USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bayram namazı

22-05-2020

Son aylarda neredeyse bütün zihinler koronavirüsle meşgul. Dünyadaki bütün televizyon kanalları maç skoru, ya da seçim sonuçları verir gibi, günlük koronavirüs raporu yayınlıyor: Hasta sayısı… Bugün hastalığa yakalananlar… Bugün ölenler… Tuhaftır, hiç manevî virüsten veya virüsün sebep olduğu manevî tahribattan bahsedilmiyor. Camiler kapalı, Cuma namazları dahi kılınmıyor. İşte bayram namazını da kılamayacağız. Sılâ-i rahim kesildi. Kardeş kardeşle, evlat ana-babayla, akraba akrabayla, dost dostla görüşemiyor.
Bu yazımda, camilerin bayram namazıyla birlikte açılmasını teklif edecektim. Şimdi havalar ısındı. Camilerin avlusunda “sosyal mesafeye dikkat edilerek” bayram namazı kılınabilirdi. Caddeler, sokaklar trafiğe kapatılarak, herkes seccadesini getirerek namaz kılınabilirdi. Ancak olmadı. Sayın ilgililer camilerin 29 Mayıs Cuma günü Cuma namazı ile birlikte (iki vakitlik) açılacağını duyurdu.
Bayram namazına, Cuma namazına, vakit namazlarını camilerde kılmaya hasret kaldık. Bu sene de ağız tadıyla “bayram” yapmadık. Hazır zihinler gıllu gıştan azade iken hemen herkes ölümü ve âhireti düşünürken, âcizane, fakirane bu ülke için bir “gerçek bayram yapma” teklifimi sıralamak istiyorum:
Biliyorsunuz bu ülke bin yıllık İslâm diyarıdır. 1071 Malazgirt Zaferi’nden itibaren İslâmiyet dalga dalga yayılmış, 29 Mayıs 1453’te Peygamberimizin (a.s.m.) kutlu müjdesinin tahakkuk etmesiyle İstanbul da bizim olmuş. Ayasofya Cami olarak ibadete açılmış. Mahkemelerde, medreselerde, mekteplerde, çarşıda, pazarda, devlet idaresinde hep İslâmiyet hâkim olmuş.
Bu vatanda İslâm ilelebet hâkim olsun diye şehitler verilmiş. Hem de bir, üç, beş değil, yüz binler… Milyonlarca gazi cihat meydanına çıkmış. Düşman yurdumuzu işgale kalkışınca, bu vatanın imanlı insanları topyekûn kıyama durmuş. Çocuklar, kadınlar, dedeler; nineler bile kurtuluş savaşına iştirak etmiş. Tek gâye; bu vatan semalarında Ezan-ı Muhammedî okunsun, ay-yıldızlı bayrak dalgalansın, İslâm’ın esasları hâkim olsun diye… Tarih bineğiyle hayalen o yıllara giderseniz bunu görürsünüz.
TBMM 23 Nisan 1920’de dualarla, tekbirlerle açılmış. Zafer kazanılıncaya kadar her oturumda Kur’an okunmuş, ordumuzun muzafferiyeti için dualar edilmiş. O yıllarda yine her yerde İslâm’ın esasları hâkimmiş. Mahkemelerde Kur’an’a, sünnete, icma ve kıyasa göre; yani İslâm’ın temel kaynaklarına göre hükmediliyormuş. Bu ülkenin Müslüman evlatları, bütünüyle İslâmî terbiye ile yetiştiriliyormuş. 1921 ve 1924 Anayasalarının 2. Maddesi’nde, “Devletin dini, din-i İslâm’dır” yazılıymış. Ayasofya’da beş vakit namaz kılınıyormuş. İşgal yıllarında bile Ayasofya’da ibadet edilmeye devam edilmiş.
Şu oldu, bu oldu… Onu bunu bilmem. Ben bu ülke vatandaşı olarak fabrika ayarlarına dönülmesini istiyorum. “Fabrika ayarları”na. Yani Kurtuluş Savaşı hangi ruhla, hangi gaye ile verilmişse o yıllara ve o günlere… Şehit ve gazilerimizin yüreğinde taşıdığı imanın aksine…
Gayet açık ve net söylüyorum. Madem 29 Mayıs’ta camiler açılacak. Ayasofya da cami olarak ibadete açılsın. Bu taleplerimiz de kaale alınsın. Milletçe “gerçek bayram” yapalım.
Benim bu hissiyatıma, talebime dudak büken, burun kıvıran ve “Sen ne diyorsun, arkadaş!” diyenlere, Erzurumlu bir Dadaş kardeşimizin verdiği cevabı hatırlatmak isterim:
Dadaşın biri caminin avlusunda yüksek sesle dua ediyormuş: “Allah’ım beni cennette Peygamber Efendimize (a.s.m.) komşu eyle! Makamımı âli eyle! Hesapsız cennete girenlerden eyle!..” diye. Bunu duyan ham sofulardan biri; “Sen bu halinle mi bunları istiyorsun!” diyecek olmuş. Dadaş, şu cevabı vermiş: “Sana ne oğlim. Ben senden mi istirem…”
Ben, o şanlı ecdadın, Kurtuluş Savaşı’nda düşmana gününü gösteren Mehmetçiğin, Çanakkale cephesinde iman dolu göğüslerini düşman güllelerine, mermilerine sed edenlerin isteklerini tekrarlıyorum. Bunu da en başta Rabbimden talep ediyorum. Bu benim duam… Ey burun kıvıranlar!.. Size ne! Ben sizden mi istirem…
Not: Okuyucularımın Ramazan-ı Şerif Bayramı’nı şimdiden tebrik ederim. Rabbim hepimizi bayramı bayram gibi yapacağımız günlere kavuştursun…

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?