USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Yaşam

Uzay nasıl kokuyor?

Uzaydaki gezegenlerin, yıldızların ve moleküler bulutların kokuları neye benziyor? Bu kokuları inceleyen bilim insanları evrenin kimyasal yapısını ve olası yaşam izlerini keşfetmenin yollarını anlatıyor.

Uzay nasıl kokuyor?
06-06-2025 00:00
06-06-2025 18:54
Google News

Astronotlar uzay istasyonlarında çok az koku olduğunu söylüyor.

Jüpiter, Marina Barcenilla'nın deyimiyle, "biraz kötü kokulu bir bomba gibi".

Barcenilla, Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni olan Jüpiter'in birkaç bulut katmanına sahip olduğunu açıklıyor ve her katmanın farklı bir kimyasal bileşimi olduğunu belirtiyor.

Barcenilla kokunun "aşağıya indikçe daha da kötüleştiğini" söylüyor.

"Muhtemelen basınç sizi ezmeden önce ölmeyi dilerdiniz," diyor.

"En üstteki bulut katmanının amonyak buzundan oluştuğuna inanıyoruz" diyen Barcenilla, bu kokuyu kedi idrarına benzetiyor:

"Sonra daha aşağıya indiğinizde amonyum sülfürle karşılaşıyorsunuz. İşte o zaman amonyak ve kükürt bir araya geliyor; cehennemde yapılmış bir kombinasyon."

Kükürtlü bileşiklerin çürük yumurta gibi kokmasıyla ünlü olduğunu da ekliyor.

Barcenilla, "Daha derinlere inmeyi başarabilseydiniz, Jüpiter'in karakteristik şeritleri ve girdaplarıyla karşılaşırdınız"

"Jüpiter'in kalın, renkli bantları var. Bu renklerin bazıları amonyak ve fosfor püskürmeleriyle oluşuyor olabilir."

Ayrıca tholin adı verilen, benzine benzeyen karmaşık organik moleküller de bulunabilir. Barcenilla'nın anlattığına göre Jüpiter, aynı zamanda "sarımsak patlamasıyla gelen yağlı bir petrol" notasına da sahip olabilir.

Barcenilla, İngiltere'nin başkenti Londra'daki Westminster Üniversitesi'nde uzay bilimci, parfüm tasarımcısı ve astrobiyoloji doktora öğrencisi.

Evreni incelemeye başladığı ilk yıllarda sürekli olarak "Acaba bu nasıl kokardı?" diye merak ettiğini söylüyor.

Sonra laboratuvarında bu moleküllerden olduğunu ve bu kokuları yaratabileceğini fark etmiş. var.

Bu yüzden akademik çalışmalarının yanı sıra (Mars'ta yaşam izlerini aramak gibi) Londra Doğa Tarihi Müzesi'nin "Uzay: Dünya Dışında Yaşam Olabilir Mi?" başlıklı son sergisi için uzayın kokusunu yeniden yaratan kokular tasarlamakla da meşgul.

Çürük yumurta kokusundan bademlerin tatlı aromasına kadar, uzayın şaşırtıcı derecede kokulu bir yer olduğunu söylüyor.

Kuyruklu yıldızlar, gezegenler, uydular ve gaz bulutları, burnumuzla koklayabilseydik, her biri kendine özgü bir kokuya sahip olurdu. Ama bu kokular, evrenin gizemleri hakkında bize ne anlatabilir?

KOKU NEDİR?

Kozmosun koku dolu zevklerini keşfetmeye çıkmadan önce, kokunun aslında ne olduğuna kısaca değinmekte fayda var.

Koku, çoğu zaman yeterince öne çıkarılmasa da muhtemelen duyuların en eskisi.

Arkaik okyanuslarda yaklaşık 3,5 milyar yıl önceflagellum

En eski atalarımız için bu en ilkel koku alma duyusu yaşamla ölüm arasındaki farktı.

Ve bizim koku alma duyumuz da çevremizdeki kimyasalları algılama becerisinin daha gelişmiş bir versiyonu.

Burunlarımızda, milyonlarca özel nörondan oluşan yoğun sinir kümeleri bulunur ve bu nöronlar, kemo-algılayıcı ya da kemoreseptör adı verilen moleküllerle kaplı.

Bu moleküller bir kimyasala bağlandığında, beynimize sinyal gönderir ve bu da belirli bir koku olarak yorumlanır.

Bu koku alma yetisi, çevremizdeki kimyasalları tespit etme imkânı sağlar.

İnsanlar için koku, sadece yiyecekleri tanımak veya çevresel tehlikeler konusunda bizi uyarmakla kalmaz; aynı zamanda anıları tetikler ve sosyal iletişimde önemli bir rol oynar.

Milyonlarca yıllık evrim süreci boyunca, koku alma yetimiz duygusal iyiliğimizle doğrudan bağlantılı hale geldi.

Yalnız geçen uzun aylar boyunca, astronotlar için de bu duygu ev ile bağlantı kurmanın önemli bir yolu olabilir. Ama uzay istasyonu, kokular açısından da garip bir yer olabilir.

İngiltere'nin ilk astronotu Helen Sharman, "Alexei Leonov [ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştiren kişi] tüm yabancı astronotlardan sorumluydu," diyor.

Yıl 1991'di ve Sharman, Sovyet uzay istasyonu Mir'de sekiz gün geçirmeye hazırlanıyordu. Bu anları anlatırken Leonov'un fırlatmadan hemen önce "kendisine küçük bir pelin otu dalı uzattığını" söylüyor.

Sharman, Mir'de kaldığı süre boyunca zaman zaman pelin yapraklarını ezerek adaçayına benzeyen kokusunu salıveriyordu. "Çünkü biraz koku almak güzeldi" diyor.

Sharman'a göre Mir uzay istasyonunda çok az koku vardı.

Mikro yerçekiminde sıcak hava yükselmediği için "sıcak yemeklerin kokusu tabağınızdan yukarı doğru yayılmaz""burnunuzu paketin içine sokmak"

Ama uzay istasyonunda birçok astronotun uzay yürüyüşlerinden sonra fark ettiği, kendine özgü bir koku vardı.

"Çocukken araba tamirhanelerinin önünden geçerken hissettiğim bir koku gibiydi," diyor Sharman.

"Havada kaynak yapılıyormuş gibi bir metal kokusu alıyordum."

Görev sırasında, Sharman uzay aracı yapımında kullanılabilecek potansiyel malzemeler üzerine deneyler yürütüyordu.

"Bir sürü ince filmim vardı, çoğunlukla seramikten yapılmış. Bunları bir çerçeveye yerleştirip uzay istasyonunun çevresindeki ortama maruz bırakmam gerekiyordu."

Numunelerini hava kilidinden içeri geri aldığında, koku bir anda yayıldı: Uzayın metalik kokusu.

"Bu en sevdiğim deneydi, çünkü kokuyordu."

Diğer astronotlar da bu kokuyu kızarmış et, barut ya da yanmış elektrik kablolarına benzetmişti.

Ama bu kokunun nedeni hâlâ gizemini koruyor.

Sharman'a göre olası açıklamalardan biri oksidasyon. "Uzay istasyonunun çevresindeki ortam neredeyse tamamen bir vakum ama o yükseklikte tamamen boşluk değil," diyor.

"ATMOSFERDE ATOMİK OKSİJEN VAR"

Atomik oksijen, yani tekil oksijen atomları, bir astronotun uzay giysisine ya da aletlerine tutunabilir. Uzay istasyonuna geri girdiklerinde, bu tekil oksijen atomları kabinde bulunan O² ile birleşip ozon (O³) oluşturur.

"Tepki verdiği anda o ozon kokusunu alırsınız,"

"Ve biz Dünya'da yaşayanlar da ozonun keskin kokusunu hissedebiliriz. Bir gök gürültülü fırtınadan hemen sonra aldığınız metalik statik elektrik kokusunu hatırlıyor musunuz? İşte o ozon."

Başka bir olasılık ise Sharman'ın bir yıldızın ölmekte olan atomlarını soluyor olmasıydı. Bir yıldız öldüğünde büyük miktarda enerji salar. Bu süreçte yıldız, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH'lar) üretir.

"Kümes telini andıran moleküller" diyor Sharman; ki bunlar evrende dolaşarak yeni kuyruklu yıldızların, gezegenlerin ve yıldızların oluşumuna katkıda bulunuyor.

Dünya'da, PAH'lar kömür, ham petrol ve benzin gibi fosil yakıtlarda bulunur ve genellikle organik maddelerin eksik yanması sırasında oluşurlar.

Barcenilla, "Yemeğinizi yakarsanız işte bu türden moleküller üretirsiniz. Yıldızlar öldüğünde, bu yanma süreci aynı türden molekülleri yaratır. Sonra bunlar uzayda sonsuza dek dolaşır" diyor.

Bu bileşiklerin bazıları solvent ya da naftalin kokusu taşırken, diğerleri yanan plastik ya da asfaltı andıran bir koku yayar.

Dondurma ve nefes kesen amonyak kokuları

Uzaydan gelen veriler her türlü biçimde olabilir. Uzaydan gelen ilk bilimsel veri, 1958'de NASA'nın Explorer 1 uydusu tarafından ses dalgaları şeklinde iletildi.

2022 yılına geldiğimizde ise NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu (JWST), bir ötegezegenin (kendi Güneş Sistemi'mizin dışında yer alan bir gezegen) atmosferinde ilk kez karbondioksit (CO²) olan WASP-39 b'yi tespit etti.

JWST bu karbondioksiti bizim gibi koklayarak değil, gezegenin yıldızının önünden geçerken yıldız ışığını nasıl değiştirdiğini izleyerek tespit etti. Işıktaki ince değişimleri analiz ederek, JWST yabancı dünyaların çeşitli kimyasallarını belirleyebiliyor.

Ve "uzay devasa" diyor Barcenilla. İçinde çok çeşitli kokulara sahip dünyalar barındırıyor. Satürn'ün en büyük uydusu Titan'ın atmosferine dair kimyasal analizler, tatlı badem, benzin ve çürük balık kokusu taşıdığını gösteriyor.

Öte yandan, çürük yumurta kokusu sizi Dünya'dan yaklaşık 64 ışık yılı uzaklıktaki HD 189733 b gezegenini ziyaret etmekten de alıkoyabilir.

Samanyolu'nun spiral kolları boyunca dönen yıldızlararası toz bulutları, araştırmacılara göre, "çılgın dondurma ve nefes kesen amonyak" kokularını birleştiriyor.

Öte yandan Barcenilla, galaksimizin merkezine yakın, gaz ve tozdan oluşan dev moleküler bulutu Sagittarius B2'de "yaşam için gerekli prebiyotik moleküllerden bazılarının" koklanabileceğini söylüyor:

"Orada etanol, metanol, aseton, hidrojen sülfür ve antifriz olarak kullanabileceğiniz etilen glikol gibi maddeler var."

Samanyolu'nun merkezine ahududu kokusu veren molekül olarak yaygın biçimde etil format gösterilir, ancak Barcenilla'ya göre bu tam doğru değil.

"Bu sadece birçok molekülden biri ve onu tek başına koklarsanız, ahududu gibi kokmaz."

Etil format, çeşitli meyvelerin içinde bulunur.

"Ahududunun tadından, kokusundan değil, kısmen sorumlu. Aynı zamanda diğer meyvelerin de tadından kısmen sorumlu. Oje ya da oje çıkarıcı ve hafif alkollü, neredeyse rom benzeri bir kokuyla da ilişkilidir."

Barcenilla, uzaydaki kimyasalları koklamanın, sadece evrenin bileşimi hakkında bize hayati bilgiler vermekle kalmayacağını, aynı zamanda yaşamın izlerini nerede aramamız gerektiği konusunda da ipuçları sunacağını söylüyor.

K2-18B GEZEGENİ 'ÇÜRÜK LAHANA' GİBİ KOKUYOR

Cardiff Üniversitesi'nden astrofizikçi Subhajit Sarkar"Eğer [gezegen] K2-18b'de bir okyanus varsa ve orada bir tekneyle gezebilseniz ve uzay giysinizi çıkarabilseniz çürük lahana gibi kokabilirdi"

2023 yılında Sarkar, JWST'nin yardımıyla, Dünya'dan yaklaşık 120 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b gezegeninde yaşam kokusu olabilecek bir şeyi tespit eden ekibin bir parçasıydı.

Teleskop, Sarkar'ın deyimiyle "en hafif izlerini"Dimetil sülfid (DMS) "deniz kokusunu" "K2-18b birçok açıdan ilginç,"

"Sub-Neptün adı verilen ötegezegenlerin daha büyük bir grubunun parçası."

Dünya'dan büyük, ancak Neptün'den küçük olan bu gezegen türü, galakside en yaygın olanlardan biri ve bu kadar yaygın olmalarına rağmen haklarında hâlâ pek çok bilinmeyen var.

"Sub-Neptün'lerle ilgili büyük sorular var" diyor Sarkar.

"Neden Güneş Sistemi'mizde yoklar? Ve neyden yapılmışlar?"

Onları daha iyi anlamanın yollarından biri, Sarkar'a göre, atmosferlerine bakmak.

"K2-18b bu açıdan iyi bir hedefti."

UZAYDA BİR OKYANUS

K2-18b, teoride, yaşanabilir bir okyanusla kaplı "hycean" bir dünya.

2025 yılında Sarkar ve meslektaşları K2-18b

Araştırmacılara göre, K2-18b'nin atmosferi DMS ve/veya dimetil disülfid (DMDS) içerebilir.

Sarkar, "Şu anda, bu [kimyasalların] büyük miktarlarda biyolojik olmayan yollarla üretilebildiğini bilmiyoruz. En azından Dünya'da, DMS ve DMDS'nin biyolojik yollarla üretildiği çok, çok açık. Bu açıdan oldukça spesifik biyo-imzalar," diyor.

Sarkar'a göre Dünya atmosferinde bulunanlardan 10 bin kat daha yoğun olan bu konsantrasyonlar, K2-18b'nin "yaşam dolu bir okyanusa" sahip olabileceğini düşündürtüyor.

Ancak, bu kimyasalların abiyotik (biyolojik olmayan) kaynaklardan da gelebileceğini ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Yine de şöyle devam ediyor: Eğer K2-18b gerçekten yaşanabilir bir okyanus dünyasıysa, bu tabloya tam oturuyor çünkü o zaman bu molekülü, ki Dünya'da deniz yaşamıyla ilişkilidir, potansiyel olarak deniz canlıları üretiyor olabilir.

Yani uzaya bir yolculuk yapmamıza gerek kalmadan, oranın nasıl koktuğunu deneyimlemek mümkün olabilir.

Uzayın kokularının çoğu bize tanıdık ve Dünya'da da mevcut. Barcenilla da dâhil olmak üzere birkaç kişi uzayın kokusunu yeniden yaratmaya çalıştı.

"DÜNYANIN KOKUSUNA BENZER HİÇBİR ŞEY YOK"

Doğa Tarihi Müzesi'ndeki sergide Mars kokusu kapsülüne kendi burnumu uzattığımda, pas, toz ve hafif bir nem kokusu alıyorum.

Koku bir anıyı canlandırıyor: Bir garajın arka köşesi, eskiden sevilen kitaplarla dolu karton kutuların ve nesiller öncesine ait mobilya parçalarının bulunduğu yer.

Tanıdık, çocukluğa ait bir koku.

Ama belki de en değerli kokusal hazine, uzayın derinliklerinde değil, burada Dünya'da bulunur. "Kendi gezegenimizin kokusuna benzer hiçbir şey yok" diyor Sharman.

1991'de eve dönüşünü hâlâ çok canlı bir şekilde hatırlıyor:

"Mayıs sonuydu, yani Orta Asya'da bile, o gün zemin tamamen kuru değildi."

Uzay aracı yere indiğinde birkaç kez zıpladı ve altındaki bitkileri ezdi. "Kazakistan'daki pelin otu çalılıklarının üzerine indik," diye anımsıyor o günü Sharman:

"Kapak açıldığında içeri dolan taze hava muhteşemdi. Koku harikaydı, gerçekten lezzetliydi."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün Karikatürü