Yaşam

İdam kararı neden 11 Mayıs?

Mustafa Kemal ve arkadaşlarına idam kararı verilen gün aynı zamanda Sevr dayatmasının yansımasıdır. 11 Mayıs, sırf bir hüküm değil emperyalizmin zamanı iyi ayarlanmış bir iletisidir.

İdam kararı neden 11 Mayıs?
09-05-2025 00:08
11-05-2025 11:59

Bugün sizi 105 yıl önceye götüreceğim yine. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, demokratik hukuk devletinin altyapısını kurumsallaştıran Atatürk ve arkadaşlarının ölüm cezasına çarptırıldığı gündür 11 Mayıs. Vahdettin 24 Mayıs’ta bu kararı, 27’sinde de Fevzi Çakmak Paşa’nın idamını onaylayacaktır.

Emperyalistler, saray ve hükümeti için bu karar sonuçtur. O sonuca adım adım ulaşırlar. Düğmeye İstanbul’un işgaliyle basılır. 5 Nisan 1920 günü Damat Ferit sadrazam yapılır, işbirlikçi hükümet hazırdır. Sonra, 10 Nisan’da “Kürt-Nemrut” lakaplarıyla anılan eski vali Mustafa Paşa, Divanı Harbi Örfi başkanlığına getirilir. İşbirlikçi yargı da hazırdır. 23 Nisan günü bu mahkemeye olağanüstü yetki verilir. Mahkeme 24 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa ve beş arkadaşını yargılamaya başlar. “Nemrut” Mustafa Paşa başkanlığındaki bir Numaralı Divanıharp, 11 Mayıs günü kararını açıklar: İdam (Ayışığı: 381-390). Kim için? Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Kara Vasıf, Alfred Rüstem ve Dr. Adnan Adıvar ile Halide Edip için. Ne yapmış bu isimler?

Kuvayı Milliye adı altında fitne ve fesat çıkarmış. Zorla para toplamış, askere almış. Vergi ve askerlik kararına katılmayanlara işkence yaptırmış, işkenceyi teşvik edenlerin başını çekmiş, iç güvenliği bozmuş… (Peyamı Sabah, 13 Mayıs 1920)

Gerçek bambaşkadır. İki soru sorulmalıdır. Neden bu altı isim idama mahkûm edilmiştir? İdam kararı neden 11 Mayıs günü açıklanmıştır?

Yanıtlayalım. İlk sorunun yanıtı idam cezasına çarptırılanların kişiliklerinde saklıdır. Anadolu’da emperyalizme meydan okuyanların önderi Mustafa Kemal’dir. O, egemenlik milletindir diyen TBMM’nin de başkanıdır. Ali Fuat Paşa, Milli Mücadele’nin askeri önderidir. Sivas’ta Umum Kuvayı Milliye Komutanı olarak atandığı günden beri görevini sürdürmektedir. Kara Vasıf Karakol Cemiyeti’nin lideri, Alaşehir Kongresi’nin cephe komutanı, Heyeti Temsiliye’nin Afyonkarahisar temsilcisidir. Alfred Rüstem 1918’de yazdığı Fransızca kitapla Ermeni meselesinde Türk tezini savunan isimdir. İstanbul’da kurulan Kilikyalılar Cemiyeti’nin üyesi, Sivas’ta Mustafa Kemal’in General Harbord’la görüşmesine eşlik eden isimdir. Ankara milletvekilidir. Adnan Adıvar yalnız TBMM’nin değil 600 aşan Türk devletinin ilk sağlık ve sosyal yardım bakanıdır. Halide Edip işgalcilere miting kürsülerinde yanıt veren, milleti mücadeleye çağıran, “Türk bağımsız yaşayacaktır” kararlılığını ortaya koyan Türk kadınının simgesidir.

MALLARA EL KONULUR

“Nemrut Mustafa” mahkemesi öfkesini idam cezasıyla dindirmez, mallarına da el koyar 11 Mayıs günü. Neden 10 Mayıs değil, neden 12 Mayıs değil...

Filmi birkaç gün önceye sararak yanıtlayalım. Anadolu’yu geçtim, İstanbul halkı da açtır o günlerde. Memurlar maaş alamaz, işçiler grevdedir. Tramvay Şirketi işçileri ücretlerine zam ister, kabul edilmez. Şişli, Beşiktaş, Aksaray’daki işçiler de ayaklanır. İş bırakma eylemi vardır o günlerde İstanbul’da. Yurtseverler ise gizli gizi toplanıp kentte direniş kararları almakta veya emperyalist avından kaçıp Anadolu’ya koşmaktadır. (İkdam 11, 12 Mayıs 1920)

Milliyetçiler ülkenin dört yanında ayaktadır. Edirne’de 9 Mayıs’ta yapılan kongrenin ikinci gününde Şakir Kesebir, “İstanbul’la uzlaşmak abesle uğraşmaktır” der. “Üzerimize düşen görev memleketimizi ve milletimizi korumak ve savunmaktır” diyen Mütfü Ahmet Efendi de ona katılır. “Boşu boşuna oturursak miskinlik ve zilleti kabul etmiş oluruz” cümlesi direniş isteğidir. Gözleri alev alev, gür sesi kararlı devam eder konuşmasına: “Düşman istilası tehlikesi olan bir yerde cihat farzdır”. Salih Cevdet gençtir, neden hâlâ harekete geçilmediğini sorgular: “Irzımızı namusumuzu korumak için padişahın izin vermesine lüzum var mıdır?” (Bıyıklıoğlu: 263, 270, 271)

Antepliler canhıraş vatan mücadelesini sürdürmektedir. Binbaşı Hamdi Bey’in kuvvetleri Fransızları Kilis’e dönmeye mecbur bırakmıştır. Malta’da sürgünde olan Ziya Gökalp ise milletten beklentisini kızı Seniha’ya yazdığı mektupla dillendirir: “Birbirinize teselli veriniz. Bu zamanlar sabırla, tahammülle geçer.” (Sarıhan III: 35).

MİLLET UYANIYOR

Millet uyanmıştır, direnme kararlılığındadır. Salih Cevdet’in “Denizdeyiz, gemimiz batarsa kayığa, o da batarsa simide, simit de batarsa yılana sarılacağız” cümlesindeki kararlılık, emperyalist işgalciler ve onların işbirlikçileri için tehlikelidir. Çünkü onlar 11 Mayıs günü açıklayacakları barış metninin Türk’te yaratacağı tepkiden, o tepkinin TBMM çatısı altında kitleselleşmesinden korkarlar. O gün Fransa başbakanı A. Millerand 26 Nisan’da San Remo’da verdikleri kararı, ileride Sevr adını alacak antlaşma hükümlerini Versay Sarayı’nda sunar İstanbul hükümetinin temsilcisi Tevfik Paşa’ya...

Diyeceğim o ki 11 Mayıs günü yalnızca Mustafa Kemal ve arkadaşlarına idam gömleği giydirilmez. Aynı gün o gömlek Türk milletine de giydirilir. Türkü tarihten silmeye cüret eden o metin, yıllar sonra Türklükten istifa edecek Mustafa Sabri Efendi’yi bile çileden çıkarır. 21 Mayıs’ta Sultanahmet’te yapılan mitingde kürsüye çıkar ve şöyle seslenir: “Venizelos dünya savaşının sırf Yunan emelleri için yapıldığını iddia etse yeridir.” (Alemdar, 22 Mayıs 1920).

Emperyalistler ve işbirlikçileri Türk milleti Sevr idam fermanına boyun eğsin diye, Sevr’e boyun eğdirmeyeceklerin idam fermanından korksun diye bütün tuşlara aynı anda basar. Kuvayı Milliye’yi yok etmek için Kuvayı İnzibatiye var gücüyle saldırır. Ahmet Anzavur da paşalık rütbesi verilerek İstanbul’dan Anadolu’ya salınır. Adapazarı’nı ele geçiren, Geyve Boğazı’na saldıran bu katil “Kuvayı Muhammediye” genel komutanı unvanını kullanır. İstanbul’dan gönderilen Binbaşı Çopur Hakkı ve adamları da İzmit-Adapazarı-Düzce-Bolu çizgisinde Kuvayı Milliyeci kılığına girer. Yağma çapul yapar, vergi salar. İngiliz-Damat Ferit propagandasını haklı çıkarmaktır amaç. Nedir o propaganda: “Bakın Kuvayı Milliye adındaki isyancılar milleti soyuyor!” İdam hükmünün gerekçesine de bu yazılmamış mıdır?

Vahdettin, 16 Mayıs’ta Kuvayı Milliye’ye kurşun sıkan 13 Kuvayı İnzibatiye mensubunu “gazi” diye anıp göğsüne Mecidiye Nişanı takarken Yunan’ın Anadolu’da 91 bin 63 eri, 3 bin 248 subayı, 937 otomobil ve kamyonu, arkasında da emperyalist dostları vardır. (Özakman:109).

Emperyalistlerin, sarayın ve hükümetinin yok etmeye ahdettiği Mustafa Kemal ve arkadaşları ise zaferden emindir. Çünkü milletiyle el ve gönül birliği etmiştir. Millete yapılanları da defterine yazar. İşgalcileri defedince de o defteri açar. Her birini Yüzellilik adı verilen kara listesine alır önce. Sonra da vatansız bırakır.

Gökalp’in kızına yazdığı gibi zafer sabredip birlik olanlarındır.

Kaynakça

Metin Ayışığı, “Bir Askeri Mahkeme: İstanbul Birinci Divan-ı Harbi Örfîsi” Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara-2000, s. 381-390.

Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü III, TTK Yayınları, Ankara, 1995.

Turgut Özakman, Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi, Bilgi Yayınları, Ankara, 1999.

Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele 1, TTK Yayınları, Ankara, 1992.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER