Gündem

Akın Öztürk'ten Hulusi Akar'a övgü: Birimiz kahraman birimiz bir numara olduk!

15 Temmuz darbe girişiminin 1 numarası olarak işaret edilen ve 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski orgeneral Akın Öztürk hakim karşısına çıktı. Darbe gününde Hulusi Akar'ın verdiği talimatları yerine getirdiğini ifade eden Öztürk, "Nasıl olduysa, birimiz 15 Temmuz’un kahramanı, birimiz 1 numara olduk. Artık bu tiyatronun parçası olmak istemiyorum" ifadelerini kullandı.

Akın Öztürk'ten Hulusi Akar'a övgü: Birimiz kahraman birimiz bir numara olduk!
07-08-2025 09:41
07-08-2025 09:50
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 sene geçti. Ancak darbe gecesine geri planda neler olduğuna dair açıklamalar net olmayınca spekülasyonlar da o denli arttı. Darbenin bir numarası olarak işaret edilen eski Orgeneral Akın Öztürk, Yargıtay’ın kısmi bozma kararının ardından Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü içindeki duruşma salonunda iki gün boyunca hakim karşısında ifade verdi.

Müyesser Yıldız'ın aktardıklarına göre Öztürk mahkemedeki sözlerine şu şekilde başladı:

“15 Temmuz’da tümüyle Hulusi Akar’ın verdiği talimatları yerine getirdim. Ama nasıl olduysa, birimiz 15 Temmuz’un kahramanı, birimiz 1 numara olduk. Artık bu tiyatronun parçası olmak istemiyorum. O yüzden savunma yapıp yapmamayı çok düşündüm, ancak son kez anlatmaya karar verdim. Öncelikle Hulusi Akar, Yaşar Güler, Abidin Ünal, eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Hulusi Akar Çankaya Köşkü’ne gittiğinde karşılayan Tuğrul Türkeş, Zekai Aksakallı, Sadık Üstün, Nihat Kökmen’in tanık olarak dinlenmesini ve tüm kamera kayıtlarının ham hallerinin dosyaya kazandırılmasını istiyorum.”

"BEN DAHA KAMPTAYKEN KARAR VERİLMİŞ"

Darbe gecesinde Akıncı bölgesinde esir generalleri kurtarmaya çalışırken TV kanallarında hakkında yayınların başlatıldığını ifade eden Öztürk, hakkında önceden karar verildiğini öne sürdü:

“Evet, birilerinin anlaşmasıyla darbenin muhtemel lideri böylece tespit edilerek ismimin lanse edilmesi safhası başlatılmıştır. Lanse edilmesi görevini de Anadolu Ajansı üstlenerek, ben daha Akıncı bölgesinde, bir nevi esir generalleri kurtarmaya çalıştığım sırada ve sonrasında TV kanallarında hakkımda asılsız yayınlar başladı. Meğer yaklaşık 10 saat önce başıma neler geleceği veya gelmesi gerektiği hususundaki planlama uygulamaya konulmuş bile. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Başbakan Binali Yıldırım’ın danışmanı emekli Yarbay Murat Aydın da 15 Temmuz sabahından itibaren, saat saat nerede olduğumu araştırmaya başlayıp konut astsubayımı aramış. Demek ki, daha ben kamptayken birileri darbenin başına bir orgeneral katmak lüzumundan hareketle karar vermişler.”

"ULUDERE EMRİNİ KİMİN VERDİĞİNİ BİLİYORUM"

Öztürk sözlerinde Şırnak Uludere'de 34 köylünün bombalanarak öldürülmesine de değindi. Emri kimin verdiğini bildiğini ifade eden Öztürk, bunu şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğini belirtti:

“Ben 2011-2013 yılları arasında korgeneral rütbesiyleİzmir Hava Eğitim Komutanlığı görevini yürütmekteydim. Emrimde herhangi silahlı birlik bulunmadığı gibi 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen bu olay benim görev ve sorumluluk sahamda değildi. Emri kimin verdiğini biliyorum, ama şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğim. Ceridelerde geçiyor. O bombalamaya Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan itiraz edeni de biliyorum.”

"EN HAFİF TANIMLAMAYLA GÖREVİ İHMAL VARDIR. BU DARBE ÖNLENİRDİ"

O gece 143. darbe girişiminde bulunduğu öne sürülen 143. filodaki personellerin ikna olmasının ardından Hulusi Akar tarafından kendisine "O zaman beraber gidip bu işi Başbakana anlatalım” dendiğini ancak sonrasında Başbakan ile Akar'ın konuştuğunu, Akar'ın da kendisine Akıncı'da kalmasını istediğini ifadeden Öztürk, darbe girişiminin önlenebileceğini söyledi:

“Genelkurmay 2. Başkanı ve bazı generallerin de Akıncı Üssü’nde tutulduğunu öğrendikten sonra karargâh odalarını dolaştım. Önce Yaşar Güler’i buldum. Bağlarını açtım. Gözleri yaşlı yaşlı, ‘Komutanım biliyordum, sizin haberiniz olsa gelip bizi kurtarırsınız diye düşünüyordum.’ dedi. Abidin Ünal’ın tutulduğu odayı açtırdığımda el ve ayaklarının bağlı olmadığını, masanın üzerinde çay, su, bardak ve çerezler olduğunu gördüm.

Sonrasında hep birlikte Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına hareket ettik. Ben arabamı, şoförümü Abidin Ünal’a verdiğim halde, sonrasında ‘Arkadaşların bindiği minübüsle geldim.’ demiş. Bunu inkâr edecek ne vardı? Böylesine basit bir konuda bile gerçeği söylemekten kaçındı. Akıncı çıkışında Yaşar Güler polislerle konuştu. Madem benden şüphelenmiş, neden onlara beni yakalatmadı da aylar sonra verdiği ikinci ifadesini değiştirdi? 600 bin kişilik ordunun komutanları neden korkuyorlar da mahkemeye gelmiyorlar?

Öte yandan kalkışmanın ana unsurunun Hava Kuvvetleri olduğu iddia edildiğine göre, Hava Kuvvetleri Komutanı olarak emrindeki gücü bu işten vazgeçirmek amacıyla en seri şekilde Eskişehir’e gitmek varken, sözde derdest edilmek için oyalanması nasıl açıklanacak? Gerçeklerin ortaya çıkarılması amacıyla iki eli cebinde filoda serbestçe gezinen, otoparklarda saklanan ve bulunduğu odada serbest hareket etmesine rağmen yerinden kıpırdamayan, kaçak güreşip ifade vermeye gelmekten korkan kudretlilere sorulmayan sorular varken, bana ‘Neden darbecilere karşı çıkmadın?’ diye soruluyor.

Abidin, Yaşar, Hulusi Paşa, işi emrinde hiçbir şey olmayan Akın Paşa’ya yıktılar. Oysa tutuklu generallerin büyük bir kısmı Abidin Ünal’ın Hava Harp Okulu öğrencilerinden. Aynı şekilde Kara Kuvvetleri’ndeki subay ve kurmayların yaklaşık yüzde 20-25’i de Hulusi Akar’ın gerek Kara Harp Okulu gerekse Kara Harp Akademisi Komutanlığı döneminin öğrencileridir. Bu durumda bu komutanlara darbeci mi demek gerekiyor? Yaşar Güler’e gelince; ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. Ağlayan, hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki? Şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım.’ diyen de kendisi. Neden bunu saklayıp değişik ifadeler veriyor?

Yaşar Güler’in bu cümlelerinin ne manaya geldiğini çok düşündüm. Meğerse herkes herkesi tanıyormuş, ama ikbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış. Birçok kişi belki de nelerin olabileceğini biliyormuş ve pasif kalarak, adeta bekle-gör politikası izleyerek olayların çığrından çıkmasına yol vermiş. Durumdan bihaber olan ve gardını alıp kendini koruyamayan bir tek ben varmışım. Suskunluklarının anlamı çok basit; Akın Öztürk darbe ile yargılanıyor, aman lehine söyleyeceğim bir söz ile töhmet altında kalmayayım korkusu olsa gerek. Ama o da, herhalde yanlışlıkla bir şeyi doğru söyledi.

İlk ifadesinde benim darbecilere, ‘Bunlar manyak mı? Devlete karşı bunu nasıl yaparsın?’ dediğimi belirtti. Halbuki kendisi gerçek diye ‘Fuhuş ve Casusluk’ davasının en ateşli savunucusu olarak, ‘Elimde binlerce resim ve film var.’ diye diye Genelkurmay koridorlarında bağıran kişiydi. Nerede şimdi o film ve resimler? Kutsal asker ocağımızın, 600 bin kişilik ordumuzun başındaki komutanın istisnasız her daim, her konuda basiretle sadece doğruları söylemesini beklerdim. Hava sahası öyle şifahi emirle kapatılamaz.

Yaşar Güler buraya gelseydi, bunları soracaktım; ama o kaçak güreşi tercih etti, daha doğrusu buraya gelmeye cesaret edemedi. Neden korkmuş olabilir ki? Nasılsa Akın Öztürk’e monte ettik, vur abalıya. Darbe girişimi gerçektir. Bunun arkasında bazı güçlerin olduğu da gerçektir; ama alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2.5 saat refleks gösteremeyenlere yazıklar olsun.”



SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER