USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

GEÇMİŞİMİZ GELECEĞİMİZ Mİ?

02-05-2021

Buralara nasıl geldik! İnsan, yaşananlara bakınca hayret ediyor!
Atlatılan onca ‘badireye’ rağmen insanlık geleceğe doğru yol alıyor.
Bin bir emekle üretilen bilim ve teknoloji; Bunca kötülüğün içinden bunca yapılan savaştan onca kötü ‘seçilenlere’ rağmen geleceğe doğru yol yürüyen insanlığın hizmetinde olabilecek mi?
Kolay olmamış gerçekte, ne acılar çekilmiş!
İnsan????
Soru işaretleri ile dolu, yaşanan onca şeye rağmen kendi varlığını nasıl sonlandıramamış, hayret!
Onca savaşa rağmen bilim ve teknoloji nasıl üretilmiş, onca salgın hastalıktan nasıl kurtularak gelinmiş bugünlere!
Bilim kötülüğe hizmet ettiği kadar iyiliğe de hizmet etmiş yine de!
Kolay olmamış!
Dönüp arkamıza bakmamız lazım neler yaşamışız. Arkamızda kalan şeyler o kadar temiz değil. Geleceğimiz için geçmişimizi sorgulamak gerek, dön dolaş aynı şeyleri yaşamamak için!
Bütün yaşananlara bakıp yine de insanlığın hafızasında saklı bir vicdan var diye seviniyor insan. O vicdan dünyayı geleceğe taşıyacaktır.
“Dünya tarihi” İnsanın insana çektirdiği acıların tarihi ve hala yaşıyoruz o acıları maalesef!
O ilk çağlarda; Aç kalmamak için gün boyu av peşinde koşup, gece olunca korkuyla sığındığımız ‘mağaralarımızda’ sabaha kadar korkuyla, yarı uyanık gecelerden bugünlere gelmek kaç bin yılımızı almış!
Sığındığımız mağaralardan korkudan kurtulup cesaretle dışarı çıktıktan sonra başlamış her şey! Birbirimizi ve dünyayı mahvetmişiz.
Hem de kelimenin tam anlamıyla mahvetmişiz.
İlk çağlarda korkuyla sığındığımız karanlık mağara duvarlarına yaşadıklarımızı çizerek sanatı üretmişiz.
Güneşe çıkınca bir arazi parçasının etrafını çevirerek yerleşik düzene geçmişiz. Burası benim diyerek sahiplenip mülk edindikten sonra başlamış anlaşmazlıklar. Vahşetin, şiddetin, savaşın nedeni olmuş etrafı çevrilen ‘mülk’!
Ve savaş denilen ‘vahşi mekanizma’ üretilmiş.
-”BENİM”.
-Hayır burası senin değil, benim!
-Hayır, benim!
Kimin olduğuna ‘savaşarak’ karar vermişiz. Galip gelen kuralları koymuş.
Güç keşfedilmiş. ”Bu ‘güç’ bendeyse daha çok şeye sahip olabilirim” düşüncesi ile ordular kurulmuş: Saldırı, işgal, göç, yayılma... Krallıklar, imparatorluklar ve yapılan onca zulüm!
Ve taaa o eski zamanlardan beri atalarımızın kanını yerde bırakmamak için savaşıyoruz. Şu hayatta bir karış toprağı olmamasına rağmen ‘özveriyle’ birbiriyle savaşanların hikayesi tarih dediğimiz.
Birbirimize neredeyse bir cehennemi yaşattık, yaşatıyoruz. Taştan mızrağa ok’a dönüşen ilk silahlarımız evrilerek nelere dönüştü: Tüfek, tank, balistik füze, savaş uçağı, dron, atom, nötron...
Düşmanını öldürmek üzerine ya da caydırmak üzerine kurulan bir sistem: Savaş ekonomisi ve “caydırma düzeni.”
Korkuyla sığınılan mağaralar güvenlik kalesi ‘akıllı evlere’ dönüştü. Evlerimiz, yer altı mağaralarından gökyüzüne uzanarak evrimleşti!
Geldiğimiz “medeniyet” bu?
Vahşi hayvanlardan korkarak geçirdiğimiz yarı uyanık gecelerimiz; Sahip olduklarımızı kaybetme korkusuyla, sahip olamadıklarımıza sahip olma hesabıyla hala yarı uyanık geçiyor.
Geçenlerde haberlerde “önemli” bir savunma sanayii “uzmanının” bir kaç cümlelik açıklamalarını dinlerken bunları düşündüm. Nasıl da gururlanıyordu cümlesini söylerken. Güç, iktidar, sahiplenme, kazanma hırsı içeren mimikleri beni korkuttu! 
Öncülümü düşündüm, o ise mağarasında hala duvarına şiir yazıyor, resim çiziyordu. Bir diğeri laboratuvarında bilim üretiyordu.
Oysa birileri bütün dünyayı yönetmek için seçim çalışması yapıyor, yeni ‘seferlere’ hazırlanıyordu.
Savaşlara harcanan paralar, açlığı yoksulluğu, cehaleti bitirecek yatırımlara harcansa mesela! Sağlığa harcansa, hastalıkların önlenebilmesine harcansa,bilime harcansa... Diye düşündü mağarasında resim çizen!
Peki geleceğimiz nasıl olacak! Dışarıda gözle göremediğimiz bir düşman var: Corona.
Bizler korkuyla kapandığımız ‘mağaralarımızda’, affedersiniz evlerimizde elimizden bir şey gelmeden bekliyoruz. Bugün iki mayıs ikibin yirmibir. Bugünümüz geçmişimizin günahlarını mı ödüyor, geleceğimizin kefaretini mi?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?