USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Evlerimizden nasıl çıkmalıyız?

17-04-2020

Koronavirüs sebebiyle, bazılarına göre “evlerimize hapsolduk”. Şahsen ben öyle demiyorum. “Evlerimizde itikâfa girdik” diyorum. Evet, itikâf camide olur, ancak camilerimiz de kapalı. Sokağa çıkmak da mahzurlu. Çare “son kale” evlere sığınmaktı, öyle de oldu. Şimdi bu fırsatı ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kendimizi yetiştirmeli, Allah’a, Allah’ın Resulüne, Kur’an’a ve hadise yönelmeliyiz. Rabbimizin izniyle evlerimizden çıkacağız, inşallah… Ancak bu çıkışımız,  K.Ö. (Koronadan Önce) ki çıkışlardan farklı olmalı.

Bakınız sahabe-i kiram, 40 rakamına ulaşınca evlerinden çıktılar. Ancak o ne muhteşem çıkıştı… Kol kola girmişler, “Allah-u Ekber! Allah-u Ekber! Lâ ilâhe illallahu Vallahu Ekber! Allah-u Ekber velillahi’l hamd!” diyorlardı. Bu seda önce Mekke sokaklarında, sonra bütün dünyada yankılandı.

O 40 sahabe, “gerçek Müslümanlar”dı. “Allah ve Resulü, ne buyurmuşsa, baş göz üstüne!” demişlerdi. Kendilerinden bir şey ilave etmemiş, ilave etmeye kalkmamışlardı. “Semi’nâ ve ata’nâ” (işittik ve itaat ettik) demişlerdi. Ve o kutlu yürüyüş devam etti. Mekke fethedildi. Daha sonra 40 senede 40 devlete boyun eğdirdiler. 40 ülkeyi fethettiler. Yalnızca Hz. Ömer (r.a.) devrinde 750 şehir fethedildi.

Sonraki devirlerde, sahabelerin o evlerinden çıkışlarındaki inancı muhafaza edenler, ülkeler fethetmeye devam ettiler. İslâmiyet dünyanın dört bir yanına yayıldı. Tarık Bin Ziyad, İspanya sahillerine çıkınca gemileri yaktı ve İspanya baştanbaşa fethedildi. Bugünkü İspanya topraklarının tamamı tam 800 yıl “İslâm mülkü” olarak kalmıştı. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetti. Diğer İslâm kumandanları yüzlerce, binlerce şehirler ve beldeler fethettiler…

Şimdi evlerimizdeyiz. Allah’ın izniyle çıkacağız. Ancak bu çıkış, farklı, kutlu bir çıkış olmalı. Bir kere bütün günahlarımıza, hatalarımıza, hatta mekruh olarak işlediğimiz fiillere tevbe etmeliyiz. “Fefirrû ile’llah!” diyerek, bütün varlığımızla, hasselerimizle, latifelerimizle Allah-u Azimüşşân’a yönelmeliyiz. Yani Allah-u Teâlâ’nın bütün emirlerine “baş göz üstüne!” deyip itaat etmeliyiz. Bütün ibadet nevilerini kabullenmeli ve yerine getirmeliyiz. İlk başta da namaz ibadetini hakkıyla ifa etmeliyiz. Evimizde namaz kılmayan hiçbir fert kalmamalı. Zekât verecek durumda olan, zekâtını vermeli. Zekâtını yerli yerince sarf etmeli. “Biz bizi biliriz.” Herkes yakınlarındaki, akrabalarındaki muhtaç durumda olanları bilir. İşte zekât, sadaka onlara verilmeli. Onlara; rencide edilmeden, hatta kendilerine teşekkür ederek verilmeli, ihtiyaçları karşılanmalı.

Biz müminler kardeşiz. Bunu bizlere unutturdular. Aramıza ırkçılık mikrobunu koydular. Koronavirüsle mücadeleye evet, ancak işte şu devrede bu gibi virüslerle de mücadele etmeliyiz.

Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir. Bosna’da, Karabağ’da, Keşmir’de, Hindistan’da, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Filistin’de, Kudüs’te, Gazze’de, kardeşlerimizin başlarına bomba yağarken, kadınlara, kızlara tecavüz edilirken, bebeler, dedeler öldürülürken, onların acısını yüreğimizde duyduk mu? Onları kurtarmak için, intikamlarını almak için ne yaptık? “Hayalen” dahi olsa cihadı düşündük mü? Zalimin yakasına sarılıp, ağzının ortasına yumruğu çakmayı düşündük mü? Böyle durumda öfkelenmek imanın gereğidir. Zulmün karşısında öfkelenmeyen Müslüman imanını sorgulasın…

Şimdi evlerimizdeyiz. Fırsat bu fırsat. Her bir haneyi bir “Dâru’l Erkâm” olarak görelim. Gözle görülmeyen bir mikrop bizleri evlerimize hapsettirdi. Biz bu hapisliği itikâfa çevirelim ve tekbirlerle hanelerimizden çıktığımızda; ahlakımızla, yaşayışımızla, imanımızla, şecaatimizle, bütün dünyaya örnek olalım. İnanın bütün insanlık İslâm’a hasret… Gerçek İslâmiyet’i bulsalar, inanın çöldeki insanların suya kavuşması gibi koşacaklar… Haydi Müslümanlar, fırsat bu fırsat, gelin, “Adam gibi Müslüman olalım!” Evlerimizden öyle çıkalım…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?