USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Eski dostlara çağrı

26-02-2021

Rabbime sınırsız hamd olsun, ömrümün her safhası güzel insanlar arasında geçti. Çocuk denilecek yaşlarda Kur’an-ı Azimüşşân’ın tefsirlerinden Risale-i Nur eserlerini ve Nur camiasını tanıdım. O camiaya hitap eden neşir organlarında yazar olarak bulundum. Dolayısıyla 1981’deki büyük “bölünme” öncesinde yüz binlerce insanla “muarefemiz” oldu. Bediüzzaman Hazretlerinin hayattaki bütün talebeleri ve hizmetkârları ile tanışıyordum. Üsküdar’daki evimizde verdiğimiz düğün yemeğimize, neredeyse tamamına yakını teşrif ettiler. Risale-i Nur camiasının yakinen bildiği ve çok sevdiği merhum Nazım Gökçek’le akraba olmuştuk. (Kayınpederle bacanak idiler.) Yeni Asya gazetesi sahibi Mehmet Kutlular dünürcüm olmuştu. Kendi ifadesiyle o tarihe kadar bir başkasına dünürcülük yapmamıştı. İstanbul Meşveret Heyeti seçimlerinde bir defasında (1991’de) 1. sırada yer almıştım. 12 kitabım yayınlanmıştı. 12 ciltlik Yakın Tarih Ansiklopedisi hazırlamıştık. Gazetede köşe yazarıydım. Bezen de başmakale ve manşet haberlere tahlil yazıyordum. Yüzlerce manşet haber hazırlamıştım. Demem o ki o camiada tanınan ve sevilen bir isimdik. Konferanstan konferansa gidiyorduk. Bazen 5-6 bin kişilik kapalı spor salonlarında konuşuyorduk. Konferanslarımızın mevzuu “Türkiye Üzerine Oynanan Oyunlar”, “Ortadoğu Üzerine Oynanan Oyunlar”, “Yakın Tarih”  ve “Bediüzzaman” idi.

Derken 1992 Nisan’ından sonra bütün bu şaşaalı, şanlı, şöhretli hayatı terk edip bambaşka bir hayat devresine girdik. İşte yazımın başlığında çağrıda bulunduğum o on binlerce “eski dostlarla” irtibatımız kesildi. Şimdi, o eski dostların yarın rûz-u mahşerde yakamıza yapışmaması için kendilerine seslenmek istiyorum.

Evet, aziz dostlar! Biz yalnızca şanı, şöhreti, alâyişi, nümayişi, önde gözükmeyi terk ettik. Elhamdülillah, Hak yolda çalışmayı, İ’lâ-yi Kelimetullah mefkûresini, okumayı, araştırmayı asla terk etmedik. Bilakis yakın arkadaşlarımla birlikte okuduk, okuduk, okuduk… Bizi Allah için sevmiş olan, bizim de bütün müminler gibi Allah için sevdiğimiz o eski dostlara kalbî muhabbet hislerimle ve şefkatle seslenmek istiyorum. Kardeşler, ağabeyler, lütfen tarafgirliği şöyle bir tarafa bırakın da birazcık bu kardeşinize kulak misafiri olun, yazdıklarımızı inceleyin. Tahdis-i nimet olarak söylemek isterim ki bugüne kadar yazdığımız eser sayısı 120’yi geçti. Binlerce makale yazdık. Makale derken, öyle çalakalem yazılar değil, araştırma ve tefekkür mahsulü yazılar. O yazılarımızdan on kitaplık seriyi hazırlamış durumdayız. “Fetih Yolu Serisi”nden bazıları gün ışığına çıktı. İman Yolu, İslâm Yolu (Yeni Devir Yayınları’ndan çıktı), Peygamber Yolu, Cihat Yolu, İslâm Çağı Başlıyor (Çığır Yayınları’ndan çıktı), Birlik Yolu, Sesli Düşünceler, Bu Ülkeye Sahip Çıkalım, Dünden Bugüne Müslümanlar Üzerine Oynanan Oyunlar, inşallah çıkacak…

Lütfen, Gençliğin İlmihali, Büyüklerimiz (Yeni Devir Yayınları’ndan), Zafer Yolu Serisi’ndeki ve diğer serilerdeki kitaplarımızı inceleyiniz. Ölüm Sonrası Hayat, Öldükten Sonra Neler Olacak, Onlar da Çocuktu, Osmanlı Destanı, Sünnet-i Seniyye Işığında Güzel Ahlak ve Âdâb-ı Muâşeret kitaplarımıza bakınız. Demem o ki 30 sene boyunca yan gelip yatmadık. Rabbimizin vermiş olduğu iki yurttan biri olan bu vatanı korumak ve ahiret yurduna yüz akı ile gitmek için çalıştık, çalışıyoruz. Rabbim ömür verirse, bundan sonra da bu şekilde uzletvâri yaşayışımıza devam edeceğiz. Maruf ve meşhur olan yalnız Allah-u Azimüşşân’dır. Biz Rabbimizin dinini yüceltmek ve hükümlerinin hâkim olması için çalışmak için varız. Benim de sizin de çok iyi bildiğimiz ve bildiğiniz gibi, Bediüzzaman Hazretlerinin müstakil bir davası yoktu. Davası, Kur’an’ı Azimüşşan’a yapılan hücumlara bir sur gibi set teşkil edip mâni olmaktı. Dava Kur’an davası idi. Risale-i Nur’lar ise bu dava içinde bir bürhandı. Yani delildi. Cenab-ı Hak o Zat-ı Nuranî’den ebediyen razı olsun. Evet, onun eserleri bütün ümmetin halis malı idi. Bu yazımızda sözün değişik mecralara gitmesine gönlüm razı gelmez. Bizi tanıyan bütün o eski dostlara çağrıda bulunuyorum: “Geliniz el ele, gönül gönle verelim. İttihad-ı İslâm için çalışalım. Bütün müminlerle kardeş olduğumuzu yüksek sesle haykıralım. Başta Kudüs olmak üzere esaret altındaki İslâm beldelerinin ve Müslümanların kurtuluşu için gayret gösterelim. Kur’an ve sünnete sarılalım. Sahih bir itikatla Rabbimizin huzuruna varalım. Livâü’l Hamd sancağı altında toplanalım. Var mısınız?”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?