Aha, bi bu EKSİK imiş ki, bu da İKMAL edilmiş olmuş !?
Biliyorsunuz veya bilmelisiniz ki;
İnsanların önünde arkasında gezen ve onu koruyan ( ve sadece, CİMA halindeyken, yani DOĞURMA ve DOĞURTMA muamelesi yaparken, HELÂDAYKEN yani KENEFTEYKEN ve GUSÜL abdesti alırken, bu haller bitinceye kadar insandan ayrılan) HAFAZA MELEKLERİ ve;
Bi de, insanların (sağdaki) iyiliklerini ve (soldaki de) kötülüklerini yazan ve iki omuzunda oturan (ve hani, namaz sonlarında önce sağ taraftakine, sonra da sol taraftakine “esselamü aleyküm” diye selam veriyoruz ya, işte o) KİRÂMEN KÂTİBÎN Melekleri var iken;
(İsrâ Sûresi 13. Âyet. İntifar Sûresi 10-12 âyet. Kaf Sûresi 21. Âyet))
Şimdi de, “CAMİLERİN kapısında ellerinde kayıt DEFTERLERİYLE bekleyen (yazıcı) MELEKLER” de var imiş ve bunlar, “CUMA namazına gelenlerin kaydını yapıyorlar” imiş.
Bunu sööleyen, DİB’in Din İşleri Yüksek Kurulu Uzman YARDIMCISI Gülsüm SOYDAN Hanım Hocamız şööle devam etmiş ve “Hutbeden önce yerimizi almalıyız ve KAYIT dışı kalmamalıyız” demiş
Vallahi eyi de söylemiş.
Bence, bööle söyledikten sonra “Uzman YARDIMCI” ünvanının derhal kaldırılması ve “UZMANLIĞA” terfih ettirilmesi ve bu iddaasını biraz süsleyip azıcık uzatıp geliştirip de (mesela bu meleklere birer İSİM bulması gibi bi şeyler icad etmesi) ve bunları bi “TEZ” şeklinde YÖK’e takdim etmesi halinde de DOKTORA yapmış gibi kabul edilmesi ve bi kaç sene bekletildikten sonra da PROFESÖR olarak kabul edilmesi gerektiğini idrak etmekteyim ya, neyse …
İşte bu şekilde, bizim ne yaptıklarımızı defterimize yazılıyor ya, tamam peki.
Ama, son iki gündür, bunları hangi LİSANDAN yazacakları, benim cenahımdan, şimdi bi ihtilaf ve merak konusu haline gelmiş bulunmaktadır.
Zira, MEMLEKETİMİZDE, Kur’an’ı, kendi lisanımızla ve yani TÜRKÇE okuyanlar GÜNAHKÂR olarak ilan edilmiş ve TÜRKÇE okunan Kur’an’ın Kur’an OLMADIĞI ve mutlaka ARAPÇA okunması lüzumu da, bi FETVA ile Müslüman ahâliye duyurulmuştur.
Bu durum karşısında eğer, günah ve sevâblarımız o deftere TÜRKÇE yazılmış ise ÖTE DÜNYA'da bu DEFTER açılıp okunduğunda, bunu OKUYACAK veya TERCÜME edecek KÂTİP Melekler de olacaktır mutlaka.
Ve eğer ARAPÇA yazılmış ise, zaten bu TERCÜMAN meleklere de ihtiyaç kalmayacak demektir.
Tabii bu husus, lisanları Türkçeden başka (mesela Rusça, ÇİNCE vs) olan Müslümanlar için de geçerlidir.
Buna da neyse …
Bu mevzuda bi de, CUMA namazına BİR defa bile KASTEN (izinsiz ve mazeretsiz) gitmeyenlerin NİKÂHLARININ DÜŞECEĞİ, yani AVRADIN BOŞANMIŞ sayılacağı iddaası vardır ki, bu mesele de çok ehemmiyyetli bir meseledir.
Aha, bi defa gitmedik KARILAR BOŞA DÜŞTÜÜÜÜ … !
N’olacak ?
Kolayı var : DİNİMİZ KOLAYLIKLAR Dinidir ya, hemen sonrakine gidilirse NİKÂH TAZELENMİŞ oluyor imiş.
Fakat, 3 Cuma namazını peşpeşe kaçırmış, kılmamış olmanın telafisi yoktur; bu halde tamamen BOŞANMIŞ sayılır.
Bu hâl, Kur’an’daki 3 TALÂK gibidir.
Bu durumda HÜLLE yapılmadan (yani bir başka herifle evlendirilmeden) o AVRAD geri alınamaz. Kur'an'a aykırılık sayılır.
Bu durum da, ayrı bi DERT halinde karşımıza çıkmaktadır ya, buna da neyse …
Görüyorsunuz ya, mesele içinden dert ve dert içinden de yeni bi mesele çıkmaktadır.
Bunların çözümlenmesi, tereddütlerin izalesi ve fikir birliği edilmesi üzerinde bir çalışma yapılmakta mıdır, tarafımdan bilinmemektedir ?
Bilenler varsa lütfen söylesinler, çekinmesinler.
Yazımı tam bitirirken şimdi aklıma gelen bi soruyu sorarak bitirmek istiyorum:
Bu CUMA NAMAZI için CAMİ kapısı tutan Melekler, acaba sadece CUMA namazları için mi vazifeliler, yoksa diğer vakit namazları için de vazifeli midirler ?
Ve HAFAZA Melekleri ile KİRÂMEN KÂTİBÎN Melekleri de bu işi yapamazlar mıydı ki, ayrıca NAMAZ KAYIT (Kâtip) Melekleri görevlendirilmişler ?
Evet vaziyetimiz böyledir. Pekiiii, Sizin fikirleriniz nelerdir ?
