USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ADALETTE REFORM Olacak İMİŞ !?

23-11-2020

(Niye, reform yapmadığımız bir an veya bir iş, ya da bir mesele mi kaldı ki ?)

Dünkü gazetelerde vardı:
MÜEBBET hapis alan iki mahkum TAHLİYE edildi !!!???

Ceyhan’da 3 sene önce 72 yaşındaki bir kadını BOĞAZLAYARAK altınlarını alan 2 kişiye, Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesi (3 KADIN Hakimlik heyet), AĞIRLAŞTIRILMIŞ müebbet hapis cezası yerine İYİ HAL indirimi yaparak MÜEBBET hapis cezası ve ardından da (MODA olduğu üzere) ADLİ KONTROL şartıyla SERBEST bırakılmasına karar vermiş.

Neyse ki, Başsavcılık itiraz etmiş de, yeniden yakalanıp “İÇERİ” atılmışlar.

Geçen ay çıkarılan yeni bir ceza indirimi (AF) ile salıverilmek ve Virüs sebebi de bahane edilerek serbest bırakılmak suretiyle, “İÇERİDE” mahkum mu bırakılmıştı ki ?
Neyse …

Bu REFORM vaadi ve bu haber üzerine 16.10.2019’da yazdığım yazım aklıma geldi ve biraz törpüleyerek aşağıya aldım:

Hep söyledim, söylüyorum ve söyleyeceğim ki;
SUÇLULARIN ÇETELEŞMESİNE, SUÇ ve SUÇLU sayılarının artmasına SEBEB olanlar HAKİM ve SAVCILARDIR.

İşte, (bu günkü gazeteden) DELİL mahiyetinde olan en yakın örneği:

1 milyon 700 bin liralık SİLAHLI SOYGUN yapanları polis yakalamış. Suçluların bulunduğu araçta İsmail Y., Ozan A., Onur O., Derman A. ve Gürel G. Gözaltına alınmış. Ve mahkemeye sevk edilmiş.

Şimdi sıkı durun !
Ozan A’nın KIRK İKİ,
Derman A’nın YİRMİ BEŞ,
İsmail Y’nin ON YEDİ,
Onur O’nun DÖRT,
Gürel G’nin DÖRT,
SUÇ KAYDI varmış.
Ozan, Derman ve Onur TUTUKLANMIŞ, diğerleri SERBEST bırakılmış.

Akıl alacak gibi mi (ki, bu olay yüzlerce benzerinden sadece birisidir) ?

Nasıl olur da, bu kişilerin KIRK İKİ defa, YİRMİBEŞ defa, ON YEDİ defa suç işlemesine sebebiyet verilir veya bunlara böyle bir İMKÂN tanınır ?
Nasıl olur da, bunca suç işleyenler SERBESTCE aramızda dolaşabilir ?

Bilindiği üzere, ceza miktarlarında asgari ve azami hadler belirtilir: Mesela, 3 seneden 5 seneye kadar veya 8 seneden 15 seneye kadar denilir.

Bir insan bir veya iki defa ÖFKEYE kapılarak veya başka bir sebepten dolayı bir suç işleyebilir. Bunda asgari hadden ceza verilir.

Ama suç işlemeyi ALIŞKANLIK haline getirdiği belli olanlar için, hele de böylesine suçlular için, AZAMİ haddinden ceza verilip içeri tıkılma imkânı ve buna dair hakimlere tanınmış TAKDİR hakkı varken, bunların SERBEST kalmalarına sebeb olacak kararlar vermek ve aynı suçu işleyen ve aynı arabada yakalanan o iki kişinin de SERBEST bırakılması CAHİLLİKTEN ve hatta görevi KÖTÜYE kullanmadan da öte değil midir?

Bence, SUÇ ORTAKLIĞI demektir.

Ve işte diğer bir haber:
İstanbul Sarıyer’de yol kontrolü yapan ekiplerden kaçan bir sürücü, peşinden kovalayan bir Polise ÇARPMIŞ ve ardından da yere düşen bu polisin ÜSTÜNDEN geçerek dizini parçalayıp kolunu da KIRMIŞ ve mahkemece SERBEST bırakılmış.

Bence, adam ÖLDÜRMEYE tam TEŞEBBÜSTÜR !

Buyrun Arkadaşlar, şimdi söz sizde.

Siz ne diyorsunuz bu işlere ?
CAHİLLİK mi, görevi İHMAL mi, görevi KÖTÜYE kullanma mı, yoksa SUÇ ORTAKLIĞI mı ?

Adalette REFORM yapacaklarmış !?

Bu HAKİMLER ile mi, bu SAVCILARLA mı ?

Vaziyetimiz, ZİYA PAŞA’nın 150 sene önce yazdığı (ve aslında dünyanın var olduğu zamandan beri geçerli olan) şu şiirindeki gibidir:

“Gadr ede re’âyasına vâlî-yi eyâlet
Dünyada vü ukbâda ne zillet ne rezalet

Lâyık mıdır insan olana vakt-i kazâda
Hak zâhir iken bâtıl içün hükmü imâlet

KÂDI ola davacı vü muhzır dahi şâhid
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet ?”

(Gadr = Zulüm. Re’âya = Bütün halk. Vâli-yi eyâlet = Eyâlet valisi. Ukbâ= Öte dünya. Zillet= Alçaklık. Vakt-i kazâ = Allah tarafından takdir olunan şeylerin gerçekleştiği zaman. Zâhir= Açık, belli. Bâtıl = Yalan, yanlış. İmâlet= Meylettirme, eğdirme. Muhzır = Mübaşir)

Yani, o diyarın sahibi veya komutanı ya da LİDERİ, hakkı-hukuk tanımıyor ve halkına ZULM ediyorsa;
Hakimler EMİR alıyor ve ŞAHSEN davacı gibi davranıyorsa;
MÜBAŞİR de (bizdeki GİZLİ TANIK rezaleti gibi) ŞAHİT oluyorsa;
“O mahkemenin hükmünden HAYIR gelir mi ?” diyor.

HAYIR gelmiyor netekim ve tam aksine ŞERR geliyor.

ADİL YARGILAMA şudur:
Hiç bir yerden EMİR veya TALİMAT almadan, haklının hakkını, suçlunun da CEZASINI en kısa zamanda ve tam olarak vereceksin, geciktirmeyeceksin.
Ama görüyoruz ki zamanımızda bu esas ve şart hiçbir zaman gerçekleşmemekte.
Ve hâkim ve savcılar EMİR alarak hareket etmekte. Veya görevlerini İHMAL ederek davayı süründürmüş olmalarına rağmen hiçbir ceza görmemekte.

Ve yine görüyoruz ki, adalet SARAYLARI dipsiz bir KUYU.

Ve işte şimdi de bu KUYU için uygun olan ABDURRAHİM KARAKOÇ’un o meşhuuurrr şiiri:

HAKİM BEĞ

Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce
Kadılıklar hâkimliğe dönünce
Mirasçılar tarla, takım bölünce
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git
Bini buldu burda yediğim zılgıt
Eğer diyeceksen: bana ne, öl git!
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

Keşife-meşife, damgaya, harca
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar
Değişti bizde de göya devirler
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

Mülkün temeliydi adalet hani? ...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa HIRSIZLAR mı ÇALDI hâkim beğ? !

Hem DAVACI PİŞMAN, hem de DAVALI.
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

Evet, ADALETİ, zamanımızdaki HIRSIZLAR ÇALDI !

Yalan mı ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?