Gündem

10 Ekim Gar Katliamı anmasına polis müdahalesi

Ankara Gar Katliamı'nın 10. yıl dönümde anmaya katılanlar ve polis arasında arbede yaşandı.

10 Ekim Gar Katliamı anmasına polis müdahalesi
10-10-2025 13:15
10-10-2025 13:26
ANKARA

Ankara Gar Katliamı'nın 10. yıl dönümde anmaya katılanlar ve polis arasında arbede yaşandı.

10 Ekim 2015’te Ankara Garı'nda yapılmak istenen "Barış Mitingi"ne yönelik canlı bomba saldırısında hayatını kaybeden 103 kişi için gar önünde anıldı. Gar'dan Adliye'ye yürüyüşlerine izin verilmedi. Anmaya katılanlar ve polis arasında arbede yaşandı.

Ankara Gar Katliamı'nın 10'uncu yılı dolayısıyla Ulus Metro Durağı'ndan Ankara Garı'na "10. Yıl Anma ve Adalet Yürüyüşü" düzenlendi. Yürüyüşe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP Ankara İl Örgütü ve DİSK, KESK, TTB, TMMOB'un da arasında bulunduğu sivil toplum örgütleri katıldı.

Katliamın yaşandığı yerde saat 10.04'te yapılan saygı duruşunun ardından katliamda hayatını kaybeden yurttaşların ismi teker teker okunarak "yaşıyor" denildi.

"Suçla bağlantısı olan herkes gün yüzüne çıkacak ve tüm sorumluların hesap verdiği o gün gelecek"

10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci yaptığı konuşmada, katliamın 10. yılında olay mahalinde olduklarını belirterek, "Türkiye'nin 81 ilinden DİSK, KESK, TÜMOK ve TTB'nin çağrısı ile emek, barış ve demokrasi mitingi için Ankara'ya gelen onbinlerce insan tam 10 yıl önce bu noktadaydı.

IŞİD'in kan gölüne çevirdiği bu alanda 104 insan hayatını yitirirken, 500'e yakın insan da bedenen ve ruhen yaralandı. Geride kalan bizler için hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı. Tam 10 yıldır içtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin tadı aynı değil. Soluduğumuz hava ciğerlerimizi yakıyor" dedi.

"Barış talebinin 10. yılında hala karşılanamamış olması ve Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyada savaş iklimini hüküm sürmesi karşısında barış talebinin öneminin daha iyi anlaşılması gerektiği bir dönemden geçiyoruz" diyen Sakinci, şunları kaydetti:

Yıllardır süregelen savaşların, katliamların, ölümlerin, yok olan ve parçalanan hayatların, insanlığın tam da öldüğü noktada göstermelik ateşkeslerle bittiği iddia edilse de bunca zulmün vicdanlardaki karşılığı çok daha büyüktür. Geçtiği yollara dökülüp 10 yıl önce Ankara'ya gelen 104 insanın vicdanından da anlıyoruz ki 10 yıl önceki barış yarı hala çok güncel ve etkilidir. Bilinmesini isteriz ki bu ülkede barış bu uğurda yaşamını yitiren 104 insan ve nicelerine adalet gelmeden gerçek anlamda tesis edilmiş olmayacaktır. Gelinen noktada 10. yılda 10 Ekim Ankara Katliamı kapsamında ilk defa bu ülkede insanlığa karşı suç kapsamında açılmış bir kamu davası vardı ancak bu davada yargılanan tek bir IŞİD'li sanık hakkında Mahkeme tarafından beraat kararı verilerek IŞİD'liler yönünden cezasızlık pratiği işletilmeye devam edilmektedir. 10 yıldır adalet demeye devam ediyorsak da 10. yılında öyle bir noktaya geldik ki bu kapsamda verilen kararlar artık sinir uçlarımıza dokunmaktadır. Türk Ceza Kanunu'ndaki açık yasa maddesine rağmen katliamda dahil olan IŞİD'liler hakkında insanlığa karşı suç fiilinden ceza verilmemesinin ana sebebi davamızın ceza zamanışımına yenik düşmesinin amaçlanmasıdır. Aksi takdirde insanlığa karşı suç kabulü bu ülkede güç ilişkileri değiştiğinde kamusal sorumluluk ortaya çıkarılacak. Suçla bağlantısı olan herkes ama herkes gün yüzüne çıkacak ve tüm sorumluların hesap verdiği o gün gelecektir.

Ankara Gar Katliamı'nda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik'in annesi Zöhre Tedik, katillerin bulunana ve hesap sorulana kadar alanlarda destek verilmesi ve Gar Katliamının unutulmaması gerektiğini söyleyerek, "Tıpkı 10 yıl önce de başlayıp bugüne kadar devam eden bu mücadele katiller bulunup yargılanana kadar da yine salonlarımız, yine 10 Ekim hiçbir şekilde ihmal edilmeyecek. Eğer 10 Ekim unutulursa, katiller cezalandırılmazsa Türkiye Cumhuriyeti'nin bu kanlı katliamının üstüne tekrar IŞİD böyle katliamlar yapabilir. Bunu bilin. Meclis'te, sendikalarınızda, grevlerde 10 Ekim unutulmasın. Eğer işçi sınıfının mücadelesi de buradaki mücadeleye benzer... Barış mücadelesi de demokrasi mücadelesidir. İnsan hakları da işçi sınıfının, memurların hakkı da barış mücadelesidir. Demokrasi olmadan, barış olmadan bu işler olmaz" diye konuştu.

Çerkezoğlu: "O gün bizi bu meydanda vuranlar barışı hedef aldılar"

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da tam 10 yıl önce bu saatlerde meydanda toplanıp barış ve demokrasi için Türkiye'nin dört bir yanından geldiklerini hatırlatarak, "100 binler toplandı bu meydanda ve o gün o meydanda bizlerin sesi, soluğu, nefesi kesilmek istendi. O meydanda emek, barış, demokrasi hedef alındı. O meydanda bu ülkenin aydınlık geleceği umutları söndürülmek istendi. Evet, 10 yıl önce bu meydanda bizleri vuranlar emeği hedef aldılar. İstediler ki emek örgütlü olmasın, hakkını aramasın, yan yana gelmesin, itiraz etmesin istediler. O gün bizi bu meydanda vuranlar barışı hedef aldılar" dedi.

Koçak: "Bu ülkenin herhangi meydanında her an başımıza her şey gelebilir"

KESK Eş Başkanı Ayfer Koçak, her yıl 10 Ekim davasına ilişkin avukatların raporlar sunduğunu belirterek, "Dün de yayınladılar. Raporu incelediğinizde aslında o raporun bu ülkenin yargısının utanç tablosu olduğunu, o raporun bu ülkenin iktidarının utanç tablosu olduğunu çok açık göreceksiniz. Bu ülkenin başkentine, bu ülkenin sınırlarından dahi girmesi yasak olan birileri gelip başkentin merkezinde bombaları patlatıyorsa 100 binlerin ortasında orada sorumluluğu olanlarla ilgili süreç yürütülmeliydi. En büyük suç onlarındı ama onlardan bir tanesi dahi yargılama sürecinin parçası hâline getirilmedi. Aslında bu ne anlama geldi? Dediler ki, 'devletin, iktidarın, kamu personellerinin hiçbir sorumluluğu yok.' O zaman şu anlama geliyor. Bu ülkenin herhangi meydanında sadece mitinglerde değil, binlerce insanın gezmiş olduğu sokaklarda her an başımıza her şey gelebilir ve bu iktidar kendini buradan sorumlu hissetmez" diye tepki gösterdi.

Halkın vergilerinden oluşturulmuş olan bütçenin keyfe gider kullanıldığını öne süren Koçak, "Bizim güvenliğimizle ilgili hiçbir sorumluluk almıyorlar. Hatta onu bıraktım. Sınırları bu kadar rahat, IŞİD çetelerine nasıl açtıklarının hesabını vermeye ihtiyaç duymuyorlar. Tam da bu yüzden bugün daha kötü bir yerdeyiz. Bugün ailelerden verilmiş olan tazminatlar geri isteniyor. Gerekçesi olarak da 'Devletin hiçbir sorumluluğu yoktur' deniliyor. Gerçekten kamu vicdanına sesleniyoruz. Devletin bu katliamda sorumluluğu olmayabilir mi? Varsa biz peki bu ülkenin sokaklarında güvende miyiz? Bunu soracağız. Bugün de 10 yıl öncesinden farklı bir yerde değiliz" dedi.

Bakırhan: "Dünyanın neresinde böyle bir katliam işlenseydi o dönem bir yetkili istifa ederdi, hesap verirdi, özür dilerdi"

Dünyanın neresinde böyle bir katliam işlenseydi muhtemelen bir bürokrat, o dönem bir yetkili, bir görevli, bir bakan ya da herhangi bir yönetici istifa ederdi, hesap verirdi, özür dilerdi" diyen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye'de ise bugüne kadar ihmali olan herhangi kimsenin ne öz eleştiri verdiğini ne yargılandığını ne de hesap verdiğini söyledi.

Bakırhan, "Bir gün barış ve demokrasiye ulaştığımız zaman başta Gar Katliamı olmak üzere Türkiye'de işlenen bu ve benzeri katliamlarda sadece tehdit çeken katiller değil onların arkasında duran onlara yol açan onların Antep'ten buralara kadar elini kolunu sallayarak gelmesini sağlayanlar kesinlikle yargılanacakdır. DEM Parti adına sözümüz olsun" dedi.

Ağbaba: "İktidarını 7 Haziran'da kaybedenlerin tekrar iktidar olabilmek için katilleri üzerimize salmış olduğu bir katliamdır"

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 10 Ekim Ankara Garı Katliamı'nın teşhisini doğru konulması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Bu katliam iktidarını 7 Haziran'da kaybeden bir iktidarın tekrar iktidar olabilmek için katilleri üzerimize salmış olduğu bir dönemin adıdır. Aslında Diyarbakır mitinginde başladı. Ardından Suruç'ta 20 Temmuz'da büyük bir katliam oldu. O katliamın işaretleri aslında o gün veriliyordu. Suruç'ta canlı bomba olan Şeyh Abdurrahman Alagöz ile Diyarbakır mitinginde bomba atan Orhan Gönder ve en son 12 Ekim Gar Katliamı'nda canlı bomba olan Yunus Emre Alagöz aynı çay ocağından çıkmadır. İktidarın tüm dünyadaki katilleri Suriye'ye geçmesi için Türkiye sınır kapılarını açtığı bir dönemde Antep'inden birçok iline kadar çete ve katiller örgütlendi. Bu meydana gelip eylem yapanlar bilirler ki buraya girmek o kadar kolay değildir. İllerden çıkmak o kadar kolay değildir. Maalesef illerden çıkarken de aramalar yapılmadı. Buraya gelirken de hiçbir tedbir alınmadı. Göz göre göre yaşanan bir katliamdır. Katil Antep'ten buraya çay içe içe piknik yapa yapa gelmiştir."

POLİS MÜDAHALE ETTİ

Gar önündeki anmanın ve basın açıklamasının ardından kitle, Ankara Adliye’sine doğru 'Adalet Yürüyüşü' yapmak istedi ancak polis biber gazlı müdahalede bulundu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER