçe ne güzel bir hava ve ruh iklimi yakalamıştık, değil mi? Yahu arkadaş, kim düşündüyse, kim icat ettiyse, üç gün sonra ortaya bir demokrasi sözcüğü çıktı. “Demokrasi şehitleri” denilmeye başlandı. Meydanlara “Demokrasi Meydanı” isimleri konuldu. İşte yürüyüşümüzü unuttuk, yolumuzu şaşırdık derken, kastettiğim buydu.

Biz Müslüman’ız. Yolumuz belli. Rehberimiz belli. Yürüyüş tarzımız belli. Mekke’nin fethine giden yiğitlerin, Malazgirt’te Anadolu’yu İslâm yurdu yapmaya niyetlenen şanlı erlerin, İstanbul’un fethine niyetlenen kahramanların, Sakarya Meydan Muharebesi’nde “Allah! Allah!” nidasıyla küffarın üzerine atılan aslan parçalarının yürüyüşü, bizim yürüyüşümüzdür. Onların yolu -ki Peygamber Yolu’dur- bizim yolumuzdur. İşte yol! İşte rehber! İşte yol haritası! İşte varılacak nokta! Hepsi belli ve net! Kafayı karıştırmaya, sağa, sola yalpalamaya ne hâcet!..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?