USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AYNI ANDA BİR SÜRÜ ŞEY DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ OLUR MU?

15-01-2019

Sizin de dilinizin ucuna gelen, sustuğunuz cümleleriniz yok mu? Hani o film repliği gibi: ”Yalan söylüyorsunuz uleennn” diye bağırıp, sokaklarda dolaşıp tokatı akşettiğiniz cümleleriniz. Yaka bağır yırtıp, ”Yeter uleennn” diye koştuğunuz. Sonra sustuğunuz sustuğunuz. Başka bir hayat mümkünken niye bunları yaşıyoruz dediğiniz. Sadece sessizce mırıldandığınız ‘küfürleriniz. ’Sus sus duyarlarsa tımarhaneye kapatırlar dediğiniz fikirleriniz, bastırılmış öfkeleriniz. Frued denen o Avusturyalı nörolog yaşasaydı ‘Aile dizimi’ yapar mıydı, acep.

Zira, Müge Anlı’nın işi başından aşkın...Yine bir ‘çürümüşlüğün’ peşinde. Olmasaydı ne olurdu memleketin hali; Cinayeti çözüyor, ayrılanı kavuşturuyor, kayıpları buluyor. Soğuk bir kış günü Ankara'da bir köfteci dükkanının duvarında rastlamıştım o şiire. Onsekizimi yeni bitiriyordum:

”Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır,

Hem kendine güvenebilirsen eğer,

Bekleyebilirsen usanmadan,

Yalanla karşılık vermezsen yalana,

Kendini evliya sanmadan,

Kin tutmayabilirsen kin tutana.” Diye başlayıp devam eden şiirin büyüsüne kapılarak yemiştim köfte ekmeği.

Dün bir arkadaş “Yaşadıklarımız karşısında nasıl bu kadar soğukkanlı kalabiliyorsun”, diye sorduğunda, şöyle cevap verdim: Nereden biliyorsun soğukkanlı olduğumu içimden ne film replikleri geçiyor, ne sahneler... Fakat okuduğum kitaplar, hatırladığım şiir mısraları buna engel oluyor.”

Gene bir seçimi ‘idrak’ edeceğiz. Şehirlerimizde seçimi fırsat bilen ‘At binicileri’ Üsküdar’ı gözlerine kestirdiler. Onlarada kolay gelsin tabi ki, işleri zor. Atın eyerine dikkat etsinler, ayakları üzengisine iyi bassın, yuları hafif gevşek tutsunlar. Üsküdar dediğin nere ki? ”At’ı al Üsküdar’a geç.”

“Biz ne zaman kazanacağız?” dedi. Zor bir soru tabi ki, hemen cevap verilecek bir soru değil. İnsanın biraz düşünmesi, plan yapması, dayanışma içinde olması gerek. Kazanmaktan kastın ne diyerek zaman kazanmaya çalıştım. Gözlerime baktı. Haa anladım dedim. Kazanmak birilerine kaybettirir! Vicdanın buna el verir mi dedim. Kaybetsinler dedi, kaybetsinler kazandıkları yeter. Boş ver dedim, biz yolculuktan ‘keyf’ alanlardanız. Hadi, yol uzun mevzu derin. Yolda konuşalım.

Mevzu derin demişken; Askerdeyiz... Film yönetmeni, diş doktoru ve ben üç arkadaş; İçmişiz sarhoşuz masada ‘mevzu derin’, yirmibeşindeyiz üçümüzde. Gece sabaha kavuşacak, içtimayı düşünmek yerine o gün ilk defa rastladığımız Nazım’ın bir şiirini tartışıyoruz. Hani var ya: ”Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin Akrep gibi.” diye başlayıp,

”Bu Dünyada, Bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak alkan içindeysek eğer, Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin. Demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim.”
Bir sürü şey geliyor insanın aklına. Bir sürü yaşanmışlık. Bir sürü soru. Bunları yazdım.
Malumunuz. Atasözüdür: ”Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.”
Yani, insan hafızası unutkandır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?