Bundan yaklaşık iki yıl önceydi. Yerel bir gazetede çalışıyordum. Bir arkadaşımın yönlendirmesiyle yanıma biri uğradı. Adam dertli. Konkordato mağduru. Çok büyük bir halı fabrikasının inşaat işini yapmışlar ve fabrika konkordato ilan etmiş.
Müteahhit ve ortağı olan mimar için büyük bir iş. Neleri varsa yatırmışlar para kazanacağız umudu ile. Benden de bunun haberini yapmam isteniyor. Çeşitli nedenlerle (!) yapamadım.
Piyasa o sıralar kötü, hükümet elini taşın altına koymuş ve piyasayı hareketlendirmek için ha bire ‘fiyatlarınızı eksiltin’ çağrısı yapıyor.
Bildiğimiz ne kadar büyük firma varsa o sıralar konkordato ilan etti hatırlarsanız. Gel zaman git zaman konkordato ilan edenlerin biraz daha büyüdüklerini gördük.
Hem büyüdü hem cömertleştiler. Nerede bir cami yapılıyor, açılıyor, oraya hemen halılar yollanıyor. Bağış yapabilecek boyuta bile geldiler.
Olan konkordato ilan edenlerde alacağı olanlara oldu.
Ancak konumuz bu değil.
Konumuz bu hafta içinde intihar eden Duygu Delen.
Sevgilisiyle birlikte eve gidiyorlar, bir müddet sonra pencereden aşağı düşüyor.
Sevgilisi daha önce de aracıyla bir kadına çarparak öldürmüş ve kaçma tehlikesi olmadığı için serbest bırakılmış. Çünkü kasıt yokmuş. Üzerine bir de alkollü oluşunu ekleyelim.
Kasıtsız ölüme sebep olan birçok kişinin yıllarca cezaevlerinde yattığını biliyoruz. Özellikle trafik kazalarında bu durum ile karşılaşılabiliyor. Ancak bu vatandaş ifadesi alınıp bırakılıyor.
Sonrası malum. Aradan birkaç yıl sonra 17 yaşındaki sevgilisiyle eve gidiyorlar ve aralarında tartışma çıkıyor. Diyor ki, ‘Eve geldik, telefonumda bazı resimleri gördü, tartıştık. Ona birkaç tane vurdum. Sonra da elimi yıkamaya gittim.’
Birkaç tane vurduktan sonra elini yıkamaya gitmiş!
Tam o sırada da kız kendini pencereden aşağıya atmış…
Ancak konumuz bu da değil (!)
Konumuz Duygu Delen’in gerçek katilinin kim olduğu.
Ben konuyu araştırdım.
Özgecan ile başlayan ve katlana katlana devam eden kadın cinayetlerine karşı mevcut sistemin duruşu.
Özgecan, Şule Çet, minik kız Rabia, milletvekili odasındaki cinayet…
Şimdilik aklıma gelen bunlar.
İşin garip tarafı Gaziantep’te bir kız çocuğu ölüyor, Gaziantep protokolünden ses seda yok!
Katil ne budur, ne de diğer cinayetleri işleyendir.
Katil ayaklarının altına halı serilerekkonkordato ilan ettirilenADALET’tir.
Biz işte bunun için İstanbul Sözleşmesi'ni istiyoruz. Onlar da işte bunun için İstanbul Sözleşmesi'ni istemiyor. Bir daha böyle acıların yaşanmaması dileklerimle…
