USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

PKK TERÖRÜ MÜ, SAVAŞI MI? KARAR VERİN ARTIK!

17-01-2024
HDPKK, 40 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne resmen savaş açmıştır. Devlete savaş açan bir düşmana  terör örgütü demekle meselenin ciddiyetini hafife almış oluruz. Savaşa, terör demekten vazgeçmediğimiz sürece, asıl sorunu hal edemeyiz. Başka ülkelere de PKK'yı terör örgütü listesine alın demekten de vazgeçelim. 7 düvel ile savaştığımızı kabul edelim. O ülkeler de düşman tarifi içine alınmalıdır. Çünkü terör örgütü deyince, savaş hukuku uygulanır, direk teröristi öldüremezsiniz. Önce uyaracaksınız, sonra teslim ol diyeceksiniz, sonra silahla havaya ateş edeceksiniz, sonra teslim olmaz da size ateş etmeye devam ederse, onu yaralayabilirsiniz, ancak öldüremezsiniz. Çünkü insan hakarına aykırıdır. Tabii ki, terörist deyip hafife aldığınız düşman bu arada sizi öldürürse, görev şehidi derler, başınız sağ olsun derler. Bu nedenle HDPKK masum bir terör örgütü olmayıp, 7 düvelin keskin nişancıları ile Türkiye Cumhuriyeti'ne açmış oldukları organize bir savaştır.  40 yılın sonunda 7 düvelle savaştığımızı kabul edip, ona göre kararlar aramalıyız. Bu kararların en önemlileri şunlar olmalıdır:
1. HDPKK, 7 düvel adına Türk Devletine savaş açan  kürtçe bilen ermeni ve rumlardan, süryanilerden oluşan bir ordudur. Bu yetmiyormuş gibi 7 düvelin tetikçileri, keskin nişancıları ile savaştığımızı kabul edip, düşman örgüt ve arkasındaki ülkelere ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Afrin'deki barış harekatında sadece amerikaya 250 tabutun gönderilmesi sonucunda Amerika bir uyarıya veya bir yaptırıma tabi tutulmadı. Amerika halen bildiğini okuyor. Mesela bu 7 düvel tetikçilerini ve yardımlarını kesmediği sürece biz Avrupa Birliği sürecini durdurabiliriz, natodan çıkacağımıza dair bir süre verebiliriz. Verilen süre içerisinde desteklerini çekmezlerse artık bizansın çocukları ile yolumuzu ayıracağımızı ilan eder, Asya Birliğine üye olabileceğimizi dillendirebiliriz. 
2. 30 yıl önce yazmıştık; bu bir kuraldır: Nizami ordularla gerilla hareketine karşı konulamaz. Ancak ısrarla nizami ordularla gerilla hareketi ile savaşmaya devam ediyoruz. Ancak biraz mesafe almakla birlikte, yine çok şehit verdik ve vermeye devam ediyoruz. Dünyanın iki güçlü ordusundan Amerikan ordusu Vietnam'da gerilla tipi savaşa yenildi. Kızılordu da Afganistan'da gerilla savaşına yenildi. Türk ordusu bu konuda başarılı ama 40 yıldır çok şehit vermektedir. Ortada gözle görülen bir düşman yoktur. Ara sıra ortaya çıkar, eylemini yapar yine ortadan kaybolur. Şehitlerimiz daha çok, mayın ve tuzaklarda şehit veriyor. PKK direk göğüs göğüse savaşamıyor. Vur-kaç taktiği uyguluyor. Düşman yaya gidiyor, sırtında 35 kilo çantası yok, spor ayakkabı ayağında, saklanma ve manevra kaabiliyeti yüksektir. Ancak askerimizin aracı, kıyafeti, miğferi, 35 kilo sırt çantası, köşeli taban, ağır botu ile kabak gibi meydandadır, yani ben geliyorum diye bağırıyor. Düşman da ya vurup kaçacak, ya da tuzak kuracak. Dikkat edilirse, düşman karşıkarşıya gelip erkekçe savaşmıyor. Zayiatımız hep mayın veya tuzaklarla görünmeyen düşmanla gerçekleşiyor. Bu nedenle ordumuz  emniyetimiz ile birlikte aynı gerilla tipi savaş taktiğine geçmeli idi. Kürtçe konuşan Ermeni PKK, PYD militanları yıllardır biribirlerine tenbih ediyorlar: Sakın Polis özel harekatı ile çatışmayın, çünkü çok zayiat veriyoruz diyorlar. Özel harekat operasyonlarında polis ya hiç ya da az zayiat veriyor. Peki 40 yıldır söylüyoruz, bu emniyet özel harekatını kim neden geri çekti, valilere koruma yaptı. Asker, polisi istemiyor dediler. Yetki kargaşası oluyor dediler. Peki asker kendi özel harekat timlerini polis tipi yetiştirsin dedik. Yetiştirmiş ama nizami giyindiği için ben geliyorum diye kıyafeti sırıtıyor. Yine sırt çantası miğferi, botu manevra kaabiliyetini azaltıyor. Bu inat nereye kadar. Jandarma da, polis özel harekatı da içişlerine bağlıdır. Bu yetki kargaşası ortadan kaldırılmalıdır ki polis özel harekatı da askerimizle birlikte operasyonlara katılsın... Bana anlatmışlardı, Polis özel harekatından kürtçe bilen polisler PKK elbisesi giyerek köylere gidiyorlardı. Dağlarda çobanlarla konuşarak bilgi alıyorlardı. Bu sistemin yeniden devreye konulması gerekiyor. 
3. Bugüne kadar kandil ve diğer bölgelere uçak bombardımanı yapılıyordu, ancak kara harekatı yapılmıyordu. Şimdi askerimizin kandilde olduğunu duyuyoruz. Ne derece oralara hakim bilemiyoruz ama askerimiz orada kalıcı olmazsa PKK tekrar gelir. Bu savaş bitmez. Her ne kadar Barzani tarafı, PKK ya düşman gibi görünse de, askerimiz kandili bombalarken, HDP milletvekillerinden ve başka partilerdeki bölücü vekillerden ihbar alırlar, kandili boşaltırlar, Barzani peşmergelerinin elbiselerini giyer kamufle olurlar. İran tarafındaki peşmerge köylerinde de saklanıyorlar. Asker bombardımanı bitirince, tekrar kandile dönüyorlardı. Bu sefer barzani ve iran tarafında kalırlar, kandile geri gelemezler inşallah. Aslında Barzani peşmergelerinin karargahlarına girip saklanan PKK militanlarını tek tek tutuklayıp Türkiye'ye teslim etmelidir. Teslim etmezse, Türk devleti Barzani'ye ağır yaprıtımlar uygulamalıdır. Mutlaka bu yapılmalıdır.
4. Türkiye sınırı çok engebelidir. PKK militanları sızabiliyor. Bunu engellemek zorlaşıyordu. İran ve ırak tarafında düz yerlerde bir sınır duvarı örülebilir demiştik. Bugün duvarın örülmeye başlandığını duyuyoruz. 
5. Asala Ermeni örgütü 51 elçimizi şehit ettiğini hatırlayalım. Kenan Evren Cumhurbaşkanı. Tam 51 cenaze töreninde, Kenan Evren intikamları alınacaktır dedi ama intikam alınamıyordu. Sonunda biri Evren'e bir fikir önerir. Cezaevinde yatan Abdullah Çatlı'ya görev verilsin, Avrupa'da Asala ancak öyle çökertilir demiş. Sonrası malum, Çatlı ve ekibi Avrupa'yı Asala'ya dar ettiler. Elçilerimizin intikamı alındığı gibi, Asala kendini fesh etmişti adeta... Günümüzde madem PKK insan kaynakları, militanları Avrupa'da yaşıyor ve destek alıyorsa, aynen Asala gibi Avrupa'yı PKK'ya dar etmek lazımdır. Bu da yeni bir Abdullah Çatlı ile gerçekleşebilir...
6. Bir tahteravalli oynuyoruz gibi geliyor bana. Anayasa Mahkemesi seçime katılmayan ve kapatılmak üzere olan HDP'ye bütçeden ayrılan paranın blokesini kaldırıyor ve kullanımına izin veriyor. Bunu anlamak çok zordur.
Bölücülerin Türkiye'de kurdukları partinin adı ne olursa olsun, partileri kapatılmalıdır. Bu partilerin kurucuları, milletvekilleri, üyeleri tutuklanmalıdırlar, maaşları kesilmeli, önceki aldıkları maaşları tazmin edilmelir. Bir daha siyasi parti kurma yasağı konulmalıdır. Bugüne kadar yaklaşık 10 parti kurdular. Bunların kurucularına parti kurma yasağı konulmadı. Eğer bu savaşı bitirmek istiyorsak topyekün tedbirler alınmalıdır. Saygılarımla.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?