
Demiryolları, karayolları, elektrik üretim santralleri, bakanlıklar, üniversiteler ve hastanelerin de aralarında bulunduğu kamu kurum ve kuruluşlarındaki 600 bine yakın işçiyi kapsayan 2025 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerinde süreç devam ediyor.
İktidarın önerdiği zam oranını yeterli bulmayan TÜRK-İŞ'e bağlı sendikaların başkanları ve üye işçileri, Sakarya Caddesi'nde Kamu İşçisi Sözleşme Protokolüne ilişkin basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması, Türk Metal Sendikası Ankara Şube Başkanı Nihat Zengin tarafından okundu.
“ÖYLE BİR TEKLİF Kİ İŞÇİNİN EMEĞİNİ ADETA YOK SAYMIŞLARDIR”
"Eylem planımız doğrultusunda bir adım daha atıyoruz. Alanlardayız, meydanlardayız. Kitlesel olarak sesimizi yükselteceğiz" diyen Zengin, açıklamasında şunları kaydetti:
“Eylem planımız doğrultusunda bir adım daha atıyoruz. Alanlardayız, meydanlardayız. Kitlesel olarak sesimizi yükselteceğiz. Görüyoruz ki ne bizi duyan olmuş, ne de halkın gerçekleriyle yüzleşen. Hükümet geçtiğimiz hafta cuma günü yapılan toplantıda bizlere yine geçim şartlarına emeği uygun olan, kabul edilebilecek bir teklif sunmamıştır. Hatta öyle bir teklif ki işçinin emeğini adeta yok saymışlardır. Bize reva görülen ücret tüm ülkede işçi kitlemiz ve kamuoyu tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Neden mi üzüldük? Bir söz vardır bilirsiniz; Baltayı ağaca vurmuşlar. Balta ağaca 'Neden üzüldün?' diye sormuş. Ağaç demiş ki, 'Senin bana yaptığına değil, sapın gövdemdendir ben ona üzüldüm.' demiş. Bizi yönetenlere söylüyoruz; Bu ülke hepimizin ve biz ülkemize milletimize hizmet ediyoruz. Siz bunu unuttunuz bunu. Biz ona üzüldük.
“BİZ EMEKÇİYİZ, İŞÇİYİZ, KÖLE DEĞİLİZ!”
Buradan meydanlardan bir kez daha sesleniyoruz. Biz emekçiyiz. Biz işçiyiz. Biz köle değiliz. Biz çalışıyoruz, onlar oyalıyor. Biz üretiyoruz, onlar görmezden geliyor. Taleplerimiz duyulana kadar, haklarımız teslim edilene kadar, emek mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. İşte bu yüzden artık sokaktayız, meydanlardayız, alanlardayız. Geçinemiyoruz. Zordayız.
“GERÇEKLERİ GÖRMEK İSTİYORSANIZ TÜİK’İN RAPORLARINA DEĞİL, İŞÇİNİN BOŞ TENCERESİNE BAKIN”
Eylemse eylem, grevse grev. Meydanlarda mı yatacağız yatarız, aç mı kalacağız kalırız. Zaten çalışan biziz, zaten aç kalan biziz. İşçiyiz biz işçi. Hakkımızı alana kadar, direne direne kazanacağız. TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla halkın yaşadığı gerçekler arasında dağlar fark var. TÜİK in verileri yaşadığımız geçim sıkıntısını yansıtmıyor. Mutfakta yangın var, ama TÜİK hala ‘güzel havalardan’ bahsediyor. Biz emekçiler pazarda, manavda, sokakta gerçek enflasyonu yaşıyoruz. Açıkladığınız veriler bu yangını ne söndürebilir, ne de gizleyebilir. Pazardan eli boş dönen emekçi TÜİK’in verilerine değil, cebindeki üç kuruşa bakarak yaşamaya çalışıyor. Gerçekleri görmek istiyorsanız TÜİK'in raporlarına değil, işçinin boş tenceresine bakın.
“SADAKA DEĞİL, HAKKIMIZI İSTİYORUZ”
Ülkemizde vergi yükü işçinin, emekçinin sırtına bindirilmiş. Maaşlarımız daha cebimize girmeden yüzde 27’si eriyor. Az kazanandan çok vergi alan bir sistemde adaletten söz edilemez. Yanlış hesaplarınızın faturasını biz emekçilere ödetemezsiniz. Çıkıp bir sokağa bakın, çarşıya, pazara bakın. Sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Kuru vaat değil, toplu sözleşme hakkı istiyoruz. Adil bir ücret, güvenli bir gelecek istiyoruz. Onurlu bir yaşam talebimizden geri adım atmayacağız. Emeğimizi yok sayanlar işçinin sesini duyana kadar susmayacağız. Sokaklardayız. Meydanlardayız. Alanlardayız.”