Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı makamında ağırladı. Yavaş, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasına ilişkin "Avukatın tutuklanması demek şu andaki yapılan yargılamada büyük bir eksiklik, usulsüzlük ortaya çıkarmıştır ve hatalı bir işlemdir. Derhal vazgeçilmelidir" dedi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ABB Başkanı Mansur Yavaş'ı ziyaret etti. Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından Yavaş ve Özdağ basın açıklaması yaptı. Yavaş "Ben önceden tanıştığımız için Ümit Hocam diye bahsedeceğim. Ümit Hocama geçmiş olsun diyorum. O da bize tutuklu kaldığı sürede verdiğimiz desteklerden dolayı teşekküre geldi. İnşallah tekrar yaşanmaz" diye konuştu.
Özdağ ise "Silivri'de tek kişilik bir hücrede 149 gün düşman ceza hukuku uygulamaları çerçevesinde hürriyetten alıkonuldum ve şimdi tekrar dava belirli bir aşamaya geldi. Bundan sonra istinafa giderek devam edeceğiz hukuk mücadelesine. Bütün bu süreçte Sayın Mansur Başkanım hep yanımda oldu. Sadece benim yanımda olmadı. Ailemin de yanında oldu. Meslektaşı olan annemi ziyaret etti, sağ olsun. Çok teşekkür ediyorum. Annem çok duygulanmıştı o ziyaretten. Ben de bugün kendisine bu hukuk ve demokrasi mücadelesinde yanımda olduğu için ve onun şahsında ABB'ye teşekkür etmek için geldim" diye konuştu.
YAVAŞ: AVUKATIN TUTUKLANMASI HATALI BİR İŞLEM
Yavaş ve Özdağ, açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Yavaş, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
"Yasa açık. Avukat avukatlık vazifesini yaparken herhangi bir şekilde soruşturma gerektiği takdirde bu Adalet Bakanı'nın iznine bağlıdır. İfadelerinden anladığımıza göre izin alınmamıştır. İzin alınmadan tutuklanması hukuki bir hatadır. Bunun telafisi de yoktur. Kimse bir yere kaçmıyor. Aynı gün izni de alabilirlerdi. İzni alıp da böyle bu uygulamayı yapsalardı en azından hukuka uygun olurdu, bu işin hukuki tarafı. İkincisi de tabii ki avukat müvekkilini her halükarda savunmak zorundadır. Bunun için de her şeyi yapmak zorundadır, kanun sınırı içerisinde. Avukatın tutuklanması demek şu andaki yapılan yargılamada büyük bir eksiklik, usulsüzlük ortaya çıkarmıştır ve hatalı bir işlemdir. Derhal vazgeçilmelidir diye düşünüyorum."
ÖZDAĞ: TÜRKİYE BU DÜŞMAN CEZA UYGULAMASI CENDERESİNDEN ÇIKARTILMALI
Özdağ ise aynı soruyu yanıtlarken, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül süreçlerinde birçok yargılama yapıldığını ancak avukatlara yönelik bir tutuklama duymadığını anlatarak, "Ergenekon'da hatırlayan var mı tutuklama veya 28 Şubat'ta? Zannetmiyorum, hafızamda yok. Hafızam beni yanıltıyor da olabilir. Yani bunların hepsi olağanüstü dönemlerdi. Bu olağanüstü dönemlerde bile olmayan şeyin şimdi olması demek ki gerçekten hukuk anlamında olağan olağanüstü bir dönemden geçiyor Türkiye ve bunun temelinde de düşman ceza hukuku uygulaması var. Türkiye bu düşman ceza uygulaması cenderesinden çıkartılmalı ve bütün yurttaşlar anayasal haklarını ve yasal haklarını kullanma anlamında Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki güvence altına alınan eşitliğe sahip olabilmeli" diye konuştu.
YAVAŞ: BU YARGILAMAYI DAHA DA SİYASİ YAPIYOR
Yavaş, bir soru üzerine, hukukun herkese lazım olduğunu belirterek, "kişilerin tutuklama tehdidiyle itirafa ya da iftiraya zorlanmasının doğru olmadığını" ifade etti. Yavaş, şunları kaydetti:
"Bunu herkes kendi elini vicdanına koyup kendisi haksız bir şekilde tutuklandığına inanırsa ve kendisine 'Şöyle ifade verirsen serbest kalacaksın' denirse kaç tanesinin hapiste yatmayı göze alacağı, kimin göze alamayacağını herkes kendi vicdanında sorgulayabilir. Çünkü bu tür uygulamaları ben baştan beri hatalı ve hukuka aykırı buluyorum. Ekrem Başkan da şunu demek istiyor anladığım kadarıyla; 'Eğer beni mahkum etmeyi göze almışlarsa bırakın etsinler. Bari siz açıkta kalın' demiş. Tabii savcının var olan yasaları ihtar etmesi de ne kadar doğru onu bilmiyorum. Çünkü sürekli olarak bizim mitinglerde veya bu tür yerlerde söylediğimiz bir şey var; bugün televizyonlarda hala yargıyı etkileyecek konuşmalar ve dezenformasyonlar yapılıyor. Bunlarla ilgili şimdiye kadar hiçbir şey duymadık. Yani bu konuşmalarla ilgili bir soruşturma konusu edildiğini görmedik. Öyle olunca da Ümit hocamın dediği gibi adalet herkese eşit davranmıyor konusu herkesin aklına geliyor ve dolayısıyla bu davayı, bu yargılamayı daha da siyasi yapıyor. Davanın siyasi olması, kamu vicdanının tatmin olmaması yapılacak yargılamaların hepsini boşa götürecektir. Dolayısıyla mahkeme kararı olmadan bir yasaklama yapılması böyle ihtarat yapılmasını da ben pek şimdiye kadar rastladığım bir olay değil."
ÖZDAĞ: İKİ TANE ADALET UYGULARSANIZ DEVLETİN TEMELİNİ ÇÜRÜTÜRSÜNÜZ
Ümit Özdağ ise cezaevindeki beş ay içerisinde olağanüstü bir hukuk deneyimine sahip olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"İki ay önce bir istinaf mahkemesi alt derece mahkemenin vermiş olduğu bir uyuşturucu dosyasında etkin pişmanlıktan itirafta bulunarak açıklama yapılmış ve buna dayanarak hüküm kurmuş ve ceza vermiş bir sanığa. Fakat istinaf mahkemesi bunu bozmuş ve demiş ki 'Etkin pişmanlığa dayanılarak alınan itirafla bir kişi hakkında hüküm kuramazsınız. Başka delillerin de olması lazım'. Onun için hukuk süreci Türkiye'de bütün olumsuzluklara rağmen işlemeye devam ediyor. Ama mesele gecikmemesi lazım. Bunu yaparken de tekrar ediyorum; herkesin bu ülkede muhalif olsun iktidar yanlısı olsun aynı hukuka sahip olmaları gerekir. 'Adalet mülkün temelidir' diyoruz ya, 'Devletin temeli' diyoruz ya, iki tane adalet uygularsanız devletin temelini çürütürsünüz."