Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutukluluğunun 1'inci yılında gerçekleşen miting için Esenyurt halkı Cumhuriyet Meydanı’na akın etti.
CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL SESLENDİ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün 29 Ekim törenleri nedeniyle bu akşamki mitinge düşük katılım olacağına ilişkin iddiaların olduğunu hatırlatarak "'Siz Esenyurt'u tanımıyorsunuz' dedim" sözleriyle konuşmasına başladı.
Özel konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Darbeci kuşatmaya karşı direnmek üzere buradayız. Belki ilk saldırı burada oldu. Ama şunu da kimse unutmasın, ilk direniş de burada oldu. Onlar dalga dalga operasyonlarla bizi, sizi sindirebileceklerini sandılar. Onların dalga dalga operasyonlarına karşı mücadeleyi dalga dalga büyütenlere selam olsun, helal olsun. Öncelikle iki önemli teşekkürüm var. Bunlardan biri: Ahmet Özer, Esenyurt’a seçildi. O süreci konuşacağız. Ama gözaltına alındığı andan itibaren hem Ahmet Özer‘e, hem siyaset arkadaşlarına ve bürokratlarımıza, hem de daha sonraki süreçte mağdur tüm ailelere dayanışma gösteren Özer ailesine; kızına, oğluna, eşine yürekten teşekkür ediyorum. İlk Esenyurt’un iradesine saldırıldığında koştuk, geldik. MYK toplantımızı Esenyurt İlçe Başkanlığı’nda yaptık. Sonra da çıkıp bu meydana sizlere seslendik. Mücadele edeceğimizi, haklı olduğumuzu, büyük bir haksızlığa muhatap olduğumuzu söyledik. O gün Cumhuriyet Halk Partisi’nin İlçe Başkanı Hüseyin Ergün’dü. O günden bugüne bu meydanda 160 gün nöbet tutuldu, mücadele edildi. Hüseyin Başkan’a ve önceki il, ilçe yönetimine yürekten teşekkür ediyorum. Ardından sevgili Cafer Çakmak Başkan, görev devir teslimi yaptılar. Ancak bir bayrak yarışı olarak onlar da Esenyurt Belediyesi için verilen oyları, Ahmet Özer‘e verilen görevin Cumhuriyet Halk Partisi‘ne emanet olduğunun bilinciyle aynı mücadeleyi sürdürüyorlar. İlçe yönetimimize, önceki ve şimdiki yönetime yürekten teşekkür ediyoruz. Tabii bu mücadeleyi Cumhuriyet Halk Partisi’nin mücadelesi olarak görürsek yanılırız, haksızlık yapmış oluruz. İlk günden beri bu meydanda bizimle dayanan tüm muhalefet partilerine, sendikalara, derneklere, Esenyurt’un ve İstanbul’un tüm dinamiklerine yürekten teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız. Bu meydan, Esenyurt kurtuluşun tek başına olmadığını, ‘Ya hep beraber, ya hiçbirimiz’ dediğimizi Türkiye’ye duyurdu. İşte bu sayede biz bir yıldır korkutmak isteyenlere karşı korkuyu evde biraktığımızı, sindirmek isteyenlere karşı sinmeyeceğimizi ve Esenyurt’un iradesine saygı duymayanlara karşı mücadele edeceğimizi dosta ve dost olmayana gösterdik.”
“REKOR OYLA ESENYURT’U AHMET ÖZER’E TESLİM ETTİNİZ”
“Profesör Doktor Ahmet Özer, ömrünü Türk - Kürt kardeşliğine adayan bilim insanı. Biz yerel seçimlerde ona güvendik, ona inandık. Önceki dönemki belediye başkanımızla da hiçbir sorunumuz yoktu. Ama Esenyurt’ta bir sesi duyduk. Buradan Türkiye’ye Esenyurt İttifakı’nın sesini, Türklerle Kürtlerin kardeşliğinin önemini, iradeleri ortaklaştırarak bir büyük başarının kazanılabileceğini, dostluğu ve kardeşliği gösterdik. Yüzde 51 oyla Türkiye’nin en büyük ilçesini bir rekora imza atarak Ahmet Özer’e teslim ettiniz. O günden bugüne yaşananları birazdan konuşacağız. Ama ben gündüz gözüyle her Esenyurt’a geldiğimde ve buradan geçtiğimde, Beylikdüzü’ne geldiğimde hep bir şey görürüm. Yolun bir tarafı Esenyurt, bir tarafı Beylikdüzü. Esenyurt’a bakarsınız, maalesef kent suçları müzesi. Esenyurt‘u yıllar yıllar önce kaybettiğimizde nüfusu 100 bini yeni geçiyordu, yıllar sonra AK Parti’den 1 milyona yakın bir nüfusla aldık ve şimdi onu da geçti. Yolun bir tarafı, Esenyurt; kent suçları müzesi. Yüksek katlar, arasından hava geçmeyen yüksek yüksek bloklar, yeşile hasret sokaklar… Bir tarafta ise üç - dört katlı imar planlarıyla ve doğru uygulamalarıyla Beylikdüzü. Bir tarafı, yıllardır AK Parti yönetti; kişi başına 0,5 metrekare yeşil alan. Bir tarafı, Mehmet Murat Çalık çizdi. Önce Ekrem İmamoğlu, sonra Murat Çalık yönetti; kişi başına 10 metrekare yeşil alan. Bir tarafta, Esenyurt’a yapılan AKP kötülüğü. Bir tarafta, ranta değil kente, halka önem veren yönetim anlayışı. İşte İstanbul’da, Esenyurt‘ta bizi, Ahmet Özer’i göreve çağıran bu anlamda halkçı bir belediyeciliğin Esenyurt tarafından hak edildiğini düşünen Esenyurt’lu vatandaşlarımızdır.”
“209 GÜN GÖREVİNDE KALABİLDİ”
“İşte bu sebeple Ahmet Özer kentin makus talihini değiştirmek için kolları sıvadı. Görevinde 209 gün kalabildi. Bakın tam bir yıldır burada. Oysa sizler ona 19 ay boyunca bu hizmeti etmesi için görev verdiniz. Ona sadece yedi ay kadar bir süre tahammül edebildiler. Ahmet Özer, o 209 günde sadece 15 bin kişilik bir aşevi açtı. Bir kreş açtı, dördünün temelini attı. 600 öğrenciye eğitim desteği verdi. 3 bin öğrencinin kayıtlarını yaptırdı, kurs vermek için başlattı. 23 okulun boyasını, bakımını, onarımını üstlendi. 100 bin ton asfalt attı.120 bin metrekare parke taşı döşedi. Kıraç ve Sanayi bölgelerindeki imar sorunlarını çözdü. Planladığı beş festivalden üçünü gerçekleştirebildi. Tutuklanmasa bir hafta sonra Emeklilik Lokali açılacaktı. O lokali açmadılar, açtırmadılar.
“BU SUÇ DEĞİLDİR, BUNUN ADI ‘DEMOKRATİK SİYASETTİR”
“Bir yıl önce bu işleri yapan ve nicelerini yapmak için heyecanla koşturan Ahmet Özer’i laf aramızda ‘Teröristtir’ diye, ‘Teröre destek veriyor’ diye tutukladılar. O günlerde birileri ‘kent uzlaşı’nı suç sayıyordu ve iddianamelere şöyle yazıyordu: ‘Batıda belediye kazanacak gücü olmayan Kürtler, kent uzlaşısıyla belediye meclislerinde görevlendirilmek suretiyle Kürtlerin oyları alınmış, onlara belediye meclislerinde temsil imkanı tanınmıştır.’ Bu ‘kent uzlaşısı’yla ilgili arkadaşlarımıza sorulan sorunun özü, tam ortası. Diyorlar ki ‘Siz Kürtleri liselere yazdınız, onlardan oy aldınız. Onlara hak etmedikleri bir temsil verdiniz.’ Buradan bu gafillere söylüyorum: Bunun adı ‘suç’ değildir, bunun adı ‘demokrasi’dir, ‘demokratik siyaset’tir. Suçsa o suçun tek sahibi benim. Buradayım, hepsini ben üstleniyorum. ‘Esenyurt Belediyesi’ni DEM kazanamayacak, Şişli’yi kazanamayacak’ diye Kürtleri DEM’den, DEM’i Kürtlerden, siyaseti bundan ibaret gören kafayı reddediyorum. Buradan açıkça ifade ediyorum: DEM, kendi siyaseti olan, saygın yöneticileri olan, siyaseti olan, üyeleri olan resmi bir partidir. Sonuna kadar saygı duyuyorum. Diğer yandan Kürtler DEM‘den, DEM de Kürtlerden ibaret değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, Kürtlerle ilişki kurmak için illa gizli anlaşmalar yapmak zorunda değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, seçmenin analizini yapar, gerekli görüşmeleri yapar, doğru isimleri listesine koyar, onların temsilini sağlar. Bu da Kürtlerin anasının ak sütü gibi helaldir. Bunu suç görmek ırkçılıktır, ötekileştirmektir. Bunu suç görmek kendini, bu ülkeyi, hatta bu ülkenin kuruluşunu inkar etmektir. Çanakkale’de Kürt ve Türk koyun koyuna yatıyorsa, Esenyurt‘ta da kol kola siyaset yapabilir. Buna kimse engel olamaz. İşine gelince Kürtlerden destek isteyip, işine gelince onlara sırtını dönen; işine gelmediği zaman Kürtlerin partisini, oy verdikleri partinin Eş Genel Başkanlarını dokuz yıl hapiste tutan ve sonra başka sebeplerle gelişince Kürtlere el uzatan, çıkar ilişkisi kuran AK Parti anlayışı yerine Kürtleri eşit yurttaş, eşit vatandaş gören ve bundan sonra da görecek olan demokratik bir kardeşliğin önünde saygıyla eğiliyorum.”
“BU NUMARALARLA AHMET ÖZER’İ ALIP İÇERİYE KOYDULAR”
“Bu şartlar altında seçilen ve suçu Türkiye’nin en büyük ilçesini AK Parti’ye kaptırmamak olan Ahmet Özer’i aldılar, içeriye attılar. Atarkenki iddiaları neydi biliyor musunuz? Onu terörle ilişkilendiriyorlar. Bir hemşerisi ölmüş Van’da. Anneleri ölmüş, oğullarından birini aramış ve demiş ki ‘Anneniz sizin gibi çok kıymetli evlatlar yetiştirmişti. Mekanı cennet olsun.’ Efendim o altı oğlandan biri, bir terör örgütüne kayıtlıymış, ‘kıymetli evlatlar’ diyerek Ahmet Özer terörü ve teröristi övmüş. Taziye ha taziye. Taziye verilen başka bir kardeş, terörden suçlanan başka bir kardeş. Ana için taziyeden terör çıkaran bir anlayış var. Diğer tarafta Ahmet Özer‘e diyorlar ki ‘Terör örgütüne para yardımı yapmışsın.’ Diyor ki ‘Tövbe yapmadım.’ Diyorlar ki ‘Bu teröriste para yollamışsın.’ Bir bakıyor tarihe, tutara bakıyor. Van’daki dairesinin aidat borcu birikmiş, apartmanın yöneticisi IBAN vermiş. Yöneticiye aidat parasını yollamış. O yöneticiden devlet bir terörist çıkartmış. ‘Ahmet Özer de terör örgütüne yardım yaparmış.’ Apartmanın aidatı kadar. Şuna bakın. Zaman geçiyor, unuturuz. Bunları ısrarla anlatmak, hatırlatmak lazım. Efendim ‘Remzi Kartal’la telefon görüşmesi.’ Hatırlamıyor. Kendisinin önüne kanıt olarak konulamıyor. Ama diyor ki ‘Kayıtlarda Remzi Kartal’la telefon görüşmesi var.’ Ahmet Özer, Remzi Kartal’la bir telefon görüşmesi yaptı mı bilinmez ama AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, Remzi Kartal’la onlarca kez telefonda, hatta yüz yüze görüşmüş. Bunu söyleyince diyor ki Sayın Yayman, ‘Evet görüştüm. Ama ben akademisyendim. Akademisyen kimliğimle görüştüm.’ Peki Ahmet Özer görüşmeyi yaptığı zaman neydi? Vali miydi, genelkurmay başkanı mıydı? O da akademisyendi. O telefon görüşmesini yaptıysa, eğer o telefondan terör çıkıyorsa vallahi kusura bakmasınlar. AK Parti milletvekillerinden daniskası çıkar, daniskası. Açıkça ortada. İşte bu numaralarla Ahmet Özer‘i alıp içeri koydular.”
“BAŞKAN YARDIMCIMIZ İÇİN DE TAHLİYE BEKLİYORUZ”
“Tabii burada bir ismi daha anmam lazım. Size hizmet eden birisi. Belediye Başkan Yardımcımız İbrahim Halil Çalış‘ı tanıyor musunuz? Halil Bey, belediye başkan yardımcısı. Devlet memuru. İhale yetkilisi falan değil. Birazdan anlatacağım süreçte onu da alıp Paşakapısı Cezaevi’ne koydular. Siyami Ersek Hastanesi diyor ki ‘Kalp kapakçığını değiştirmemiz lazım. Eğer şimdi ameliyat etmezsek ileride çok daha büyük sorunlar yaşayacak. Geri dönüşü olmayan sorunlar yaşayacak.’ ‘Yap ameliyatı’ diyorlar. ‘Biz hastaneden cezaevine taburcu edersek o ameliyat doğru olmaz. Çıkınca yapalım’ diyorlar. İşte o tahliye için tensip tutanağını bekliyoruz. Buradan hem sevgili Ahmet Özer için, hem haksız yere içeride tutulan bütün belediye başkanlarımız; Adana’dan üç başkanımız için, İstanbul’dan başkanlarımız için herkesle birlikte ki tahmin ediyorum tensip tutanağının son günü 3 Kasım. Artık bu zulüm yeter. Hepsi için tahliye bekliyoruz. Tutuksuz yargılama bekliyoruz. ‘Hak, hukuk, adalet.
“TUTUKLULUĞUNU YEDEKLEDİLER”
“Şimdi burada zurnanın zırt dediği yer şu. Ahmet Hoca’yı sözde terörle aldılar. Sözde terörle tutukladılar. Sonra bir şey oldu ve geçen sene 1 Ekim’den itibaren bir süreç başladı. Adına bir şey de koymadılar ama ‘Süreç süreci’ dediler gittiler. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak silahların susacağı, gözyaşının dineceği, terörün olmayacağı, kardeş kavgasının olmayacağı her şeyi destekleriz, cesaretle de desteklemeye devam ediyoruz. Ama hal böyle olunca düşündüler, şimdi Ahmet Özer’in yaptığı suç olmaktan çıktı. ‘Ne yapacağız?’ Elbette tutukluluğu ortadan kalkacak. Kalktı. Ama kalkmadan önce bu sefer bir ihale üzerinden onun tutukluluğunu yedeklediler. İşte o ihale dedikleri arkadaşlar, hatırlayalım: Ahmet Özer gözaltına alındığı gün ihale kesinleşmemişti. Daha askı, itiraz süresindeydi. Ahmet Bey’i terörden alıp koydular. O gün de kesinleşmeyen ihale, kayyım atandı, beklendi, kayyım itiraz etmedi. İhaleyi inceledi, kabul etti. Nisan - Mayıs’a kadar hizmet aldı. O ihaleyi alanlara para ödedi ama Ahmet Özer’i sonra bu ihaleden sorumlu tutup içeriye koydular. Ve terörden serbest kaldığı halde şimdi bu dosyadan içeride tutmaya devam ediyorlar. Terör dosyasından derhal beraat bekliyoruz. Bu dosyayla ilgili acilen tüm bürokratlarıyla birlikte tutuksuz yargılama bekliyoruz. Ahmet Özer’in masumiyetini Esenyurt biliyor, biz biliyoruz.”
“ESENYURT’UN MALINI BAKANLIĞA VERDİ”
“Kayyıma gelince de şunu hatırlatmadan geçmiyoruz. Milyarlarca liralık Lise Kampüs Projesini bakanlığa devretti. Esenyurt’un malını gitti Milli Eğitim Bakanlığı’na verdi. Belediyenin 10 dönüm arazisini Sağlık Bakanlığı’na verdi. Sizin malınızı Sağlık Bakanlığı’na verdi. 38 cami ve altındaki yüzlerce işletmeyi, o yüzlerce cami altındaki işletmelerin gelirleriyle belediyeye para kalacak, size hizmetler yapılacaktı. ‘Ben gideceğim, Ahmet Özer gelecek. Bu yüzlerce belediye binasının, belediye dükkanının kirasını Esenyurt’a hizmet diye getirecek’ diye, tuttu yüzlerce dükkanın parasını Diyanet’e devretti. Esenyurt’un parasını. Ahmet Başkan’ın başlattığı Yılmaz Güney Müzesi Projesini, Ahmet Kaya Müzik Konservatuarı Projesini, Barış Manço Çocuk Evi Projesini, Yaşar Kemal Projelerini durdurdu, olduğu gibi bıraktı. Ahmet Özer olsaydı bakın MHP’lilerin çok sevdiği, hepimizin sevdiği dünya görüşü MHP’ye yakın, Barış Manço Çocuk Evi de yapıyordu, Ahmet Kaya Müzik Konservatuarı da yapıyordu. Bu hazımsız kayyım, bu beceriksiz kayyım, bu iş bilmez kayyım orada işgale devam ediyor, Ahmet Özer de Silivri’de çile çekiyor. Yazıklar olsun hepsine, yazıklar olsun.”
“BİR GÜN YENİDEN ESENYURT İLE KUCAKLAŞACAKLAR”
“Şimdi meydanda dört farklı slogan var ama bana bu çok mantıklı geldi. Buraya katılalım. Ne diyorsunuz? ‘Tayyip istifa.’ Buradan bu konuyla ilgili son bir şey söyleyeyim. Bu Aziz İhsan Aktaş, çeşitli belediyelerde, Gaziosmanpaşa’da, bir tane araç, efendim bir başka belediyede iki araç. Seçim öncesi varmış il ilçe başkanlıklarına, AK Parti ile çalışan yerlermiş bunlar. ‘Aman CHP gelirse aram bozulmasın’, kendi ifadesi ‘10 tane AK Parti‘ye veriyorsa, iki tane de CHP’ye sesli araç dolaştırmış.’ O araç üzerinden belediyelere operasyonlar yapılıyor. Bugün bir karar çıktı. Biz geldiğimizde Ekrem Başkan ‘Şu İBB‘nin arabalarını bir gösterin’ dedi. 2 binden fazla araba kayıp. Bunların bazısı makul yerlerde. Adliyeler istiyor verilmiş, çeşitli kaymakamlıklar istiyor, polisin ihtiyacı var verilmiş. Ama bazıları olmayacak yerlerde. Mesela 59 araç karşısında yazıyor, AK Parti il başkanlığına verilmiş. Markası, plakası, şasi numarası ve ne kadar kaldığı. Hemen hemen hepsi 3,5 yıl AK Parti il başkanlığında. İl Başkanının, il başkan yardımcılarının ya da Ankara’dan buraya gelen yöneticilerin emrinde AK Parti il başkanlığında dolaşmış. Seçimden önce bir aylık, iki araçla belediye başkanını seçim öncesi kampanya yardımından tutuklayanlar, 59 araç, üç yıl belediyenin parası bir partide, buna İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik verdi, takipsizlik. Diyor ki ‘Efendim bu konuda daha önce Ekrem İmamoğlu bunu yapmıştı. Süleyman Soylu da elinden dosyayı kapmıştı. Bir rapor yazmıştı. Suç unsuru yoktur. O yüzden benim de bunu araştırmama gerek yoktur’ diyor. Ey İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, bu belediyelerin bütün dosyaları Sayıştay denetiminden geçti. İçişleri Bakanlığı’nın müfettişlerinin denetiminden geçti, iç denetimlerden geçti, bir suç bulunmadı. Sen dosya çekip çağırıp, itirafçı uydurup buna bakıyorsun. 59 tane araç, 3,5 yıl AK Parti tarafından devlet malı kullanılmış. ‘Buraya Süleyman Bey bakmıştı, kusur bulmamıştı. Ben de buna takipsizlik veriyorum’ diyorsun. Sen bunu takip etme ama ben bu dosyayı da yaptığın bütün AK Parti kayırmacılıklarını da ömrüm yettiğince takip etmezsem, yakandan elimi çekersem namussuzum. Şimdi Türkiye’nin öbür taraflarında ne işler çeviriyor onu da söyleyeceğim de ama biz her yerde ışıkları yakıp çoğunlukla Yiğidim Aslanımı söylüyoruz. Ama bugün akşam Esenyurt meydanından Ahmet Özer’e, arkadaşlarımıza telefon ışıklarımızla birlikte bambaşka bir şarkıyla seslenelim. Elbette bu arkadaşlar çıkacak bir gün, Esenyurt’un belediyesine gelip tekrar oturacaklar bir gün. Esenyurt’la kucaklaşacaklar bir gün. Kürt’ü Türk'ü kol kola dost kalacaklar bir gün. Hep birlikte söyleyelim, Ahmet Özer‘e gidiyor. Bütün siyasi tutsaklara gidiyor.”
“UTANMASALAR ‘ROMA’YI DA SEN YAKTIN’ DİYECEKLER”
“Birçok meydanda birçok şarkı söylüyoruz. Öncelikle ilk kez burada Bir Gün’ü söyledik. Muhteşem Esenyurt korosuna bir yürekten alkış. Benim için bir alkışlayın kendinizi. İkincisi birçok meydanda bu otobüsün üstünden birbirimize söz veriyoruz. Size söz veriyorum çok uzakta olmayan bir gün Ahmet Özer çıkacak, buraya gelecek, hep birlikte belediyeye gideceğiz. O zaman Ahmet Özer’in ak alnına değil ama ak ellerine ellerimle kına yakacağım o gün. Söz veriyorum. Değerli Esenyurtlılar, Esenyurt‘ta başlayan darbe pratiği, 19 Mart‘ta darbeye dönüştü. Darbenin ilk iddianamesi 10 ay sonra çıktı, bir günde çöp oldu. Önce arkasında durmaya kalktılar, ‘Şunlar var, bunlar var.’ Kanıt yok, ispat yok. Benzer durumdaki AK Partili’ye bir şey yok. MHP’liye bir şey yok. Ama Cumhuriyet Halk Partili olunca iftira çok, hakaret çok. İBB iddianamesinin ekimde gelmesi bekleniyordu, hala yazamadılar. Artık kimseyi bu iddianamelerle hapiste tutamayacaklarını gördükleri için yeni bir yalana, komik bir yalana sarıldılar. Karadeniz’in yiğit evladı, Ekrem İmamoğlu’na ‘terör’ dediler olmadı, ‘hırsız’ dediler olmadı, ‘yolsuz’ dediler olmadı, ‘rüşvet’ dediler yapışmadı. Şimdi döndüler ‘casus’ demeye kalkıyorlar. Ekrem Başkan’ın dediği gibi utanmasalar ‘Roma‘yı da sen yaktın’ diyecekler. Hüseyin Gün diye bir kişiyi bulmuşlar, İsrail’e, İngiltere’ye, ABD’ye casusluk yapmış. Bir kez nezaketen ‘annem’ deyip yanında getirdiği bir kadınla, kendini ziyarete gelen kişiyle 9 dakika odasında durmuş, bir fotoğraf çektirmiş Ekrem Bey. Bunun üzerinden ‘Efendim bu Hüseyin Gün casusmuş, İstanbul’un verilerini İngiltere’ye satmış, İngiltere’ye casusluk yapmış’ diyorlar. Oysa kendi ifadesinde Hüseyin Gün İstanbul’un verilerinin 2019 öncesi dark web sitelerine düştüğünü, bunu gördüğünü, bu verilerle bir şeyler yapılabileceğini söylediğini söylüyor. Ama diyorlar ki ‘Bu kişi İngiliz casusu.’ Buradan vicdanı olan herkese söylüyorum. Bir; bu Hüseyin Gün denen kişinin Ekrem Başkan’la, annesiyle beraber bir fotoğrafı var. Oysa AK Partili milletvekilleriyle, çok sayıda AK Partili yöneticiyle birlikte İngiliz Lordlar Kamarasına gidip orada Türkiye oturumuna katılmışlığı var. Ve AK Partililerle İngiltere’ye gidip, İngiltere’de günlerce gezip, kulisler yapıp, Lordlar Kamarası’nda Türkiye toplantılarına katılmakla casus olunmuyor. Ekrem Başkan’la bir fotoğraftan casusluk icat etmeye çalışıyorlar. AK Parti’nin, MHP’nin seçmenlerine hem sesleniyorum, hem hatırlatıyorum. Bilmeyenlere de gazetecilere de ‘Dönüp bir oraya bakın’ diyorum. Ankara Ağır Ceza 23, Ankara Ağır Ceza 28, Ankara Ağır Ceza 33. Mahkemeler, Ankara İdare Mahkemesi 27. Bu dört mahkemede başta MİT’in, 86 milyonun bütün verilerini çaldırdığı, sekiz bakanlık ve bağlı kuruluşlarının hepimizin sağlık verilerini, emeklilik verilerini, gelir - vergi bilgilerini çaldırdıkları davalar görülüyor. Türkiye’de herkesin bilgileri yurt dışında internetten satılıyor. Efendim ‘4 milyon İstanbullu İstanbul Senin’i kullanmış, bunu server’ı yurt dışındaymış.’ Be Allah’ın adamı bütün devlet bankalarının verileri yurt dışındaki bulut hesaplarında tutuluyor, bunu bütün herkes biliyor. Ama utanmadan İstanbul’a bu karayı çalarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza ‘casus’ demeye kalkıyorlar.”
“BOZUK DÜZENDE SAĞLAM ÇARK OLUR MU?”
“Buradan, Esenyurt‘tan şunu söylüyorum. Ne Ahmet Özer’den terörist çıkar, ne Ekrem İmamoğlu’ndan casus çıkar. Her türlü pisliğin çıktığı ama sizin tarafınızdan örtbas edildiği bu millet tarafından biliniyor. Bunun da acısı sizden eninde sonunda yavaş yavaş çıkar. Buna eminim, buna inanıyorum. Çünkü memlekete bak. Bugün bir de çıkmış Alman Başbakanı’nın, Şansölyesi’nin yanında ‘Efendim gördünüz’ diyor, ‘Gördünüz. Kaç tane hakemde kumar çıktı.’ Ya kardeşim bozuk düzende sağlam çark olur mu? Bu ülkede sınava giriyorsun, soru FETÖ’cülerden çıkıyordu, şimdi başka taraftan senin yandaşlarının okullarından, dershanelerinden çıkıyor. Mülakata giriyor pırıl pırıl çocuklar, bırak AK Partili olmak da yetmiyor artık. AK Parti’nin en tepesinden torpil yoksa mülakatlar boş çıkıyor. Atama bekliyor öğrenciler, atama bekliyor olmuyor. Ümitleri boş çıkıyor. İntihar edenler, yaşamına son verenler oluyor. Mahkeme kapısına güven, anketlerde yüzde 18 çıkıyor. Milli Piyango her seferinde aynı taraflara çıkıyor diye kimse artık yılbaşında bile bilet almıyor. Kimse Milli Piyango‘ya bile güvenmiyor. Şimdi 571 hakem var Türkiye’de. 23 yıldır sen yönetiyorsun. Yani bir hakem 14 yaşındaysa sen iktidara geldiğinde, şimdi 37 yaşında artık ve maç yönetemiyor. Bu sistemin tamamı senin döneminde kurulmuş. 571 hakemin 371’i bahisçi çıkmış. 152’si aktif olarak bahis oynamış. İzmir’de Göztepe’ye haksız kırmızı kart vermiş hakem. Aynı gün Kuzey Kıbrıs’tan birisi 5,5 milyonluk kırmızı karta bahis oynamış. Memlekette tuz kokmuş, ahlak bitmiş. Yöneten adam bunları üstüne almıyor, ‘Devletimiz ne yapsın, yargımız üstüne düşeni yapmasın mı? Bunların üstüne gidiyor’ diyor. Bunların üstüne gitmek yetmez. Bu millet bu seçimde senin üzerini çizecek, bu pisliği bitirecek, tertemiz bir Türkiye’yi başlatacak.”
“MUHİTTİN BÖCEK ‘AHLAKIM EL VERMİYOR’ DEDİ”
“Değerli Esenyurtlular karşımızdaki darbecileri sakın ha sakın gözünüzde büyütmeyin. Bunlar ne devlet, ne millet. Bunlar devletin içinde çöreklenmiş bir avuç basiretsizden ibaret. Millet arkalarında değil. Milleti temsil etmiyorlar. Vicdanlı hakimler, şerefli savcılar elbette çok var. Ama bunlar onların da üzerinde tehdit oluyorlar. Onlara da meslekleri açısından utanç vesilesi oluyorlar. Milleti siyasetle ikna edemeyince kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla, ana kademeyle siyaset üretemeyince döndüler ve bu yargı kollarını kurdular. Şimdi bu yargı kolları, dört bir yandan üstümüze gidiyor. Bakan bugünkü marifetleri… Dediler ki ‘Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek güya itirafçı olmuş.’ Ya Muhittin Böcek neyi itiraf edecek? Muhittin Böcek açıklama yaptı, dedi ki ‘Günde 14 tane ilaç içiyorum. Sürekli yaşamsal güçlükler çekiyorum.’ Covid’de 120 gün yoğun bakımda yattı, 104 gün entübe kaldı. Bu kişi canıyla uğraşıyor. Utanmadan iftira atıyorlar. Açıklama yaptı. Ama sonra bir öğrendik ki bu AK Toroslar çetesi ta oraya kadar hem de dün basına ‘İtirafçı olacaklar’ diye sızdıran da buradakiler. Oradaki başsavcının haberi bile yok. Buradan Muhittin Böcek‘e adam yolluyorlar, ‘CHP’ye iftira at’ diyorlar. ‘Sen bunları söyle. CHP’yi kirlet’ diyorlar. Biz onun peşini bırakmıyoruz ya akılları sıra onlar da buradan Antalya’ya hamle yapıyorlar. Muhittin Bey getirilen iftiranamenin altına yazmış: ‘Mevcut belediye başkanıydım. Adaylığımdan daha doğal bir şey yoktu. Parti ankete baktı, kararını verdi. Beni aday yaptı. Kimseye iftira atamam. Sağlığım el vermiyor ama bu dediğinize de ahlakım el vermiyor.’ Muhittin Bey’e bu ahlaksız teklifi sunanları da onu ve ailesini sağlığıyla sınayanları da Mehmet Murat Çalık‘ı cezaevi hücrelerinde ölüme, kansere karşı savunmasız bırakanları da kalp kapakçığı değişecekken belediye başkan yardımcımızı Paşakapısı’nda yatıranları da Allah’a şikayet ediyorum, millete şikayet ediyorum. Onların hakkını ilk seçimde göreceğinizi, bunların defterini düreceğinizi yürekten biliyorum. Hepinize güveniyorum.”
“İFTİRAYA ALET OLANI KANUN DA MİLLET DE AFFETMEZ”
“Bakın bugün bir iftiracıyı geri tutukladılar, Aydem Soytekin’i. Bu Adem Soytekin’in önüne ‘At buraya imzayı, suçla bunları, kurtar kendini’ demişlerdi. O imzayı attı. Kullandılar. Önce serbest bıraktılar, geçen gün yeniden tutukladılar. Gerekçe; gerçeğe aykırı bilgiler vermek. Yani onun dediklerinin iftira olduğunu şimdi kendi kabul ediyor. Ama sanmayın bunlar masum. Hep anlatıyorum ya. İddianame yazamıyorlar, bütün iftiranameler masada. Kabloları birbirine bağlayamıyorlar. Şimdi bağlantıyı kuramadıklarını ortadan kaldırıp, iftiracı yapıp saldıklarına ‘Bu olmamış, yalan atmışsın’ deyip tekrar içeri atıyorlar. Onun için buradan şunu söylüyorum: Bir suç varsa arkasında duran namerttir. Eğer bir suçu bilip de söyleyen varsa ona söyleyecek söz yok. Ama elbette zordur; evladınla, özgürlüğünle, sağlığınla tehdit edilmek. Ama buna karşı bu AK Toroslar çetesine güvenip iftiraya imza atarsan böyle arkandan çekilirler. Böyle aynı şeyi yaparlar. Doğru söz söyleyene değil, iftiraya alet olana diyorum ki ‘Bu yapılan haksızlığı eninde sonunda kanun da affetmez, millet de affetmez.”
“HASAN MUTLU’YA ‘YA KATIL, YA TUTUKLAN’ DEDİLER”
“Hafta sonu Bayrampaşa Belediyesi’ndeki komediyi izlediniz mi? Rezaleti izlediniz mi? Bakın, darbeciler milli iradeye düşmandır. Bayrampaşa, 30 yıldır bizi seçmedi. Dönüp bir kelime laf etmedik. Doğru adayı aradık. Doğru siyaseti kovaladık. Hasan Mutlu’yu aday yaptık, büyük bir başarıyla Bayrampaşa‘yı kazandık. Belediye Başkanımız Hasan Mutlu‘ya üç kez; önce üç ay önce, sonra tutuklanmasından 15 gün önce, sonra da tutuklanmasından iki gece önce yani tutuklandığından bir önceki gece AKP ve MHP’nin il ve ilçe yöneticileri tarafından tekliflerde bulunuldu. Hasan Mutlu diyor ki ‘Biri kötü niyetli değildi. ‘Abi hallederiz. Sen bizim partiye geç, ben halledeceğim’ dedi. Biri, biraz daha tehdit gibi söyledi.’ İsimleri savcı söyledi; kimininki tapeye girdi, kimininki savcıda. Ama üstüne giden yok. Diğer taraftan ‘Ya AKP’ye katılacaksın, ya da tutuklanacaksın’ dediler. Hasan Mutlu böyle bir şey yapmadı, partisini satmadı, haysiyetiyle oynatmadı ve içeriye atıldı. O içeriye atıldığında CHP’nin AK Parti’den dört belediye meclis üyesi fazlası vardı. Beş belediye meclis üyemizi tutukladılar. Bunu Türkiye’nin dört bir yanında yapıyor, yakın olursa şanslarını deniyorlar. Manavgat’ta da yapmaya çalıştılar. Şile’de de denediler. Her tarafta iradesine sahip çıkan, partisine sahip çıkan, partisini kollamak için icabında cezaevindeyken belediye meclis üyeliklerinden istifa eden Cumhuriyet Halk Partisi‘nin kahraman evlatlarının alınlarından öpüyorum.”
“HİLEYLE, KİRLİ PAZARLIKLARLA BAYRAMPAŞA’YI ALDILAR”
“Bu Bayrampaşa’da bizden seçilip istifa eden iki kişi, iki bağımsızla bir iş pişirmişler. Üstüne de gördüğünüz rezaletleri yaptılar. Biz kazandık seçimi, utanmadan gidip mahkemeden seçimi iptal ettirdiler. Sonra da kurdukları baskıyla, kirli pazarlıklarla, bir oy farkla, hile, hurdayla, desiseyle, rezaletle Bayrampaşa‘yı kazandılar. Şimdi utanmadan seçim kazanmış gibi ‘Bayrampaşa bizi tercih etti’ diyorlar. Buradan bir - iki şeyi hatırlatacağım unutulmasın diye. Buradan bütün savcılara sesleniyorum. Kaan Yürür, AK Parti İlçe Yöneticisi diyor ki Başkanımız Hasan Mutlu‘ya ‘Ben otopark işletiyorum. Geçmiş dönemde parayı bizim partinin Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Gemici çoğunlukla elden alıyordu. Bir kısmı yatmıyordu. Faiz oluyordu, birikmiş oluyordu. Aynı para kaç kere gidiyordu. Allah razı olsun senden. Her gün bankaya yatırıyorum. Benden bir kuruş istemedin.’ ‘Bunu bana savcı sorsun anlatırım’ diyor. Bugüne kadar bunu kayda geçirdi. Ben otobüsten söyledim. Çağırıp da Kaan Yürür’e soru soran yok. İki, Birlik İnşaat. Emin Sönmez ve oğlu Yasin Sönmez. Birlikte tutuklandılar. Yasin Sönmez, Bayrampaşa MHP ilçe yönetimindeydi, partiden attılar. Emin Sönmez, Devlet Bey'le direkt görüşebilen birisi. Diyor ki ‘Belediye Başkanı Hasan Mutlu‘ya 1 milyon TL rüşvet verdiğini söyle, oğlunla birlikte hemen çık. Hiç almayalım.’ diyorlar. Bunu yapmadığım için, Hasan Mutlu Bey’e iftira atmadığım için beni içeri attılar.’ ‘Devlet Bey sesimi duysun’ diyor. Buradan Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum, denemesi bedava. Bir milletvekilinizi Silivri’ye yollayıp, ülküdaşınız Emin Sönmez beyefendi ile konuşsunlar. AK Toroslar çetesinin ülkücü Emin Sönmez ve oğluna ‘CHP’ye iftira at, dışarı çık’ dedi mi, demedi mi? Emin Sönmez namusuyla iftira atmadığı için cezaevine girdi mi, girmedi mi? Şahitlik etmek bedava.
“ANLADINIZ MI NASIL ALDILAR BAYRAMPAŞA’YI?”
“Üç, bütün AK Partili siyasetçilere sesleniyorum: ‘Bayrampaşa‘yı kazandık’ diyorsunuz ya. Sizi, size oy verenlere şikayet ediyorum. Seçimi 19 - 18, hileyle, işaretli oyla, fotoğrafla, ‘Harfin birini - ikisini büyük yaz, ona göre tanıyacağım seni’ diyerek, ‘Bu taraftaki harfi böyle yaz, oradan ayıracağım sen’ diyerek işaretli oyla 19 - 18 kazandınız ya güya. Oy atanlardan biri, Saki Teker. Bu kişi bizden belediye meclis üyesi seçildi. Oradaki bir sosyolog bizden onu istemiş, listemize koydurmuşlar. O Bulgaristan Türkleri, Makedonyalılar dünyanın en namuslu insanları ama içlerinden bir tane böyle adam çıkmış; Saki Teker. Gelmiş belediye başkanına ‘Olmayacak değerde bir yere kaçak büfe yapacağım’ demiş. Hasan Mutlu ‘Olmaz’ demiş. ‘Ben belediye meclis üyesiyim’ demiş. Hasan Mutlu ‘Olmaz’ demiş. ‘Ben yapayım da yıkabiliyorsan yık’ demiş ve gitmiş, yapmış. Hasan Mutlu uyarmış, ‘Olmaz’ demiş. Büfeyi açmaya kalkmış, Hasan Mutlu mühürlemiş. Mührü kırmaya kalkmış. Hasan Mutlu büfeyi kaldırmış. Kızmış, bizden istifa etmiş ve Hasan Mutlu‘ya iftira etmiş. 19 - 18 ya. 19’uncu oy Saki Teker’in olup da belediye benim olacağına 19’uncu ol, senin olsun. Ona da lanet olsun. Sana da yazıklar olsun. Anladınız mı nasıl aldılar Bayrampaşa’yı? Saki Teker, benim memleketimin maalesef yüzkarası çıkmış. Bir rezalet için, belediye meclisine o bizim Makedonyalılardan seçilip konmuş. Bir de Bulgaristan göçmenlerinden konmuş. AK Parti yönetimi sıkıştırdı. Yüzde 90’ı CHP için gözyaşı döküyor hemşerilerimin. Ama bunlar gittiler, oylarını böyle yaptılar. Ama dediğim gibi bu AK Parti’nin hazmetme kapasitesine de midesine de yüreğine de bunları nasıl kabul ediyorsa bunlara da… Bunlara benzemektense bin yıl seçim kaybetmek dahil iyidir.”
“TEKİN ARAS, ARNAVUTKÖY’Ü BUNLARA DAR ETTİ”
“Bitirmeden şunu hatırlatayım. Geçen hafta Arnavutköy’de, yeni ilçe başkanımız Tekin Aras, yüzde 6’lık Arnavutköy‘de yüzde 38 alan Tekin Aras, İmam Tekin. Arnavutköy‘ün imamı Cumhuriyet Halk Partili imam Tekin Aras Arnavutköy Belediyesinin dört yolsuzluğunu anlattı, buradan çağrı yaptık. Dedik ki ‘Asfaltı biz alıyoruz 2 bin 669’a Arnavutköy belediyesi 6 bin 501 liraya. Efendim 10 bin 835 parselde kaçak yer var yıkmadınız, savcılık sorunca ‘yıktık’ diye yazı yolladınız. Başkanın ve yardımcısının villalarını Kanal İstanbul’u görsün diye yükseltmişler, memur Serdar’la Fatih’e ‘imza at’ demiş. ‘Allah’tan korkarız bu imzayı atmayız’ demişler, memuru değiştirip imzayı atıp villasını yükseltmişler. Dördüncüsü de ‘Kelebek Matbaasını 251 milyona AK Parti il başkan yardımcısına sattın’ demişiz. ‘Açıklama yapacağım yarın’ dedi. Bir açıklama yaptı. Tekin Aras da aldı onu bütün Arnavutköy’de rezil etti. Diyor ki, ‘Biz asfalta o parayı almıyoruz’ diyor, EKAP‘tan yüklü çıkmış o parayı aldığını ispatladı. Yeşilbayir’da, ‘Efendim işlemleri biz yaptık’ diyor. Ama yıkmayıp da ‘yıktık’ diye yazı yolladığını inkar edemiyor. Villayı ‘Benim Villam varsa ne olmuş? Ekrem Bey’in de boğazda villası var’ diyor. Ekrem Bey’in boğazda villası varsa Allah benim canımı alsın. Bu utanmaz yalanla orada oturuyorsan daha Allah seni ne yapsın? ‘Kelebek Matbaa’yı evet sattık, AK Partiliye sattık. Dediğiniz paraya sattık da fiyatı biz belirlemedik. Yine o fiyatı SPK belirledi’ diyor. Bu durumu da aynen itiraf ediyor. Tekin Aras, Arnavutköy’ü bunlara dar etti. Dar etmeye devam edecek. Buradan da Tekin Aras’a selam olsun. Arnavutköy’ü gelecek dönem Tekin Aras yönetecek.”
“SONUNA KADAR ARKALARINDA DURACAĞIZ”
“‘Hakan Tosun‘a ne oldu?’ diyor. Jimmy Jip buradan yakın çekersen. Çok güzel yazmışsınız. Biz de işin peşindeyiz, devam ediyoruz. ‘Tele 1’e sahip çık’ diyorlar. Bugün Tolga Mollaveisoğlu’yla görüştük. Tele 1’i belki Tele 1 olarak değil ama oradaki kadrolarıyla Tele 1’i bir başka yerde yaşatacağız, sonuna kadar da arkasında duracağız. Çalışıyoruz. ‘Bu ülkeyi ordudan atılan bir subay kurdu’ diyor. Doğru. Teğmenlerimize de sahip çıkıyoruz. Şimdi ‘Türk gençleri devrimlerin ve Cumhuriyet’in sahibi ve bekçisidir’ diyor. Canım kardeşime de bir kocaman alkış. Kürt gencini alkışlıyorsunuz da Türk gencini niye alkışlamıyoruz? Esenyurt böyle bir yer. Esenyurt’un kardeşliği, dostluğu, komşuluğu; Türkiye’nin geleceğine örnek olacak. Türk’ü - Kürt’ü, Laz’ı - Çerkes‘i, Göçmeni - Boşnak‘ı, kim varsa 83 millet hep birlikte tek çatı altında Türkiye Cumhuriyeti’nde eşit olarak yaşayacak. Söz veriyoruz. Buradan bütün Türkiye’deki çiftçilere bir kez daha bir şeyi hatırlatalım. Bütçe geldi, kanuna göre Gayrisafi Milli Hasıla’nın yüzde 1’i çiftçilere destekleme olarak verilmek zorunda. Bütçe kanununda yüzde 0,2 demişler. Yani çiftçimiz 772 milyar destekleme alacakken, bu bütçeye göre 168 milyar alacak. 604 milyarı AK Parti tarafından çalınacak. Bu ne olacak? Hem çiftçiler yine batacak, para kazanamayacak, perişan olacak. Hem de Esenyurt tüm sebzeyi - meyveyi olması gerekenden çok daha pahalıya yiyecek. Bunun için sözü çok uzatmadan Esenyurt’ta önce bir emeklilerin elini göreyim. Bir de asgari ücretlileri göreyim? Emekli değilse asgari ücret. Emekliler 16 bin lira alıyor. Asgari ücretliler 22 bin lira alıyor. Bir de ‘Geri kalan da işsiz’ diyor buradan bir arkadaş, haklı olarak. Bu işsizlikte şöyle bir rakam var. 27 Avrupa Birliği ülkesinde toplam 13 milyon işsiz var. Tek başına Türkiye’de 13,5 milyon işsiz var. 27 Avrupa Birliği ülkesinde yıllık enflasyon ortalama yüzde 3, Türkiye’de yüzde 33.”
“EMEK KARŞILIĞINI ALACAK”
“Ben hem gençlere söylüyorum, hem hepimize söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bir kere emek karşılığını alacak. Yani emekli maaşı, AK Parti gelmeden önce en düşük emekli maaşı kaç çeyrek altındı? Sekiz. Bakın bir kere şu Esenyurt Kuyumcusu‘nda da girip o hesabı yapayım. Tayyip Bey diyor ki, ‘Tüm Türkiye’yi sarraf sarraf geziyor, bana altın hesabı yapıyor’ diyor. ‘Altın hesabını bırak’ diyor ‘Bilmem ne hesabına bak, şunun hesabını ver’ diyor. Yarın bu Esenyurt Kuyumcusu‘na gidin. Hesabı ortaya koyun. AK Parti geldiğinde asgari ücret yedi çeyrek alıyordu. Şimdi asgari ücret 22 bin lira, çeyrek altın 11 bin lira, iki çeyrek alıyor. Beş çeyrek kayıp. AK Parti olmasaydı, aynı yerde dursaydı, altın hesabı şaşmaz ya, asgari ücret bugün 77 bin liraydı. AK Parti olmasaydı, en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek, bugün 88 bin liraydı. AK Parti 22 bin liraya asgari ücreti, 16 bin liraya en düşük emekli maaşını gerilettti. Kimse ‘AK Parti’den önce de kötüydü, şimdi de kötü’ yalanına inanmasın. AK Parti’den önce iyi değildi, ama şimdi sürünüyor emekli. Doğru mu? Peki bir anlaşma yapalım. Esenyurt Kuyumcusu‘na bir emekli gitse, bir çeyrek altın alsa. Cebine koysa. Eve varsa, bir baksa yok. Ne olur? Deli çıkarsın. Çıkarsın hemen evden kuyumcuya giderken yollara bakarsın. ‘Ben bunu nerede kaybettim?’ Doğru mu? Bulursan bulursun, bulmazsan dövünürsün değil mi? Bakın bir emekli değil her emekli, bir çeyrek değil altı - 6,5 çeyrek, bir sefer değil her ay kaybediyor. Arayacak mısın kaybettiğini? Bir şey yitirildiği yerde bulunur. Böyle yere baka baka gezerken bakıyorsun ya. Hiç bakma. Sekiz çeyrek altın maaş alan emekli, şimdi 1,5 çeyrek alıyorsa 6,5 çeyreği 3 Kasım 2002’de sandıkta kaybettin sen AK Parti’yi getirirken. Doğru mu? Yedi çeyrek altın alan asgari ücretli, bugün iki çeyrek alıyorsa, beş çeyrek altını kaybettiği yerde bulacak. Kaybettiklerinizi kaybettiğiniz yerde, seçim sandığında aramaya ve bulmaya hazır mısınız? Hazır mısınız?”
“MEMLEKETİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ”
“Size şunu söylüyorum. Biz gençler için yasaksız bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa vadediyoruz. Emekliye, asgari ücretliye insanca geçinecekleri maaş vadediyoruz. Tarımla geçinenlere, çiftçilere son Cumhurbaşkanı gibi ‘Al ananı da git’ diyen değil, ilk Cumhurbaşkanı gibi ‘Sen milletin efendisisin’ diyen bir Cumhurbaşkanı vadediyoruz. O Cumhurbaşkanı konusunda bir fikriniz var mı? Bir slogan duyayım. Cumhurbaşkanı İmamoğlu. Çok selam, Ahmet Özer’e çok selam. Bütün belediye başkanlarımıza, yardımcılarına, meclis üyelerimize, bürokratlarımıza yürekten bir dayanışma alkışı. Hem Ahmet Özer’in 3 Kasım duruşmasından beraat bekliyoruz. Hem 3 Kasım’daki, 4 Kasım’daki tensip zaptından bütün arkadaşlarımıza tutuksuz yargılama bekliyoruz. En sonunda da hepimiz eninde sonunda adalet bekliyoruz ve hep beraber Esenyurt‘tan son kez sesimizi yükseltiyoruz. Hak, hukuk, adalet. Bu kötü gidişi durduracağız, irademize de memleketimize de sahip çıkacağız. Dostça, kardeşçe, güzel yarınları birlikte kuracağız. Bu yolu birlikte yürüyecek miyiz? Beraber miyiz? Birlikte yürümeye var mısınız? O zaman yürüyelim arkadaşlar.”
İMAMOĞLU SESLENDİ
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nı dolduran on binlere, 222 gündür tutulduğu Silivri’deki hücresinden seslendi.
İmamoğlu, mektubunda şunları söyledi:
“Silivri’den Esenyurt’a kocaman bir merhaba. Uzun yıllar, rant odaklı imar anlayışıyla büyük bir şehircilik katliamı yaşatılan Esenyurt, 2019’dan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkçı ve icraatçı sosyal belediyeciliğiyle tanıştı. Böylece Esenyurt; sosyal yardımlardan kreşlere, öğrenci yurtlarından bölgesel istihdam ofislerine, kent lokantalarından yaşam vadilerine kadar her alanda hizmet ve yatırım almaya başladı. Rantçı belediyecilik yerini halkçı belediyeciliğe bırakınca, Esenyurtlu kıymetli hemşerilerim de nihayet rahat bir nefes alır oldu. 2024’te değerli yol arkadaşım Prof. Dr. Ahmet Özer, her iki kişiden birinin oyuyla hizmet bayrağını teslim aldı ve canla başla görevine sarıldı.”
“YENİLENLER, YENİLGİYİ BİR TÜRLÜ HAZMEDEMEDİLER”
“Ama yenilenler, yenilgiyi bir türlü hazmedemediler. Önce akademik kariyerini, ömrünü, barışa ve bilime adamış Ahmet Özer hocamızı terörle irtibatlı ilan etmeye kalktılar ve tutukladılar. 2024 yerel seçimlerinde Esenyurtluların iradesinin yönetime en demokratik biçimde yansıyabilmesi için sergilenen çabayı suçmuş gibi göstermeye çalıştılar. Ortaya koydukları sözde kanıtların hukuken, mantıken hiçbir geçerliliği yoktu. Suç ve suçlu yaratmak için uydurulmuş şeylerdi. Sonra, iftira ve kumpasla, tehdit ve şantajla örülmüş, tamamen siyasi amaçlı bir başka dava dolayısıyla Ahmet Özer hocamızı ikinci kez tutukladılar.”
“MEŞRUİYETİ YABANCI GÜÇLERDEN DİLENEN, KOLTUĞUNU KORUMAK İÇİN TAVİZ ÜSTÜNE TAVİZ VEREN BİR İKTİDAR BU”
“Bugün, Esenyurt’un seçilmiş başkanı, değerli yol arkadaşım, Ahmet Özer hocamızın tutukluluğunun birinci yıl dönümüdür. Bir yıldır milli irade, bir yıldır hukuk, bir yıldır demokrasi ayaklar altına alınıyor. Geçtiğimiz bir yılda her geçen gün daha da zalimleşen bir iktidar var karşımızda. Milletin vermediği meşruiyeti yabancı güçlerden dilenen, koltuğunu korumak için taviz üstüne taviz veren bir iktidar bu. Kendi çıkarları uğruna ülkemizin doğal kaynaklarını, nadir toprak elementlerini yabancılara peşkeş çeken bir iktidar bu. Milletimizin artık onlara tahammülünün kalmadığını, bir daha asla sandıkta seçim kazanamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Onun için, yargı eliyle rakibi saf dışı bırakarak seçim kazanmaya uğraşıyorlar.”
“KATIKSIZ BİR YURTSEVERİM”
“Dürüst ve adil bir seçimden, mertçe, yiğitçe bir mücadeleden o kadar korkuyorlar ki, beni saf dışı bırakabilmek için her yalana, her yılana sarılıyorlar. Beni ve arkadaşlarımı casus ilan etmeye kadar getirdiler işi. İşte, açıkça itham ediyorum: Kim, siyasi rakibinden kurtulmak, milletin iradesini baskı altına almak için, casusluk gibi en ciddiye alınması gereken konuları bile alçakça istismar ediyorsa, bilin ki o millet ve devlet aleyhine çalışıyordur. Ben, aziz milletimin iyiliği için her türlü yükü omuzlamaktan, her mihnete katlanmaktan asla geri durmamış, bundan sonra da geri durmayacak bir vatan evladıyım, katıksız bir yurtseverim. Ben, bu cennet vatan uğruna gerekirse canımı vermekte asla tereddüt etmem. Benim milletime, vatanıma, bayrağıma olan sevgimi, bağlılığımı en iyi milletim biliyor.”
“VAKTİ GELMİŞ BİR DEĞİŞİMİN ÖNÜNDE HİÇBİR GÜÇ DURAMAZ”
“Sevgili hemşerilerim; koltuklarını korumak için itibarlarını, milletin sevgisini ve güvenini kaybedenler, yolun sonuna geldiler. Onlar yolun sonunda, ama biz daha yolun başındayız. Onlar sandıktan, milletten köşe bucak kaçıyor, biz ise sandığa, millete koşuyoruz. Hep birlikte, canla başla, umutla cesaretle, yılmadan hedefe yürüyoruz. Hedefimiz; bu cennet vatanı, herkes için, her yerde adaletin ve hürriyetin hakim olduğu… Bolluk ve bereketin kardeşçe pay edildiği… Huzurlu ve mutlu bir ülke haline getirmektir. Amacımız; milletçe, Atatürk’ün önümüze koyduğu hedefe doğru yürümek ve Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktır. Bu hedefe hep birlikte ulaşacağız. Hiçbir güç bizi yolumuzdan döndüremeyecek. Çünkü vakti gelmiş bir değişimin önünde hiçbir güç duramaz! Yılmayacağız, yorulmayacağız ve mutlaka başaracağız. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri zindanı.”
ÖZER: “KÜRT SEÇMENLE CHP ARASINDA BİR KÖPRÜ KURMAMIZDAN KORKANLAR HAREKETE GEÇTİLER”
Mitingin açılışında tutuklu bulunan Belediye Başkanı Ahmet Özer’in mesajı okundu. Özer’in kızının okuduğu mektupta şu mesajlar yer aldı:
“Kardeşlerim, karanlıklar korkakların sığınağıdır. Karanlığın hükmü, cesurlar ortaya çıkıp ışığı yakana kadardır. Siz bugün bu meydanda, bu ışığı yaktınız. Zira, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin bir insanın en onurlu mücadelesi olduğunu biliyorsunuz. Selam olsun özgürlük için mücadele edenlere, selam olsun insanlık onurunu yüceltenlere. Değerli kardeşlerim; 2024 Ekim ayında, Esenyurt'ta başlayan operasyonun üstünden tam bir yıl geçti. Bizim seçimi kazanmamızı içlerine sindiremeyenler, Kürt seçmenle Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir köprü kurmamızdan korkanlar, Esenyurt'ta yıllara sığacak hizmetleri kısa sürede gerçekleştirerek halkın gönlüne girmemizi ve bir Kürt'ün gelip İstanbul'da, Türkiye'nin en büyük ilçesini yönetmesini hazmedemeyenler harekete geçtiler. Hukuku sopa gibi kullanarak, içi boş düzmece bir dosya ile beni gözaltına alıp jet hızıyla tutukladılar. Yerime kayyım atadılar. Halkın iradesini gasp ettiler. Ama bilmedikleri bir şey var: Biz, asla baş eğmeyiz. Biz bu yolu başımız dik, direncimiz yüksek bir biçimde yürüyoruz.”