USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Allah’ın Yardımı Ne Vakit Gelir?

1450 sene önce bütün dünya küfür karanlığına bürünmüşken, Mekke’den gür bir ses yükseldi. “Lâ ilâhe illallah” diye haykıran bir ses. O sesin sahibi, “Son Peygamber” idi. Kâinat ağacının en son, en mükemmel meyvesi, Kâinatın Sahibi’nin Habibi, Dostu… Elinde Peygamberliğinin delili olan mucizelerle gelmişti. En başta kırk vecihle mucize olan, o devirde revaçta olan belagat sahasında yazılmış en muhteşem eserleri bir anda icazı ile sönük bırakan Kur’an-ı Azimüşşân… Sonra diğer mucizeler… Çakıl taşlarının avucunda zikretmesi, ağaçları çağırınca yanına gelmesi, hayvanların dile gelip konuşması, parmağının işaretiyle ayın ikiye ayrılması, parmaklarından çeşme gibi su akması, birkaç kişiye yetecek yemeğin yüzlerce kişiye yetmesi, avucundaki toprağı fırlatmasıyla her bir düşmanın gözüne bir avuç toprak girmesi, susuz kuyuların su vermesi, duasıyla hastaların şifaya kavuşması, ölülerin dirilmesi, gelecekten verdiği haberlerin aynen çıkması ve buna mümasil binden fazla mucize…

Mekke’nin insanlarının çoğu bu mucizeleri göre göre inkâr etmekte. İnkâr etmekle kalmamaktalar, iman edenlere dehşetli işkenceler yapmaktalar. Hakaretler yağdırmakta, kırbaçlamakta, kızgın kumların üzerine yatırıp göğüslerine koca kaya parçalarını koymakta, başlarına demir miğferler geçirmekte, vücutlarını hedef yapıp ok ve kargı fırlatmaktalar… Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de dehşetli bir ambargo uyguladılar. Müslümanların bir lokma yiyecek bulamaması için çalıştılar. O günlerde ayakkabısının deri kısmını ıslatıp yiyenler oldu. İşte o dehşetli günlerde çilekeş sahabeler Peygamber Efendimize (a.s.m.) sormaktaydılar: “Metâ Nasrullah” (Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?) Bu sorunun ve cevabının yer aldığı ayet-i kerimeye mealen bakalım:

“(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş kavimlerin başlarına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokundu ve öyle sarsıldılar ki Peygamber ve onunla beraber iman edenler nihayet ‘Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?’ dediler. İşte o zaman (onlara), ‘Şüphesiz Allah’ın yardımı yakın’ (denildi)” (Bakara Suresi / 214).

Ayet-i kerimede buyrulduğu üzere, Allah’ın yardımı geldi. Bedir Zaferi kazanıldı. Derken diğer zaferler ve fetihler peş peşe geldi. Mekke fethedildi. Kırk Sahabe Kırk Senede Kırk Devleti mağlup etti.

Günümüzün Müslümanları da dehşetli bir imtihandan geçmekte. Kâfirler dört bir yanımızı kuşatmış vaziyette. Müslümanlar yine “Metâ Nasrullah” diyor. Bu sorunun cevabını herkes merak etmekte… Sorunun cevabı yine Kur’an-ı Kerim’de mevcut… Bakınız Muhammed Suresi’nin 7. ayet-i kerimesinde Rabbimiz (c.c.) mealen ne buyuruyor:

“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder, ayaklarınızı sağlam tutar.”

Allah’ın dinine yardım nasıl olur? Tebliğ ve cihatla… En kolayı, Allah’ın dinini bozmayarak… Allah’ın dinini bütünüyle kabullenerek…

Biz Müslümanlar, evvela, gerçek Müslüman olacağız. “Lâ ilâhe illallah. Muhammedün Resulullah” hakikatine bütün kalbimizle iman edeceğiz. Tağutları reddedeceğiz. Allah’ın Peygamberinin (a.s.m.) getirdiği bütün hükümleri kabulleneceğiz. O hükümlere taraftar olacağız. O hükümlerin hâkimiyeti için çalışacağız. Müminlerin birbirleriyle kardeş olduklarını hatırlayacağız. Bu kardeşliğin gereğini yerine getireceğiz. Korkak olmayacağız. Yiğit olacağız. Kâfirlerle mücadele etmeye azmedeceğiz. Malımızla, canımızla, ilmi olan ilmiyle, gücü olan gücüyle, serveti olan servetiyle…

Allah’ın dini ki, onun adı İslâmiyet’tir. Hz. Âdem Aleyhisselamdan beri adı budur. İşte biz Müslümanlar olarak bu güzel dinimize sarılacağız, dinimize yardım edeceğiz. Ondan sonra dua edeceğiz ve yardımı, zaferi Allah-u Azimüşşân’dan bekleyeceğiz. Ancak, ilk önce, dua etmeye, istemeye yüzümüz olsun…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?