USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HEP İHRACAT, İHRACAT, İTHALAT NE DURUMDA?

13-07-2022
AKP yetkilileri 20 yıldır hep ihracatımızın oranını söyler ve övünürler.
Ancak, ithalatın oranını neden açıklamıyorsunuz diye sorulduğunda, susuyorlar. Çünkü sürekli ithalat, ihracatın önüne geçmiştir. Bu da cari açığı ortaya çıkardığından başarısız oldukları anlaşılır diye ithalat oranını açıklamak istemiyorlar.
Günümüzde yine ihracatta rekor kırıyoruz diyorlar. Ancak bu ihracatta başı çeken askeri harp sanayi ürünleri oldukları için hemen piyasaya faydası olmayan bir ihracat şeklidir. İha, siha veya başka silahlar satıyoruz. Bunlar yekün paralar tutuyorlar. Tabii ki, harp sanayi ürünlerinin ihraç edilmesi her Türk vatandaşının gurur duyacağı bir konudur. Ancak, bir zamanlar dünyanın tahıl ambarı olarak adlandırılan Türkiye eğer dışarıdan buğday, mısır veya ayçiçek ürünleri ihtaç ediyorsa vay halimize.
Ülkemiz için büyük bir ayıptır. Tabii ki, bu durumda ithalat, ihracatın önüne geçmiş olacaktır. Ayrıca AKP'nin 20 yıldır öyle uzman bir ekonomistleri olmadı ve önemli ekonomik kararlara da imza atmadılar. 10 yıl Kemal Derviş'in programı ile yürüdüler, 10 yıl rahat geçti. 10 yılın sonunda program etkisini kaybedince, AKP hükümeti o günden bugüne bocalayıp duruyor. Pansuman tedbirlerle ekonomik krizi çözmeye çalışıyorlar. Halbuki ekonomik krizler pansuman tedbirlerle çözülmezler. Köklü kararlara ihtiyaç vardır. Öncelikle şu kararlar alınmalıdır.
1. Kesinlikle rüşvet ve yolsuzluğun önüne geçilmelidir.
2. Lüks makam arabaları satılmalı, israfın önüne geçilerek, devlet kurumları ve halk tasarruf sefeberliğine katılmalıdır. Diyanet işleri başkanı 3 milyon liralık mercedese bindiği sürece, camilerde tasarruf üzerine okunan hutbelerin halk üzerinde bir etkisi olmayacaktır. Aynı zamanda ekonomik krizlerden rahatsız olan AKP yöneticilerinin kendilerinin tasarruf yaptıklarına, harcamalarını kıstıklarına şahit olmadık. Önce AKP sermaye sahipleri de bu tasarruf seferberliğine katılmalıdırlar. 
3. İşsizliği önlemek ve istihdamı ve üretimi artırmak için derhal TARIM KENTLERİ kurulmalı, çiftçilik bilimsel metotlarla yapılmalı, bu proje ile 9 milyon işsize iş alanı açılmalıdır. Çiftçilerin girdileri devlet tarafından sübvanse edilmelidir. Maliyeti yüksek çılgın projelere para bağlamak yerine, daha ucuz, ancak daha verimli projelere paralar harcanmalıdır. 
4. Enflasyonun düşürülmesi ve Türk Lirası'nın değer kazanması için faizler yükseltilerek, dövize değil de, parasını TL'de tuttuğu için tasarruf sahiplerine ödül verilmeli ve imtiyazlar sağlanmalıdır.. Hükümet faizi düşürdüğünde paranın dövize kaçtığını görüyoruz. Bu tahterevalliyi 20 yıldır yaşıyoruz. Döviz yükseldiğinde devletin dış borcu da yükselmekte, aynı zamanda bu fark yurtdışına gitmektedir.
Devlet ve para sahipleri daha çok zarar etmektedir. Yükselen döviz farkı dış borça verileceğine iç borçlanmaya ödense para içeride kalır. Döviz yükseldiğinde dışa vereceğimiz para iç piyasada kalırsa halk daha zengin olur. Piyasalar hareketlenir. Türk Lirası değer kazanır.
Yok efendim zengin daha zengin oluyormuş. Döviz yükseldiğinde de zengin daha zengin oluyor. Para sahibi para kazanmazsa, parasını piyasaya sürmez, yastık altında saklar. Yastık altında duran paranın kimseye faydası olmaz. Ölü yatırım denir buna. Kur korumalı mevduat sistemi yerine faziler yükseltilmiş olsa, devlete maliyeti aynı olur aslında. Kur korumalı sistem, çaktırmadan faizleri yükseltmek demektir. Kulağını tersten tutmanın bir mantığı yoktur, kar vereceksen direk vereceksin. 
5. Savaşta olduğumuz  yerlerde bile çok israf ve yolsuzlukların olduğu kanaatindeyim. Buralarda da tasarrufa gidilmeli ve sıkı bir denetimle yolsuzlukların önüne geçilmelidir.
Bu saydığım tedbirler alınmadan pansuman tedbirlerle bu enflasyonun önüne geçilemez. Krizin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamış, çaresiz kalan dar gelirli aileler arasında sosyal patlamanın habercisi olan cinnet geçirmeler, cinayetler, adi suçlar, intiharlar başgöstermeye başlamıştır. Bizden söylemesi...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?