USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ben-i İsrail

09-08-2021

Eski gençlik günlerimde aklıma gelseydi, kolları sıvar ve “Ben-i İsrail tarihi”ni yazardım. Dünyanın en ibretli, en enteresan tarihi. Düşünün, kökeni peygamberlere dayanan bir kavim. Yani “resmen” peygamber çocukları. Ancak zaman içerisinde öylesine bozulmuşlar ki, şeytanın pabucunu dama atmışlar. Şekil 1’de görüldüğü gibi…

Kur’ân’ımız bizlere Ben-i İsrail’in en mühim hayat safhasını nakletmekte. Böylece bizleri yani Ümmet-i Muhammedî ikaz etmekte ve uyarmakta. Hem Ben-i İsrail tehlikesine karşı hem de “Ben-i İsraillileşme” tehlikesine karşı…

Hülasa halinde anlatalım: Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın iki oğlu var: Biri Hz. İsmail, diğeri Hz. İshak. Sevgili Peygamberimizin (a.s.m.) soyu Hz. İsmail’e dayanmakta. Yani Hz. İsmail’in (a.s.) soyundan bir Peygamber gelmiş. Ancak Hz. İshak ve oğullarının soyundan binlerce peygamber gelmiş. Hz. İshak’ın iki oğlu var. Biri Hz. Yakup (a.s.) diğeri İso… İso Kürtlerin atası sayılabilir. Hz. Yakup’un 12 oğlu var. Bu 12 oğlun macerası Yusuf Suresi’nde anlatılıyor. Hz. Yakup’un bir ismi de “İsrail”. Bundan dolayı bu soydan gelenlere “Ben-i İsrail” denilmiş. Yani “İsrailoğulları”.

 

 
Ben-i İsrail’in soyu bu 12 “peygamber çocuğundan” türemiş. Hz. Musa’nın (a.s.) doğduğu sırada nüfusları yaklaşık 600 bine ulaşmış. Hz. Yusuf (a.s.) zamanında ve sonrasında üç dört nesil boyunca Mısır topraklarında tevhit inancı hâkimmiş. Ancak Hz. Musa’nın doğduğu sırada iş başında olan Firavun zamanında şirk inancı hâkim olmaya başlamış. Bu Firavun ve etbâı Ben-i İsrail’e köle muamelesi yapmaya başlamışlar. Bu zalimler, kızları alıp, erkekleri ya öldürmeye ya köle olarak kullanmaya başlamışlar. Hz. Musa ve ağabeyi Hz. Harun peygamberlik vazifesini aldıktan sonra önce Firavun’u İslâm’a davet etmişler. Asanın ejderha olmasını, güneş gibi parlayan el “yed-i beyza” mucizesini ve daha pek çok mucizeyi görmelerine rağmen Firavun ve etbâı imana gelmemiş, zulmetmeye devam etmişler. Hz. Musa (a.s.) Allah-u Azimüşşan’ın emri ile Ben-i İsrail’i alıp Mısır’dan çıkarmış, asasını vurunca Kızıldeniz açılmış, oradan geçip kurtulmuşlar, Firavun ve binlerce askeri ise boğulmuş. İşte bu mucizeyi gören Ben-i İsrail’den binlerce kişi aradan çok geçmeden Samirî’nin yaptığı altın buzağıya taparak müşrik olmuş. Daha sonra çölde Hz. Musa’nın bir kayaya asasını vurmasıyla mucize olarak o kayadan on iki gözlü çeşme meydana gelmiş. Oradan su ihtiyaçlarını gidermişler. Bir de Cenab-ı Hak her gün gökten bıldırcın ve kudret helvası yağdırmış. Yemek ve su ihtiyacı tamam. Şükredin! Hayır, onlar, “Biz mercimek, soğan, sarımsak gibi, yerde biten sebzeler isteriz!” demişler.

Ben-i İsrail’in nankörlükleri, azgınlıkları saymakla bitmez. O zamanlar Kudüs’te, azgın ve zalim bir taife var. Hz. Musa (a.s.), “Bu zalimlerle cihat edip burayı ele geçireceğiz” deyince Ben-i İsrail, “Sen ve Rabbin gidip savaşın, biz yerimizden kımıldamayacağız!” demişler. Ya sabır! Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya Aleyhimüsselamı şehit etmişler. Hz. İsa Aleyhisselamı şehit etmeye yeltenmişler. Rabbimiz (c.c.) Hz. İsa’yı semaya yükseltmiş. (Ahir zamanda nüzulü İsa olacak. Bu haktır. Bu da ayrı bir konudur.)

Ben-i İsrail daha sonra binlerce peygamberi şehit etmiştir. Mevakib Tefsiri’nde yazılanlara göre 35 bin peygamberi şehit etmişler. Yaptıklarından dolayı iki defa büyük kırıma uğramışlar, sürgün edilmişler. En son Buhtunnasır, Kudüs’e girmiş, 70 binini kılıçtan geçirmiş, geri kalanını bir tekini bırakmamak üzere sürgün etmiş. İşte Ben-i İsrail o tarihte dünyanın dört bir yanına dağılmış. Gittikleri her yere fitne, fesat, savaş, ihtilâl tohumu ekmişler, faizcilikle milletlerin kanını iliğini sömürmüşler. Bu yüzden her yerde hakaretlere uğramışlar. İspanya’da işkencelerle kılıçtan geçirilmişler. Ta ki Osmanlı Devleti bunlara kucak açıncaya kadar. Sonunda “ayağıma yer edeyim, gör sana neler edeyim!” demişler. İngilizlerin desteği ile Filistin’e ayak atmışlar. 1948’de de devleti ilan etmişler. İstanbul’un Silivri ilçesi kadar bir toprakları varken, şimdiki sınırlarına ulaşmışlar. Ancak onların hedefi olan BOP projesine göre; Türkiye, Irak, Suriye ve Mısır’dan toprak alacaklar. “Büyük İsrail”i kuracaklar, daha sonra da bütün dünya idaresine hükmedecekler. Peki, ne olacak? İsrâ Suresi 8. ayeti ve Peygamberimizin (a.s.m.); “Ağaçlar, taşlar dile gelecek; ey Müslüman arkamda bir Yahudi saklı gel onu öldür!” hadis-i şerifi şeytanın bile yaka silkelediği bu kavmin akıbetini haber vermekte. Hikâyenin özeti şu: Bunlar şampiyonluk hayali kurarken 90+7. dakikada yedikleri golle kıç üstü oturan takıma benzeyecekler. Bunlar da işte “tamam başardık!” dedikleri anda “ve in udtüm udnâ” sırrı tecelli edecek ve bu taife “insanlık ligi”nden ihraç edilecekler. Ömrü olan görür… 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?