Bir “KADER” yazısı da benden olsun!

Mümtaz Şahin

2 yıl önce

KIYAMETTEN sonra bile geçerli olacağı iddia edilen Kur’an’ın peş peşe gelen iki âyeti var: “… Kendilerine bir İYİLİK dokunsa, ‘Bu ALLAH’tan’ derler; başlarına bir KÖTÜLÜK gelince de ‘Bu SENDEN’ derler. ‘HEPSİ ALLAH’tandır’ de …” (Nisâ Sûresi 78. Âyet) “Sana gelen İYİLİK ALLAH’tandır. Başına gelen KÖTÜLÜK ise NEFSİNDENDİR … “ (Nisâ Sûresi 79. Âyet) (T. Diyanet Vakfı Yayınları. Prof. Hayrettin Karaman ve diğer 5 Prof.) Bu iki âyet karşısında sorum şu: İYİLİK Allah’tan, KÖTÜLÜK kendimizden midir ? Yoksa, her ikisi ve yani HEPSİ de ALLAH’tan mıdır ? Yani, mevcut hayatımızı yönlendirme ve istikbalimizi tayin ve tesbit etme kendi İRADEMİZLE, kendi verdiğimiz kararlarla mı, yoksa Allah tarafından mı yapılmaktadır ? Bir de şu var: “Allah HER KİMİ doğru yola götürmek İSTERSE, göğsünü İslâm için açar. Her KİMİ de SAPIK kılmak isterse onun göğsünü, sanki zorla göğe çıkıyormuş gibi DARLAŞMIŞ sıkışmış bir hâle koyar. Allah, İMAN etmeyenlere AZAP verir” (En’am Sûresi 125’inci âyet) Yani insanları, KULLARINI, önce “SAPIK” yapıyor, sonra da “İMAN et, (bana inan)” diyor !? Buna bakılırsa, hem iyi olmak için FIRSAT vermediği, imkân TANIMADIĞI ve hem de, sonra HESAP sormaya kalktığı ortaya çıkmış olmuyor mu ? Demek ki her şeyi, her işi Allah YAPTIRIYORMUŞ ve insanların bütün söylediklerini de Allah SÖYLETİYORMUŞ. Hem de, taaa DOĞMAZDAN öncesinde buna karar veriyormuş. Ve bunlar LEVH-i MAHFUZ’da yazılıyormuş ve işte bu, Allah’ın bilgi HAZİNESİNİ oluşturuyormuş !? Bakın işte : “Ne yerde ve ne kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir MUSİBET (hastalık, ÂFET) yoktur ki, biz onu YARATMADAN ÖNCE bir kitapta (saptanmış) olmasın. Doğrusu bu, Allah’a kolaydır. Başınıza GELECEK olayları ÖNCEDEN bir kitaba yazdık ki, elinizden çıkana ÜZÜLMEYESİNİZ ve (Allah’ın) size verdiğiyle sevinip ŞIMARMAYASINIZ … “ (57. Sûre Hadîd 22-23 âyet ) (Prof. Süleyman Ateş’in tefsirinden: “22-23 ncü âyetler, dünyada meydana gelen KITLIK, KURAKLIK, DEPREM gibi âfetlerin, insanların uğradıkları HASTALIKLARIN, FELÂKETLERİN, henüz meydana gelmezden önce bir kitapta yazılı bulunduğu bildirilmektedir. Bu kitap Allah’ın bilgi hazinesidir, bunun mahiyetini bilemeyiz”) Bunu gördükten sonra artık MAÂZALLAH, HafizanAllah, Neûzübillah (gibi Allah ESİRGESİN) falan dememeliyiz. Çünki, bütün BELÂ ve MUSİBET, bizzat Allah tarafından gönderiliyormuş. İşte bu işler ve böyle şeyler de, KADER veya TAKDİR-i ÎLÂHÎ imiş. Buna inanmamak Allah’a İSYAN imiş ve insanı DİNDEN çıkarır, KÂFİR eder (imiş). MaâzAlllaaaahhh ! Bakın hele: İmam Ebu HANİFE şöyle der; “Her kim HAYIR ve ŞERRİN Allah’tan başkası tarafından takdir edildiğine inanırsa Allah’ı İNKÂR etmiş bir KÂFİR olur … KADERE inanmak İMANIN esaslarındandır. HAYRIN faydasının, ŞERRİN zararının Allah’tan olduğuna inanmak da kadere, imana dahildir … Kader DEĞİŞMEZ, Allah’ın kaza ve kaderine rıza göstermek gerekir” (İmam Ebu Hanife, Fıkhı Ekber) Bütün bunları bile bile yine de “ALLAH KORUSUN” veya "Allah esirgesin" demek, bence KADERİ red etmek demektir ki; Artık hep (MEMNUNİYETİMİ göstermiş olmak için) MÂŞÂALLAH diyeceğim. FELÂKET oldu, MUSİBET geldi; MâşâAllah. BELÂDAN kurtulduk, ÂFET geldi geçti; tabii ki, yine MâşâAllaaahhh ! Bakın işte ! “And olsun ki, sizi biraz KORKUYLA, biraz AÇLIKLA, mal, CAN ve ürün eksilmesiyle DENERİZ. Dayananları müjdele. Onlar, başlarına bir MUSİBET geldiği zaman: ‘Kuşkusuz biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz’ derler” (Bakara Sûresi 155-156. Âyet) Yani, ben YAPMAMIŞIM, bana YAPTIRILMIŞ. Ben SÖYLEMEMİŞİM, bana SÖYLETİLMİŞ. Sadece ben miyim ki ? Hayıııırrr, bu mesele bütün insanlık ve bütün insanlar için böyledir. İşte bakın: “Görünmeyenlerin anahtarları Allah’ın katındadır. Onları O’ndan başkası asla bilemez. O, karada ve denizde olanı bilir. O’nun BİLGİSİ DIŞINDA bir YAPRAK DÜŞMEZ. Yerin karanlıklarında olan tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, bunlar apaçık bir kitapta olmasın” (6. En’am Sûrenin 59. Âyeti) Bir YAPRAK bile Allah’tan HABERSİZ ve izinsiz DÜŞEMEZ iken, (bütün insanların ve) benim yapacaklarımdan ve söyleyeceklerimden Allah’ın haberi olmaz mı ? Tabii ki olur ve olmuştur ve de olacaktır. Bunun aksini düşünmek KADERİ red etmek ve dolayısıyla da KÂFİR olmak demektir. Şimdi size soruyorum: Bu nasıl bir ALIN YAZISIDIR veya bu KADER midir ? Ya da, DİB Başkanı Ali Bey’in veya diğer büyüklerimizin demek istediği TAKDİR-i ÎLÂHÎ böyle midir ? Ya da, Cumhurbaşkanı'nın (dün Amasra'da) dediği gibi; “Biz KADER PLANINA İNANMIŞ İNSANLARIZ. Bunlar HER ZAMAN OLACAKTIR” mı demeliyiz ? Ne dersiniz Arkadaşlar ?
YAZARIN DİĞER YAZILARI