USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkiye neden bu hâle geldi?

31-12-2025
Çünkü hiçbir şey bir günde olmadı. Çünkü çürüme sessiz ilerler. Çünkü alıştık. Çünkü sustuk. Çünkü “bana dokunmayan yılan” dedik. Çünkü her felaketi tekil sandık, oysa hepsi aynı zincirin halkasıydı.
Yoksulluk tesadüf değil. Yokluk kader değil. Sefalet doğal afet hiç değil. Bunlar bilinçli tercihlerle inşa edilen bir düzenin sonuçlarıdır. Bir ülke durduk yere fakirleşmez; üretimi bitirilir, emeği değersizleştirilir, adalet terazisi kırılır, sonra da “sabredin” denir. Sabır, yönetenlerin halka reva gördüğü tek ekonomi politikası hâline gelir.
Eğitim çöktü çünkü düşünen insan istenmedi. Sorgulayan öğrenci tehlike sayıldı. Bilim, liyakat ve eleştiri; yerini itaat, sadakat ve biate bıraktı. Okullar diploma dağıtan binalara, üniversiteler sessizliğin kurumsallaştığı yapılara dönüştü. Akademi sustu; çünkü susturuldu. Konuşanlar ya sürgün edildi ya da itibarsızlaştırıldı. Bilginin yerini korku aldı.
Sanayi geriledi çünkü plan yoktu. Tarım çöktü çünkü çiftçi yalnız bırakıldı. Esnaf ayakta kalamadı çünkü ekonomi vitrin rakamlarıyla yönetildi. Üretim yerine beton, katma değer yerine rant kutsandı. Toprağı eken değil, arsayı parselleyen kazandı. Alın teri değil, torpil prim yaptı.
Hukuk, adalet olmaktan çıktı; talimata dönüştü. Mahkemeler, iktidarın uzantısı gibi algılanmaya başladığında toplumun vicdanı çöker. İnsanlar hakkını aramaz hâle gelir. Çünkü bilir ki hak, güçlünün cebindedir. Güvensizlik böyle büyür. Umutsuzluk böyle kökleşir.
Yangınlar çıktı; sadece ormanlar yanmadı, ihmaller de açığa çıktı. Cinayetler arttı; çünkü cezasızlık sıradanlaştı. Uyuşturucu bataklığı yayıldı; çünkü gençlik sahipsiz bırakıldı. Bir ülkede gelecek umudu yoksa, gençler ya kaçar ya da kaybolur. Bu kadar basit.
Tarikatlar boşluğu doldurmadı, boşluğu büyüttü. Devletin çekildiği her alana, denetimsiz yapılar yerleşti. İnanç, sömürünün kılıfı yapıldı. Siyasal İslam, ahlak üretmedi; rant üretti. Din, vicdanı yüceltmedi; itaat aracı hâline getirildi.
Basın sustu çünkü satın alındı. Satın alınamayanlar ya kapatıldı ya da marjinal ilan edildi. Hakikat “algı” oldu, yalan “milli duruş”. Yandaşlık meslek, yalakalık kariyer basamağı sayıldı. Toplumun gözü bağlandı, kulağı tıkandı.
Aydınlar hedef oldu. Yazarlar yalnızlaştırıldı. Sanatçılar fişlendi. Çünkü iktidarlar en çok sözü olanlardan korkar. Düşünce, baskıyla değil; korkuyla öldürülür. Ve korku, en hızlı yayılan virüstür.
Bugün yaşadığımız şey bir ekonomik kriz değil sadece; bu bir ahlak, liyakat ve adalet krizidir. Rejimin tehlikeye düşmesi dış güçlerin değil, içerideki çürümenin sonucudur. Bir devlet, vatandaşını korumayı bırakıp kendini korumaya başlarsa; çöküş kaçınılmaz olur.
Ama asıl soru şu: Buraya nasıl geldik değil, burada kalacak mıyız?
Toplum sindirilmiş olabilir ama tamamen teslim alınmış değil. Tarih şunu defalarca gösterdi: Korku sonsuza kadar hüküm süremez. Yoksulluk, sessizlik üretir ama adaletsizlik öfke biriktirir. Ve biriken her şey, er ya da geç patlar.
Bu ülke daha iyisini hak ediyor. Ama hak etmek yetmez. Gerçeği görmek, adını koymak ve bedel ödemeyi göze almak gerekir.
Çünkü hiçbir karanlık, sonsuz değildir. Ama karanlık, ancak üzerine yürünürse dağılır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?