USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Erkeklerin Köküne Kıran mı Girdi?

21-12-2020

Son zamanlarda TV haber kanallarına bir haller oldu. Ana haber bültenlerini sunanlar kadın, haberlerde canlı yayınlarda bağlanılan muhabirler kadın, spor programlarının sunucuları kadın, hava durumunu sunanlar kadın… İnsan bu tabloyu görünce, “erkeklerin köküne kıran mı girdi?” diye sormaktan kendini alamıyor.

Gazetecilik zorlu bir meslek. Hele “anchorman”lik (enkırmen), yani televizyonda ana haber sunuculuğu zorun da zoru bir meslek. (Anlattığımız bu tablodan sonra enkırmenliğin de pabucu dama atıldı. Bundan sonra anchorwomen’lık moda. O meşhur tâbir de çöpe gitti.) O işte; gazeteciliğin, spikerliğin, aksanın, güzel konuşmanın yanı sıra, artistik kabiliyet de gerek. Bir haber bülteninde belki yirmi değişik hâdise geçebiliyor. Yerine göre ciddileşecek, yerine göre millîleşecek, yerine göre hissîleşecek, yerine göre gülecek, yerine göre ağlamaklı olacak, yerine göre latife yapacak, yerine göre öfkelenecek. O arada yüzü şekilden şekle girecek. O zorlu maratonda bir de dili sürçtü mü yandı demektir. Fıtratı icabı, latif, zarif ve çok hissî olan hanımları bu zorlu yarışa dahil etmenin mânâsı ne?

Dünyada, üst akıl denilen, gerçekte şeytanî aklın temsilcisi olan bir komite nicedir kadın unsurunu bir silah olarak kullanıyor. Filmlerde, dizi filmlerde, reklamlarda kadının câzibesini ve vücudunu teşhir ederek “resmen” kadını istismar ediyor.

Dünyanın en tanınmış kadınları da bu durumdan şikayetçi, bazen gizli, bazen alenî olarak bu istismardan ve “tâcizden” şikayet etmekteler. Sahnenin önünde gözüken nice meşhur kadın, “gerçek anne” olmayı, bu kâzip şöhrete bin defa tercih etmeye râzı. O şöhretliler, sahnenin önünde olmaktansa, gerçekten iffetli bir eşle hayatını yaşamanın hayali ile yaşamaktalar. Bu asrın kadınının en büyük hasreti sadâkatli bir eş ve huzurlu bir aile hayatı. Çocuklarına hasredilmiş bir hayat… Vâesefâ, işte o bahsettiğimiz “şeytânî akıl” sahibi zındıka komitesi, kadınlar tâifesinin o hayalini de tarumar etti. Onlar kadın tâifesini âdeta köleleri olarak görmekte. Üst başlarından ayakkabılarına kadar ne giyeceklerine, nasıl davranacaklarına onlar karar verecek. Onlar kadınları amazonlaştırma peşinde… İşte gerçek irtica bu…

AB üyesi ülkeler başta olmak üzere, birçok ülke “kadınları koruma” adı altında yığınla düzenleme yaptı. “ İstanbul Sözleşmesi” de buna dahil. Gerçekte bütün o düzenlemeler kadınları korumamakta, uzun vadede, kadınların fıtratını tahrip etmekte, kadınları huzura hasret kılmakta. Samimi bir şekilde konuşmasına, düşüncesini açıklamasına fırsat verin, gerçekte kadınların istediği son derece net: Sadakatli bir eş, etrafında cıvıl cıvıl çocuklar ve huzurlu bir aile hayatı… Para kazanmak, şöhret sahibi olmak, vaktini ev dışında geçirmek onun “gerçek arzularına” ters…

Kim ne derse dersin, şu TV kanallarındaki “kadın istilası” bana son derece sun’î geliyor. Bu bir proje. Neresinden baksanız, yanık kokusu geliyor. Bu duruma, yani, sözüm ona kadını ön plana çıkararak bir projeye devreye koymaya, en çok kadınların karşı çıkması lazım. Görünüşte insanın nefsine hoş geliyor, ancak gerçek hiç de öyle değil. Bu proje,  “itibarlaştırma ayağına kadının fıtratını tahrip etmek”tir. Gıdalardaki GDO çalışmasını insan üzerinde denemektir.

Aklı başında kadınlar, başlarını iki elleri arasına alarak biraz düşününce, oynanan bu büyük oyunun farkına varacaklardır. Gerçekte kadının yeri evidir, yuvasıdır. O gül yüzlü yavruların lisan-ı halleriyle yalvarmalarına, feryatlarına kulak verilse; “Evine dön anne!” dedikleri işitilecektir. Moda yalanları fark edilince, pantolon giydirerek erkeklere benzetme çalışmasının şeytanî bir tuzak olduğu fark edilecektir. Feminist ablalar her telden çalıyor. Biz de bu yazımızda, onlardan “rol kaptık” ve “kadınları sahaya sürme oyununa “faulsüz” dahil olduk.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?